Sahan Külbastısı. Мемдух Шевкет Эсендал

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Sahan Külbastısı - Мемдух Шевкет Эсендал страница 4

Sahan Külbastısı - Мемдух Шевкет Эсендал

Скачать книгу

birçok kızlar hatta kız anaları ümitlerini kestiler, iltifat etmez oldular. Yalnız İsmet Hanım ki yaşı yirmiye yaklaşıyor ve her gün “Bu hayat böyle nereye varacak?” diye düşünüyor, her düşünceden sonra da “Henüz vakit varken ne yapıp yapıp bir iyi koca bulmalı.” kararını veriyordu. Çünkü hayat pahalıydı ve babasının elinde avucunda bir şey kalmamıştı; kardeşleri de kendi karılarını ancak güçlükle geçindirebiliyorlardı. Birçok şeyler de var ki lazım. Bunlara çare, tasarruf olmaz; yaz geldi, bir çift iskarpin ister. Bu yoktur olmaz, yalın ayak sokağa çıkmak kabil değil ki. İskarpin içinde insanın çorabı yırtık da olsa olur ancak iskarpin yırtık olur mu? Ya gidilip bir başka mahallede oturmalı veyahut zaman neyi istiyor, götürüyorsa çaresiz, sen de yapacaksın! Bunun için de evvela kazanıp getiren bir koca bulmalı. Yahut Güzide gibi, gizli dost kullanmak var ancak bu da sonu gelir bir şey değil. Yarın yaşı bir parça geçince dost, adamı sokak ortasında bırakır gider. Ondan sonra hayat artık baştan kara. Yok, elbette bir koca bulmalı, koca, elbette genç olsa, güzel olsa daha iyi fakat olmazsa… Olmazsa da ziyan yok, yeter ki yalnız kendisi adam olsun, eli para tutsun! Bir defa Asım’a tasadüf edince ondan kolay kolay elini çekemedi. Bildiği, becerdiği kadar onu tutmaya, avlamaya uğraştı. İltifat etti. Dalgın ve bedbaht göründü. Kıskandırmak istedi. Şiir meraklısı, ev kadını görünmeyi birer birer tecrübe etti; hiçbir netice çıkmadı. Hiçbir netice çıkmayınca biraz izzetinefsi yaralanmakla beraber yine vazgeçmedi. Açık görüşüp izdivaç teklifinde bulunmaya karar verdi. Ev sahibesi olan Saide Hanım’dan rica etti ki bir tesadüf hazırlayıp onların hiç olmazsa birkaç saat yalnız görüşebilmelerini temin etsin. Böyle de bir tesadüf hazırlandı. Saide Hanım, “Beş dakikaya kadar gelirim!” diye gitti; tam üç saat eve dönmedi. Tabii Asım meseleyi anlamış, bir parça sıkılmıştı. İsmet Hanım da şimdi bu mecburi mülakatı tertip etmiş olduğuna pişman gibiydi. Öyle ya zorla güzellik olur mu? İnsan kızar da “Evet!” diyecekse de “Hayır!” der. Bu sebeple bir müddet sözü başka taraflarda dolaştırdı. Ve nihayet karar verdiği gibi, açık bir izdivaç teklifinde bulunamadı. Sordu ki:

      “Asım Bey! Siz hakikaten evlenmek fikrinde değil misiniz? Yoksa…”

      Asım, “Asıl bahse geliyoruz.” diye düşündü. Yapraklarını çevirdiği kitabı bırakıp kızın gözünün içine gözlerini dikerek:

      “Nasıl?” dedi. “Bir kadın ile yaşamak?.. Evet. Böyle bir ev, bir aile, bir salon. Böyle şeyler yapmak fikrinde değilim!”

      “Bir kadınla yaşamak? Yani şey gibi mi?”

      “Metres gibi mi?” diye soracaktı fakat utandı ve yüzü kızardı.

      “Hayır, bayağı zevce olarak nikâhlı filan yaşamak. Metres değil.”

      “O hâlde, ben sizin dediğinizi anlamadım.”

      “Anlaşılmayacak bir şey yok. Bir kadın olur, benden hoşlanır, ben de ondan hoşlanırım. Hükûmetten izinname çıkar, imam da vukuat ilmühaberini doldurur; oluruz karı koca. O başka erkeklere yüz vermez. Ben de başka kadınlara sokulmaktan kurtulurum. Birlikte yaşarız. Hatta ikimiz bir odada bile olabiliriz. Böyle masraf da az olur; bir karyolayla bir dolap da o getirir. Sabah olunca o işine gider, ben de işime giderim. Akşam olunca birleşiriz. İşte böyle yaşar gideriz. Kazandığımızı bir yere toplarız. Eğer o razı olmazsa masrafı müştereken veririz; herkesin kesesi ayrı olur, işte böyle.”

      “E… Ev işlerinizi kim yapacak?”

      “Benim odanın işlerini bir kör Ermeni karısı var, o yapıyor. Zaten ev işi nedir? Ben bir tek odada oturuyorum. Döşeme linolyum15 döşeli. Odada bir demir karyola var, bir büyükçe masa, ki üstüne beyaz bir örtü örtüyorum, yemek masası olur; kaldırınca yazı masası. Bir de kitap dolabı var, bir de duvarda asacak. Bir de masanın altında keçe parçası, üç-dört tane de meşin kaplı sandalye. Bitti! (Etrafına bakarak) Benim odam buradan çok temizdir. (Ufak tefek eşyayı göstererek) Nedir bu maskaralıklar? Bu halılar? Bunlar temizlenir mi? Bu nedir, bu perdeler? Bunlar rezalet! Benim odamın sürme keten perdeleri vardır; ben yaptırdım; perdeleri açınca oda güneş dolar, kapayınca dışarıdan hiç aydınlık görünmez.”

      “E… Sizin hanım, memure hanımlardan mı olacak?”

      “(Omuzlarını silkerek) Bir iş sahibi olsun da ister memure olsun ister terzi olsun. İster odada işlesin ister dükkânda!”

      “Affedersiniz Asım Bey ama bu sizinki hayal. Hiç böyle şey nerede görülmüş? Bizim memlekette böyle şey olur mu? Zengin olsun, fakir olsun kadının kendi işi var, erkeğin kendi işi. Mesela şimdi, Saide Hanım olmasa bu ev döner mi?”

      “Böyle karışık bir şey Saide Hanım’la da dönmez! Siz zannediyor musunuz ki bu ev dönüyor? Ev sahibi benim arkadaşım, İsmet Hanım boğazına kadar borç içinde!”

      “E… Sizin çocuklarınız olmayacak mı? Onlara kim bakacak? Onları da yetimhaneye mi vereceksin?”

      “Saide Hanım’ın çocuklarına kim bakıyor? Günde bir defa yüzlerini gördüğü var mı acaba? Yahut süt… Onlara kim süt verdi? Hem bizim çocuğumuz olmak lazım gelirse karı kocanın biraz parası olur. Aralarında kararlaştırırlar, kadın kaç ay işten kalacak; fevkalade masraf ne kadar olacak, ona göre kadın doğurur; bir sene, ihtiyacın derecesine göre, iki sene de süt verir. Buna göre kadın da meşgalesini tebdil edebilir. Karı koca fakir olursa uzun zaman bakamaz. Yahut işlek kadın olur, hem ona bakar hem işler! Bizde zavallı köylü kadınlar ne yapıyor? Elbette böyle zamanda erkek de fazla yardım eder. Olur gider, ne olacak? Zaten ömür dediğin nedir?”

      İsmet, dudaklarını büküp omuzlarını silkerek:

      “Bilmem.” dedi. Biraz sükûttan sonra ilave etti:

      “Ee… Siz böyle bir hanım bulabileceğinize emin misiniz?”

      “Değilim.”

      “O hâlde?”

      “O hâlde ben de evlenemiyorum ya! Kendi kendime yaşıyorum. Çalışıyorum.”

      İsmet Hanım, gözlerini piyanonun köşesine dikerek daldı. Zihnen hiçbir şey düşünmüyor, yalnız “Asım Bey latifeyi bırak ciddi konuşalım.” demek istiyor fakat hafif bir rehavet, biraz da cesaretsizlikle susuyordu. Asım, bıraktığı kitabı tekrar eline alarak:

      “Ve…” dedi. “Hayat da bunları böyle istiyor, zaruri böyle olacaktır. Her sınıf halk, bulunduğu tabakada buna gidecek. Bir zaman olacak ki İstanbul mahallelerinde birbirine sabah kahvesine giden ve ev işi diye sabahtan akşama kadar ufacık, temizlenmek ihtimali bulunmayan evler içinde uğraşıp gece ölü gibi yatan kadınlara tesadüf olunmayacak; ekmek azalıyor, İsmet Hanım. Hem yalnız şehir kadınları değil, işlemeyen erkekler de işleyecek. Bak görürsün.”

      “İşlemezse, alışmamış iseler?” diye sordu.

      “Dilenir, kendini satar ve nihayet bir köşede ölür gider. Bu böyledir.”

      Heyecan içinde bir tatlı buseyle bitecek bir mülakat tatsızlıkla kapandı ve nihayet uzun sükûtlar ile bitti.

      Saide Hanım:

      “Nasıl?”

Скачать книгу


<p>15</p>

Linolyum: Yer döşemesi olarak kullanılan muşamba.