Dünyaya İkinci Geliş yahut İstanbul’da Neler Olmuş. Ахмет Мидхат

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Dünyaya İkinci Geliş yahut İstanbul’da Neler Olmuş - Ахмет Мидхат страница 5

Жанр:
Серия:
Издательство:
Dünyaya İkinci Geliş yahut İstanbul’da Neler Olmuş - Ахмет Мидхат

Скачать книгу

bizim efendi şeyhülislam olamayacakmış. Hemen Rabb’im sonunu hayır eyleye. Çünkü geçen günde Molla Efendi’nin düşmanları pek çok olduğunu iyi saatte olsun Rüküş Hanım söylemişti.” der ve hanım dahi “Ah a dadı, efendinin dost tanıdıkları düşman imiş de onun için pek üzülüyorum.” yollu karşılık verir.

      Perde arkasından dinlemekte bulunan kocakarı bu sözleri o kadar cankulağıyla dinlerdi ki tarife sığmaz. Aralıkta bir kere çehresi kaçar. Kâh alaycılıkla tebessüm eder, hasılı o dakikada çehresinde başka bir alamet görülürdü. Yine bu aralık kim bilir Arap’ı hangi peri büyülemeye başladı? Arap o kadar tepindi, o kadar dövündü ki kendisini helak etmek derecesine vardı. Bir de bu aralık Arap’ın başındaki koca hotoz düşmesin mi? Hotozun çehresine verdiği başkalaşmalar yok olduktan sonra Nergis bu Arap’ın Mesut Ağa olduğunu anlamasın mı?..

      Bir kere “Hay!” deyip kızcağız kendisinden geçercesine hayretini gösterdi. Odada bulunanlar perde arkasındaki “Hay!” sesi üzerine yine avcının tüfeği sesinden ürken vahşi hayvanlar gibi ürküp kapıya koştular. Ne baksınlar? Müşteriye gelen yeni cariye baygın gibi bir hâlde. Hele babalı Arap, Nergis’i görünce artık kudurdukça kudurdu, tepindikçe tepindi. Kızın üzerine hücumlar etmek ister idiyse de arkadaşı bulunan ve orada hazır olup tütsüye falan bakan diğer bir Arap menederdi. Nergis, gönül derdini anlatmaya cesaret alabilecek miydi, alamayacak mıydı bilemeyiz. Fakat büyük bir hayret içinde iken dudakları arasından “Bizim Mesut Ağa!..” kelimeleri fırlayıverdi! Bu söz üzerine babalı Arap’ın gazabı son derecenin de üstüne çıktı. Arap dünyayı altüst edecek ama ta Dadı Kalfa Efendi’ye varıncaya kadar Arap’ın önüne durup kimisi, “Bu peri bu kızdan hoşlanmadı, kudurdu.” diyerek kimisi ihtimal ki kızın dahi Babalı olduğunu düşünüp “Zahir bu gelen peri Mesut Ağa isminde bir peri olmalıdır. Şimdiye kadar geldiği yoktu, ama şiddetle geliyordu.” gibi mana vererek nasılsa Nergis’i aşağıya, halayık odasına aşırdılar.

      Biçare Nergis neye uğradığını bilemeyen büyük bir hayretle halayık odasında otururken perde arkasında Arap’ı beraber seyrettikleri ihtiyar karı süklüm püklüm odadan içeriye girdi. Halayıklar “Buyurun hoca kadın.” diye karşıladılar. Hoca kadın doğruca Nergis’in yanına varıp “Kızım şayet korktunsa seni okuyayım.” dedi Nergis korkup korkmadığını bilmez. Daha hiçbir şey bilmez… Henüz on dördüne doğru ayak atmış bir çocuk. “Şayet korktum ise…” diye okunmaya rıza gösterince hoca kadın diğer cariyelere “Siz biraz dışarı çıkınız da ben bir nefes edeyim. Çünkü peri şerridir. Siz burada oldukça olmaz.” dedi. Halayıklar çıkıp hoca kadın ile Nergis yalnız kalınca nefes etmek için besmeleden evvel hoca kadın şu şekilde söze başladı:

      H: “Sen o babalı Arap’ın kim olduğunu tanıdın mı?”

      N: “Tanıdım ya! Bizim Mes…”

      H: “Sus! Sesini çıkarma. O da seni tanıdı. Şimdi sen hemen buradan kaçmalısın.”

      N: “Nereye gideyim ben?”

      “Canını kurtarmak için nereye gidersen git. Çünkü bu Arap’ın elinden kurtulmak senin için mümkün değildir. Seni öldürür. Arap’ın kim olduğunu sen bilsen?”

      “Bilirim ya! İşte…”

      “Sus diyorum! Sana acıdığımdan söylüyorum. Bundan sonra senin için dünyada sağ gezmek mümkün değildir. Hemen kalk başını al da nereye gidersen git. Hem buraya geldiğin yere de gitme. Kimsenin bulamayacağı bir yere git.”

      “Aman hoca nene ben nereye giderim!”

      “Kız nereye gidersen git diyorum. Öleceksin. Al sana biraz para da vereyim. Şuradan Salacak İskelesi’ne inip kayığa bin, nereye gidersen git. Seni kim kabul etmez? Herkes eder. Zira bu Arap’ın elinden sağ kalamazsın.”

      Hoca kadın, Nergis’e birkaç kuruş vererek kaçmak için zihnini epeyce kandırdı. Bunun üzerine hemen o gün Nergis dışarıya içeriye girip çıkarken bir eski ferace, bir kalın yaşmak yakalayıp harem tarafından sokağa açılan bir küçük kapıdan çıktı ve soluğunu Salacak İskelesi’nde aldı.

      İhtiyar kayıkçının birisi insan uğramayan o iskelede müşteri çıkmasından ümitsiz olarak bekleyip dururdu. Nergis, “Baba beni götür.” deyince herif daha nereye, kaç paraya götüreceğini de sormaksızın kayığı yanaştırdı. O aralık Nergis’in aklına Tophane ve Karabaş geldi ki orada hemşehri birtakım Çerkezler bulacağından emindi. Kayıkçıya Tophane’yi işaret ederek çektirdi. Cami arkası iskelesine yanaşıp biçare kızcağız cellat elinden kurtulmuş mazlum gibi Karabaş’a can attı. Gideceği yeri bilmez ya? Murdar dereye doğru yürüdü gitti. Orada ak sakallı bir ihtiyar Çerkez’e rast gelip “Aman baba ben kaçağım, senin malın olayım. Ne olursam olayım. Beni sakla.” dedi.

      İşte bu ihtiyar, Meddah İsmail’i gizlice alıp Nergis’in bulunduğu eve getirmiş olan ihtiyardır ki kendisi fakir bir tellal olmak münasebetiyle Nergis’ten korunma sözünü işitince mal bulmuş Mağribîye döndü. Derhâl alıp evine götürdü. Ve kimseye bu kızın hâlinden bir malumat vermeyip satılmak üzere bir konaktan çıkmış olduğunu, gerektikçe haber vermek tembihiyle kızı ihtiyar zevcesine teslim etti.

      Nergis’in kaçışı ve Mesut Ağa’nın Nergis hakkında tabii olarak kalbî muhabbetinin devamıyla beraber maddi husumetinin sebebi hakkında ta Nergis’in yine Mesut Ağa tarafından satın alındığı zamana kadar bize daha ziyade tafsilat verecek hiçbir olay olmamıştır.

      Mesut Ağa, esirci ihtiyardan Nergis’i satın alıp da Karabaş’a giderek kabul edip teslim aldığı zaman biçare kızcağız müşteriye satılmak değil âdeta cellat eline teslim edilmiş demekti. Bir aralık Nergis olanca feryadıyla etraftan yardım istemek tedbirini kurdu. Fakat Mesut Ağa cübbesi altında bir hançer ucu gösterip “Nergis, zerre kadar muhalefet edecek olursan vallahi o anda canını alırım, ses çıkarmazsan canına kastım yoktur, ihtimal ki seni Osman Bey’e de kavuştururum.” demiş olduğundan biçare kız sesini çıkaramadı. Fakat şunu da bilmeli ki bu hâl Nergis ile Mesut Ağa’nın yüz yüze bulundukları bir an içinde gerçekleştiği cihetle Çerkez esirci hiç farkına varmamıştır.

      Nergis orada Arap’a hiç ses çıkarmadı dedik. Çıkarmadı. Hatta daha evvelce dahi demiş olduğumuz üzere ta Hayırsız Ada’ya varıncaya kadar da ses çıkarmadı. Lakin adaya çıkıp da Mesut Ağa kendisini adanın içeri taraflarına sevk etmek istediği zaman sesini çıkarmıştı.

      Ne demişti? “Aman ayaklarını öpeyim canıma kıyma!” demişti.

      İşte bizim bildiğimiz hâl bundan ibarettir. Ondan sonra Arap kızı nereye götürdü, ne yaptı ve bu kadar şiddeti ne mecburiyet üzerine etti? Öyle Arap karısı kıyafetine girip de hadımlara mahsus olan tüysüzlükten ve ince sesten istifade ederek babalı Arap tavrında bir kadıaskerin konağına gitmekten ve orada devlet meselelerinin en mühim tarafları üzerine gelecekte olacakları keşfetmeye çalışmadan emeli nedir? Buralara dair henüz malumatımız yoktur.

      ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

      1801 senesine doğru İstanbul’un hâli bütün bütün başkalaşmıştı. Askerî düzenlemeler ve yeni ıslahatlara husumet nazarıyla bakan fırka erbabı şiddetlerini artırdıkça artırıp bunların mukabili bulunan taraf dahi ıslahat namına sefahatlerini

Скачать книгу