DÜŞ KAPANI. Büşra Tuğba Koç
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу DÜŞ KAPANI - Büşra Tuğba Koç страница 13
“Bunu neden yapıyoruz?”
“Herkes gücümüzü görsün, bizden korksun diye. Hadi gel.”
Zeynep, kolundan sımsıkı çeken Meltem’i takip etti. Herkes oyun odasındaydı. Meltem etrafı kontrol ettikten sonra Zeynep’i yere itekledi. “Sen kendini ne sanıyorsun?” diye bağırdı.
Zeynep, beklenmediği iteklemenin etkisiyle dizlerinin üstüne düştü. Bir an şaka mı, gerçek mi, ayırt edemedi.
“Madem kavga istiyorsun, hadi durma. Vur bana.”
Zeynep karşılık veremedi. Şaka olduğunu bildiği halde, içinde bulunduğu vaziyetten aşırı rahatsızlık duydu. Hemen etrafına baktı. Çocukların ilgisini çekmeyi başarmışlardı. Herkes elindekini bırakıp Meltem’le Zeynep’in etrafında toplanmıştı.
“Hadi kalk, göster gücünü! Vursana bana! Hadi vur!”
Meltem kendini bu sahte oyuna öylesine kaptırmıştı ki, kimse gerçek olmadığını anlayamadı. Bazı çocuklar kavganın büyümesi için yüksek sesle alkış tuttular:
“Kavga… Gürültü… Kavga… Gürültü…”
Meltem alkışlandıkça durumdan zevk almaya başlamıştı, Zeynep’i iyice köşeye sıkıştırdı.
“Kavga… Gürültü… Kavga… Gürültü…”
Zeynep nasıl bir işin içine düştüğünü anlayamıyordu.
“Ben bir şey yapmadım. Rahat bırakın beni.”
Yakasına yapışan Meltem’i, kendini müdafaa etmek için hafifçe itekledi. Zeynep’ten daha büyük olan Meltem bunu fırsat bilip Zeynep’in sol omzuna bir yumruk geçirdi. Ardından gülerek arkadaşlarına baktı:
“Zavallı, bana karşı koyabileceğini sandı.”
Meltem ve arkadaşları, diğer çocukların üzerinde söz sahibi olduklarını göstermek için sık sık hır gür çıkarırdı. Bu kez gösteri için aralarına en son katılan Zeynep’i seçmişlerdi. Onun sınırlarını yoklamak, gücünü görmek istiyorlardı. Zeynep’in üzerinden kendi güçlerini de göstereceklerdi. Her biri yalnızlığın verdiği hırçınlığı başka başka yollarla ortaya çıkartıyordu. Zeynep, eliyle ağrıyan omzunu sımsıkı tuttu. Kendini, beklemediği bu nefretin içinde küçücük hissetti. Kalbi yerinden çıkacakmış gibi çarpıyordu.
“Kavga… Gürültü… Kavga… Gürültü…”
Başını iki eli arasına alıp kulaklarını tıkadı. Gözlerini sımsıkı kapattı. Bu kadar büyük bir öfkeyi hak etmek için ne yaptığını bilmiyordu. Duyulmayacak bir sesle, “Anne,” diye sızlandı.
“Neler oluyor burada?”
Çocuklar sesin geldiği yöne döndüler. Bir anda sesler kesildi. Meltem hemen kendini korumaya aldı.
“Bu yeni gelen kız başlattı kavgayı.”
“Meltem, yalandan hoşlanmadığımı biliyorsun.”
“Doğru söylüyorum. Siz bu kızın masum gözüktüğüne bakmayın. Onun neler yapabileceğini bilmiyorsunuz.”
“Evet, daha Zeynep’i yeterince tanımıyorum ama seni tanıyorum Meltem’ciğim ve senin neler yapabileceğini biliyorum. İkiniz de müdürün yanına gidiyorsunuz. Hemen.”
Zeynep bir solukta ayağa kalktı. Oyun odasından çıkarken, kapı eşiğinde şaşkın gözlerle kendisini seyreden İsmail’le Kasım’ı gördü. İstemeyerek de olsa bir kavgaya karışmış ve kardeşleri buna şahit olmuştu. Bu durum onu biraz önce uğradığı haksızlıktan daha çok üzdü. Başını önüne eğerek yanlarından geçti. Meltem’le yan yana yürürlerken kırgın bakışlarla onu süzdü.
“Neden yaptın bunu?”
“Şakaydı, biliyorsun.”
“Canım acıdı. Böyle şaka mı olur?”
“Tamam uzatma. Müdüre ters bir şey söylersen hesabını sorarım.”
Müdürün odasına girdiler.
“Müdür bey, bu iki kızı kavga ederken bulduk.”
Müdür ikisini de baştan aşağı süzdü:
“Nedir derdiniz kızlar, neyi paylaşamadınız?”
“Müdür bey, bu kızı eşyalarımı izinsiz kurcalarken yakaladım. Kavga bu yüzden başladı.”
“Yalan söylüyor. Ben kimsenin eşyasına izinsiz dokunmam.”
Müdür ayağa kalkıp kızlara yaklaştı:
“Zeynep, sen anlat bakalım. Olay nasıl oldu?
Zeynep sustu. Bu zamana kadar binlerce çocuk gören ve her birinin derdiyle ayrı ayrı uğraşamayacak kadar yoğun olan müdür, umursamaz bir tavırla kararını verdi:
“Koyun bunların ikisini bir odaya. Birbirleriyle iyi geçinene kadar oda arkadaşı olsunlar.” Zeynep bu beklenmedik karar karşısında telaşlandı:
“Ben kardeşlerimden ayrı kalmak istemiyorum.”
Diğer yandan Zeynep’e tiksintiyle bakan Meltem de karşı koydu:
“Ben bu kızla aynı odada kalmam. Anlaşamayız biz. Bize başka bir ceza verin. Bir daha yapmayacağız, söz.”
Müdür kükredi:
“Burada son sözü ben söylerim. Çıkın hemen odamdan.”
Zeynep’in kardeşlerinden ayrı bir odaya geçmesi, Kasım ve İsmail için oldukça zor bir süreçti. Bulundukları ortama tam da ısınacakken ayrı düşmenin verdiği üzüntüyle tekrar içlerine kapandılar. Aradan zorlu günler geçiyor, üç kardeş her hafta sonu ümitle annelerinin yolunu gözlüyordu.
“Belki bu sefer gelir,” dedi Zeynep gözünü camdan ayırmadan.
“Annem artık gelmiyor, bizi unuttu.”
“Hayır İsmail, annem bizi unutmaz. Gelecek.”
Annelerinin yolunu gözleyen üç kardeş babaları gelince çok mutlu oldu. Üstelik tıpkı söz verdiği gibi kıpkırmızı bir arabayla gelmişti. Annelerinin özlemini bir süreliğine de olsa unuttular.
“Bu araba çok mu hızlı,” diye sordu Kasım.
İsmail heyecanlıydı:
“Tabii ki hızlı, hıphızlı.”
Ekrem, çocuklarının kendi aralarındaki muhabbeti bir müddet dinledi:
“Kaldığınız yeri