Doksan Üç. Виктор Мари Гюго

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Doksan Üç - Виктор Мари Гюго страница 13

Жанр:
Серия:
Издательство:
Doksan Üç - Виктор Мари Гюго

Скачать книгу

deme sırası Boisberthelot’ya geçmişti. Rehberden dürbünü alarak ufku taradı.

      Sekiz siyah ve sessiz gemi, hareketsiz gibi görünseler de aslında yaklaşıyorlardı.

      Yavaş yavaş yaklaşıyorlardı.

      Vieuville, kaptanı selamladı.

      “Komutanım.” dedi. “İşte raporum. Bu Claymore korvetine inancım yok. Seni tanımayan ve sevmeyen bir geminin üzerinde olmak gerçekten hoş bir durum değil. Bir İngiliz gemisi Fransızlara ihanetten başka bir şey getirmez. Bir sürtük top arabası da bunun kanıtı. Denetimi yaptım. Çapalar iyi durumda; kalitesiz demirden yapılmadıkları belli, sağlam çubuklarla dövülmüşler. Çapa tırnakları da sağlam. Halatlar mükemmel, uzunluğu yüz yirmi kulaç kadar, gerektiğinde salmak için yeterli bir uzunluk bu. Mühimmatımız bol. Altı topçu öldü. Her bir top, yüz yetmiş bir atış yapabilir.”

      Kaptan, “Çünkü sadece dokuz top kaldı.” diye homurdandı.

      Boisberthelot dürbününü ufka dikti. Filo yavaşça yaklaşmaya devam ediyordu. Top arabalarının bir avantajı var; kullanmak için üç adam yeterlidir. Ancak bir de dezavantajları var; uzağa gitmez ve atış hassasiyetleri düşüktür. Bu nedenle, filonun top arabasının menziline yaklaşmasını beklemek gerekiyordu.

      Kaptan kısık bir sesle emirlerini sıraladı. Gemide, sessizlik hüküm sürüyordu. Güverteyi harekete geçirmek için sinyal verilmemişti ama yine de harekete geçtiler. Korvet, denizle olduğu kadar askerlerle de başa çıkmakta zorlanıyordu. Bu gemi kalıntısıyla ellerinden gelenin en iyisini yapmaya çalıştılar. Geçitteki dümen halatının yanında ihtiyaç anında direği güçlendirmek için istiflenmiş yedek çengeller ve kablolar bulunur. Bütün bunları yığarak yaralılar için bir yer hazırladılar. O günlerin denizcilik geleneğine göre güverteye bir barikat kurdular. Bu, toplara karşı bir koruma sağlardı ancak mermilere karşı değil. Topların çaplarını belirlemek için oldukça geç olmasına rağmen göstergeler getirildi. Ama elden bir şey gelmez, bu kadar çok olay olacağını tahmin edemezlerdi. Denizciler arasında fişek kutuları dağıtıldı. Her biri kemerine bir çift tabanca ve bir kama bağladı. Hamaklar istiflendi, silahlar doğrultuldu. Tüfekler, baltalar ve kıskaçlar hazırlandı. Mermi ve mermi depoları hazır hâle getirildi; baruthane açıldı. Askerler yerini aldı. Acele ve kasvet içinde bu hazırlıklar devam ederken kimseden çıt çıkmıyordu. Ortalık cenaze evi gibiydi.

      Daha sonra korvet yan tarafa çevrildi. Bir fırkateyn gibi altı tane çapası vardı. Yedek çapayı ileri doğru, bir diğerini kıç tarafına, deniz çapasını açık denize, diğer ikisini dev dalgaların olduğu kısma ve en son acil durum çapasını da liman tarafına, altı çapanın hepsini atmışlardı. Dokuz sağlam top, düşmana doğru bakacak şekilde yan tarafa yerleştirildi.

      Aynı derecede sessiz olan filo da hamlelerini tamamlamıştı. Sekiz gemi şimdi yarım daire şeklinde duruyordu. Minquiers da bu çemberin açık iki ucunu tamamlıyordu. Attığı çapalarla olduğu yere tutunan Claymore, sırtını korkunç kayalıklara yaslamış ve yarım daire içinde kalmıştı. Havlamayan ama dişlerini gösteren bir av köpeği sürüsü, bir yaban domuzunu kıskıvrak çevrelemişti.

      Sanki her iki taraf da bir şeyler bekliyor gibiydi.

      Claymore’un topçuları silahlarının başında bekliyordu.

      Boisberthelot, Vieuville’e şöyle dedi:

      “Ateş açan ilk kişi olmak isterim.”

      La Vieuville yanıtladı:

      “Bu şeref sizindir.”

      IX

      BİRİLERİ KAÇIYOR

      Güverteden ayrılmayan yolcu, olup biten her şeyi alışılagelmiş kayıtsızlığıyla izliyordu. Boisberthelot ona doğru yaklaştı:

      “Efendim, hazırlıklar tamamlandı. İşte mezarımıza bağlandık, elimizden bir şey gelmez. Ya filoya ya da kayalıklara boyun eğmeliyiz. Önümüzde iki seçenek var: Kayalıklara çarparak enkaz altında kalmak ya da düşmana teslim olmak. Her türlü sonu ölüm ama en azından nasıl öleceğimizi seçebiliriz; enkaz altında kalmaktansa savaşmak daha iyidir. Ateşi suya, vurulmayı boğulmaya tercih ederim. Ölmek bizim görevimiz ama sizin değil. Siz prensler tarafından seçilensiniz. Vendée Savaşı’nı yönetmek gibi önemli bir göreviniz var. Ölümünüz, monarşinin başarısızlığıyla sonuçlanabilir, bu nedenle yaşamalısınız. Gemide durup savaşmak onurlu bir davranış gibi gözükse de burada sizin için asıl onur kaçmak olur. Bizi ve bu gemiyi terk etmelisiniz generalim. Size bir tekne ve bir asker ayarlayacağım. Rotadan saparak kıyıya ulaşabilirsiniz. Henüz gün ışımış değil; dalgalar yüksek ve deniz karanlık. Kaçmayı başarabilirsiniz. Bazı durumlarda kaçmak, yenmek demektir.”

      Yaşlı adam başını eğerek durumu kabullendi.

      Kont Boisberthelot sesini yükselterek seslendi.

      “Askerler ve denizciler!”

      Herkes durdu ve yüzünü kaptana çevirdi.

      “Aramızdaki bu adam Kral’ın temsilcisidir. Bize emanet edilen bu adama sahip çıkmalı ve onu kurtarmalıyız. Fransa tahtı için gerekli birisi. Prensimiz olmadığı için Vendée’nin liderinin o olacağını umuyoruz. Harika bir generaldir. Bizimle Fransa’ya inecekti, şimdi bizsiz inmek zorunda. Başı kurtarırsak her şeyi kurtarırız.”

      “Evet, evet, evet!” diye yankılandı tüm mürettebatın sesi.

      Kaptan devam etti:

      “Ciddi bir tehlikeyle karşı karşıya. Kıyıya ulaşmak hiç de kolay değil. Bu gemi denizde hayatta kalabilmek için büyük ama kruvazörlerden kaçacak kadar küçük olmalıdır. Generalin güvenli bir noktaya inmesi gerekiyor. Coutances taraflarındansa Fougères tarafına gitmesi daha iyi olur. Dayanaklı bir denizci, iyi bir kürekçi, güçlü bir yüzücü ve boğazları iyi bilen biri ona eşlik etmeli. Hava hâlâ o kadar karanlık ki bir kayık dikkat çekmeden korvetten uzaklaşabilir. Daha sonra da dumanların arasında gözden kaybolacaktır. Sığ bölgelerde de küçük oluşu avantaj sağlar. Panter yakalandığında, gelincik kaçar. Bizim için çıkış yolu olmasa da küçük kayık için olabilir; düşman gemileri onu görmeyecek, zaten onları oyalayacağız. Anlaşıldı mı?”

      “Evet, evet, evet!” diye yineledi mürettebat.

      “O zaman vakit kaybetmeyelim.” diye devam etti kaptan. “Aranızda bu işi yapmaya istekli bir adam var mı?”

      Karanlıkta, bir denizci öne çıktı:

      “Ben varım.”

      X

      KAÇABİLDİ Mİ?

      Birkaç dakika sonra kaptanın hizmetine amade yu-yu adı verilen küçük teknelerden biri, gemiden salındı. Teknede sadece iki kişi vardı. Arkada yolcu, gönüllü denizci de ön taraftaydı. Hava hâlâ çok karanlıktı. Denizci, kaptanın talimatlarına göre çevik bir şekilde Minquiers’a doğru kürek çekti. Zaten kürek çekebileceği tek yönde orasıydı. Teknenin dibine bir torba bisküvi,

Скачать книгу