Sahan Külbastısı. Мемдух Шевкет Эсендал

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Sahan Külbastısı - Мемдух Шевкет Эсендал страница 5

Sahan Külbastısı - Мемдух Шевкет Эсендал

Скачать книгу

açtılar, bu defa İsmet de orada çalışmaya başladı. İş iktizası şekli kıyafetinde de bir ufak tebeddül16 oldu. Saç yapmak muhtasarlaştı. Tırnak meselesi ortadan kalkar gibi oldu.

      Sabahtan akşama kadar ayakta durmak hesabıyla da ökçeler alçaldı. Fakat burada da çok kalamadı; fena bir taarruza uğradı; reddetti, reddedince artık orada durmak olmadı. Bir zaman tekrar işsiz kaldı. Sonra kendi evinde çalışan, Fikriye Hanım isminde bir hanımla beraber çalışmaya başladı. Bir bluzdan yirmi lira, otuz lira aldıkları oluyordu. Nihayet, işi o raddeye geldi ki İsmet’in validesi:

      “Kızım işlemezse bizim hâlimiz ne olacakmış bilmem!” demeye başladı. Ve bunlar çok zaman içinde olmadı.

      Bir gün tesadüf sokakta Asım’la karşı karşıya geldiler. Gülüştüler, konuştular. Asım dedi ki:

      “İsmet Hanım, bak şimdi o dediğiniz şey olabilir!”

      İsmet güldü ve cevap verdi:

      “Evet ancak sizin aileniz yok. Benim ise pederim pek ihtiyar olduğu için para, Allah bilir, evin masrafının yarısını kapamıyor; ben, şimdi cuma günleri de bir piyano dersi bulsam… Onları bırakmak nasıl olur?”

      “Zarar yok. Muayyen17 bir miktarı geçmemek üzere beraber yardım ederiz.”

      İsmet düşündü, bağlanıp bağlanmamakta bir lahza tereddüt etti ve sonra, “Bakalım!” diye cevap verdi. “Şimdiki hâlde vaktimiz var, yine görüşürüz.”

      İNSAFSIZ

      Yorgun, Yoğurtçu Kahvesi’nde oturuyorduk. Arkadaşlar birer vesile ile dağıldılar ve beni Besim Bey’le yalnız bıraktılar.

      Bu zat ile çok tanışırız, selamlaşırız ancak hiç böyle baş başa kalıp da görüşememiştik. Doğrusu, görüşmeyi de arzu ederdim çünkü her vakit, her yerde tesadüf olunur insanlardan değildi. Kocaman bir kafa, küçücük, cılız bir vücut; incecik bacaklar, buruşuk, esmer ve daima pudralı bir yüz tasavvur ediniz. Nasıl olur? Sonra şıklığını, zarafet iptilasını da ilave ediniz. İnsan değil, karikatür!

      Kuşdili, Yoğurtçu, bu zatın gece gündüz dolaştığı yerlerdi. Ancak kimseye yan baktığı yahut takip ettiği veya söz attığı da işitilmemiştir.

      Ben onu açmak ve söyletmek isterken bilmem nasıl oldu da o bana, Ali Bey’in kızlarını tanıyıp tanımadığımı sordu. “Tanımıyorum.” diye cevap verince âdeta hayret ediyormuş gibi göründü.

      “Monşer.”18 dedi. “Burada oturup da onları tanımamak olur mu?”

      Evet, tanısam elbette daha iyi olur. Ancak ne çare ki tanımıyordum.

      “Siz!” dedi. “Tesadüf ederseniz dikkat ediniz. Hele ortancalarına iyi bakınız. Sonra ben size maceramızı anlatırım.”

      Merak ettim.

      “Nasıl, ne gibi macera?” dedim.

      “İki genç arasında macera nasıl olur?” dedi. “Aşk macerası.”

      “Hımmm.”

      Besim Bey, dudaklarında zayıf bir tebessümle, Fener’e doğru dalgın baktı; sonra aşk macerasını anlatmaya başladı.

      “Monşer.” dedi. “Herkes gibi ben de tanırdım. Hiçbir hususiyetim, hiçbir aşinalığım yoktu. Vâkıâ, güzel şeyler şüphesiz. Ancak, doğrusu kalben de öyle bir alaka, bir muhabbet hissetmiyordum. Sonra bir gün baktım, ortanca bana bakıp gülüyor. Derhâl anladım, benimle tanışmak istiyor. Lakin anlamazlığa vurdum, hiç renk vermedim. O, ısrar etti. Nerede görse bana bakıyor. Ben de nerede görsem hiç görmemiş gibi sert sert yürüyüp geçiyorum. Mutlaka arkamdan ‘Amma çelik kalpli genç!’ demiştir.”

      Besim Bey, benden tasdik bekler gibi durdu, ben ne söyleyeceğimi şaşırmıştım. Onun sıska vücuduna, eğri bacaklarına bakıyordum.

      O, iri kafasını bir tarafa çarpıtmış, maymun gözü gibi birbirine yakın ufacık kara gözleriyle yüzüme bakıyor ve iri dudaklarını kıpırdatıyordu. Ben sustum, o sözünde devam etti:

      “Bir gün baktım, Fener kalabalık. Geziyorum. Bunlar! Arabada geçtiler. Birini arar gibi etrafa bakındılar, ben anladım. Biraz beni görse selam verecek. Selamını alsan bir bela gelecek, kan dökülecek, hiç umurumda değildir. Elim de gayet ağırdır. Birine bir tane vuracak olsam, mutlaka bir yerini kırarım. Bunları da düşündüm, hesap ettim. Hayır. Hissiz bir taş parçası gibi, sanki hiç bilmiyor, hiç tanımıyormuşum gibi durmak lazım!

      Anladım, o gün bana fena hâlde içerledi. Ancak haksız. Orada delikanlı yalnız ben değilim ya! Sevmiyorum! İstemiyorum! Sen de başkasına bak! Hayır, ille ben, ille ben!

      Bir-iki hafta sonra baktım: Kız zayıflıyor, bozuluyor! Yüreğim sızladı. Lakin bir taraftan da düşündüm. Yook. Metanet! Biraz zaaf göstersem ayak bağı olacak.

      Evlerinin önünden geçerim. Ne zaman geçsem hissederim, pancurun arkasındadır. Hiç o tarafa bile bakmam. Metîn, yürür, giderim!

      Monşer, bu kadınlar tuhaftır. Kız, bana inat olacak diye, bir genç ile gezmeye başladı. Genci bana gösterip de beni kıskandıracak güya! Alık değilim ya elbette anlarım. Ama hiç aldırmam. Azizim, iş nihayet o derece inada bindi ki kız tuttu, bana rağmen o delikanlıya vardı!

      Elbette bunun itirafı bana acıdır çünkü bir kız benim için kendini feda ediyor. Kolay değil! Ancak bir taraftan da düşündüm, bu aşk oyunudur; metîn olaydı da galip geleydi. Şimdi ise ben galip geldim, ona acımakta da mana yok!

      Ben doğrusu o cihetten kendi tabiatımı çok beğenirim. Kim olursa olsun, bir defa inat ettim mi… Geçmiş ola. Kendini öldürse para etmez! İşte bir tanesi de Hıfzı Bey’in gelini. Her akşam çıkar, balkonda oturur. Kimse işin farkında değil. Kadın açıktan açığa bana balta oluyor. Öyle de bir kadın ki dünyadan korkusu yok. Bir gün sokakta yakama yapışacak diye korkuyorum. Ne yaparsın, metanetten başka çaresi yok!”

      Besim Bey, endişenâk19 tavırla bir lahza sustu, uzaklara baktı. Sonra devam ederek:

      “Ve azizim.” dedi. “Doğrusu ben anlamam; bir kadın yüz veriyor diye bir erkek hemen metanetini kaybetti mi bence hiç. Ama macera olacakmış, varsın olsun!

      Bu Hıfzı Bey’in gelini dediğim, bir gün çayırdan geçiyorum, bir delikanlıya diyor ki ‘Fikir Tepesi’ne gidelim.’ Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla! Sözün kime olduğunu derhâl anladım. İnadıma o gün Moda’ya gittik. O zavallı delikanlıya da o gün hem acıdım hem güldüm. Kim bilir zavallı delikanlı Fikir Tepesi’ne giderek ne kadar beklemiştir!

      Monşer, bu kadın o kadar çalıştı, o kadar gözümün içine baktı fakat yine benimle bir çift söz etmeye muvaffak olamadı. Nasıl bendeki metanet? Ve yalnız bu kadar da değil. Bir defa, bir tanesi benim bu inadım yüzünden intihara bile teşebbüs etti. Herkes

Скачать книгу


<p>16</p>

Tebeddül: Değişme.

<p>17</p>

Muayyen: Belirli.

<p>18</p>

Monşer: Azizim, dostum anlamında kullanılan bir seslenme sözü.

<p>19</p>

Endişenâk: Endişeli.