UNUTULMAZ. Nurhan Incir

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу UNUTULMAZ - Nurhan Incir страница 7

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
UNUTULMAZ - Nurhan Incir

Скачать книгу

düşüncelerimde bunlardan başka hiçbir şey yok. Böyle olması gerektiğini biliyorum ve istiyorum.”

      Sevdiğim adamı dikkate dinliyordum, elinin üstüne bir öpücük kondurdum:

      “Senin gibi birini tanıdığım için ve hayatımda olduğun için çok şanslıyım. Ben de seni tanıdıktan sonra çok farklı bakmaya başladım dünyaya, hayata, her şeye. Benim karanlık dünyama aydınlık oldun. Senden önce hep siyahtım ben, renksizdim. Kendime yakıştırdığım bir rengim bile yoktu. Karanlıklarda yaşıyordum sadece. Ama şu an sen benim aydınlığımsın, ışığımsın, rengim oldun. Yeşilim, mavim, kırmızımsın. Rengârenk bakabilmemi sağladın. Bana renkleri öğrettin, yaşamayı. Tek renge hapsolmuş, hapsedilmiş hayatımın renkleri oldun sevgilim. Bazen seninle konuşmadığımız zamanlarda da mutsuzluğa kapılıyorum. Tekrar karanlıklara gömülmek istiyorum, ama seni görünce ölüyor içimdeki karanlık, yok oluyor.”

      “Hımm pekâlâ, sevgilim söyle bakalım o zaman, ben hangi rengim senin için?”

      “Sen benim mavimsin. Gökyüzü kadar sonsuz ve huzurlu, deniz kadar durgun, bazen dalgalı, hırçın. En az deniz kadar huzurlusun. Baktığım zaman tüm hüznümü alan, sonu görünmeyen maviliğimsin benim. Renklerden mavimsin. Benimsin.”

      “Bu çok harika bir benzetme,” dedi Eşref. Dudakları, dudaklarıma dokunmuştu.

      “Yapacak bir şey yok yavrum, senin için deniz de olurum gökyüzü de.”

      Konuyu değiştirdim:

      “Sınavlar başlıyor, kütüphaneden izin alıp sınavlara hazırlanmam lazım. İzin alamazsam çok zor olacak benim için.”

      Eşref koltuğa yaslanmış beni dinliyordu:

      “Hallederiz yavrum, merak etme sen.”

      Saatler ilerledikçe ikimizin de uykusu gelmişti. Gece yarısını çoktan geçmişti. Sabahın üçüne geliyordu saat. Koltuktan kalkan Eşref gözlerini ovuşturdu:

      “Ben artık gideyim, sen de yat uyu.”

      “Bu saatte nasıl gideceksin, bırak kal burada, gitme.”

      İkili koltuğun hemen karşısında duran üçlü koltuğu açıp yatak haline getirdim. Yatak odasından getirdiğim çarşafı üstüne serdim. Yastığı da koyduktan sonra yorganı getirdim, çarşaf serili koltuğun üzerine koydum.

      “Burada mı yatacağım ben?”

      “Evet, niye sordun sevgilim? İstersen gel yanımda yat diyecek halim yok herhalde.”

      “Yok öyle demeyeceğim yavrum ama sen de burada yat, karşı koltukta.”

      “Tamam, bu olabilir, ikili koltuğa da ben yatak açarım.”

      Eşref çoktan yatağın içine girmişti:

      “Evet, hadi sen de yatağını hazırla.”

      Yatak odasına gidip kendim için çarşaf, yastık ve yorgan getirdim. İkili koltuğu açıp yatak haline getirdikten sonra, televizyonu kapatıp yorganın içine girdim. Sevdiğim adama doğru dönüktü vücudum.

      “İyi geceler sevgilim.”

      “İyi geceler yavrum.”

      Sabah uyandığımda karşı koltuğa baktım. Eşref yoktu yatakta. Kalkıp mutfağa gittim. Eşref kahvaltı sofrası hazırlamıştı. Saat on biri beş geçiyordu. O günkü dersleri kaçırmıştık. Kendi kendime söylendim:

      “Nerede bu adam? Ocağa çayı da koymuş, altını açık bırakarak gittiğine göre ekmek almak için çıkmış olmalı.”

      Balkona çıktım. Eşref gözükmüyordu. Çocuklar çoktan uyanmıştı, mahalleyi istila etmişlerdi. Oradan oraya koşturuyor, saklambaç oynuyorlardı. Saklanmak için her yere bakınıyorlar, yer arıyorlardı. İki kız çocuğu el ele koşup bir yer buldular. Karşıda duran virane ve kimsesiz evin açık kapısından içeri girdiler. Saklanıyorlardı güya, içerden gülme sesleri geliyordu. Sesleri onları ele verene kadar güldüler. Ne kadar masum, güzel, şanslıydılar. Akşam olduğunda onları eve çağıran anne babaları vardı. Aşağı yola doğru baktım, Eşref oradaydı. Tahmin ettiğim gibi ekmek almaya gitmişti. Eve doğru gelirken, mahallede koşuşturan erkek çocuklardan birinin kafasına dokundu. İç geçirdim:

      “Ona babalık pekâlâ yakışır. Mükemmel bir baba olur ondan.”

      İçeri girip Eşref’e kapıyı açtım. Eşref elinde poşetle karşımdaydı, güldü:

      “Günaydın yavrum, kalkmışsın.”

      “Sana da günaydın sevgilim, sen de kalkmışsın, kalktığın gibi masayı da donatmışsın.”

      Eşref poşeti mutfağa bıraktı:

      “Kötü mü yaptım yani? Sarılıp, boynuma atlayıp teşekkür edeceğine dediğine bak.”

      “Bir şey demedim sevgilim, eline sağlık teşekkür ederim. Bilirim senin huyunu. Böyle jestlerin vardır. Senin hazırladığın sofraya oturmak bile yeter, karnımı doyurmayı bırak bir kenara.”

      “Rica ederim yavrum, afiyet olsun, hadi oturalım o zaman, çok açım.”

      “Tamam sevgilim.”

      Karınlarımızı doyuruyor, bir yandan da şakalaşıp gülüyorduk. Sandalyeye yaslandım:

      “Bugün kütüphaneye gidip konuşacağım, izin almak için.”

      “Tamam yavrum, ben şimdi çıkacağım. İstersen seni beklerim.”

      “Yok sevgilim, sen çık ben duşa falan gireceğim. Biraz da eve çeki düzen vereceğim.”

      Masadan kalktı Eşref:

      “Ben de arkadaşlarla buluşacağım. Araba bakacağız, Serhat araba almak istiyor, uygun bir şeyler bulursak alacağız ona. Aslında ben de araba almak istiyorum kendime, artık olması lazım.”

      “Neden mecburmuşsun gibi konuştun sevgilim?”

      “Kalbimi ağrıtan biri var, onu doyasıya gezdirmek, dolaştırmak istiyorum.”

      Eşref’e baktım. Uzun boylu, esmer ve çok çekiciydi:

      “Tamam artık, bir de araban olsun senin yüzünü hiç göremeyiz.”

      Sesim naif bir sitemkâr çıkmıştı. Eşref bana döndü, “Sen benim her şeyimsin, kalbimsin. Araba bizi mutlu eden bir araç olabilir sadece, başka bir şey olamaz,” dedi.

      Sevdiğim adamın boynun sarıldım, “Seni seviyorum,” dedim.

      “Ben de seni seviyorum yavrum hadi ben çıkayım sende işlerini hallet.”

      “Tamam sevgilim.”

      “Seninle Beraber Yolculuk Yapmak…”

Скачать книгу