YÜREĞİME AŞK DÜŞSÜN. Hilal Otyakmaz Aydin

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу YÜREĞİME AŞK DÜŞSÜN - Hilal Otyakmaz Aydin страница 12

YÜREĞİME AŞK DÜŞSÜN - Hilal Otyakmaz Aydin

Скачать книгу

yer almıştır. Selman bin Farisî Hazretleri’ni farklı kılan bir diğer unsur da teslimiyeti, şüphesiz itaatidir. Hz. Ebubekir ve Hz. Ali’nin yolundan ilerlemiştir. Bu da O’nu (r.a.) Rabb’i ile olan sırlara daha yakın hâle getirmiştir. Özellikle kalb ile ilgili sırlara vakıf olduğu için Efendimiz’in (s.a.s.) ifadelerini farklı ilham yakînliği ile dinlemiş, uygulamış ve insanlığa anlatmıştır. Aynı zamanda Kendisi Musab Bin Umeyr (r.a.) gibi güzel hatiptir. Yüce Allah O’na (r.a.) hikmet dilinin sırlarını bahşettiği için herkes O’nun (r.a.) konuşmasından etkilenirmiş. Selman Bin Farisî Hazretleri, Efendimiz (s.a.s.)’e olan aşkı, bağlılığı ile kalbî tekâmüle ermiştir.

      Rabb’in kullarından aşk istiyor. Kafanı masivanın meseleleri ile hiç karıştıma. Menzillerine sıkı yapış ve ilm-i ledününe bak. Yol tevhid, vahdaniyet yoludur. Ne mutlu bu ince sırları fark edip de yürüyen aşk erenlerine…

      MUHYİDDİN İBN-İ ARABÎ HAZRETLERİ: Rabb’imin selamı, yüce, sonsuz bilinen-bilinmeyen esmaları, zuhuratlarının sırları; Efendimiz (s.a.s.), diğer bütün peygamberler (a.s.), Ehl-i Beyt, Ashab-ı Kiram (r.a.ecmain), tabiin, tebe-i tâbiın(rahimehullah) yüzü suyu hürmetine kıyamete kadar gelecek bütün insanlığın üzerine daim-baki olsun. Yüce Allah’ın izni ile salih zürriyetlerin varlığı toprağa neşv ü nema salsın. Âmin, âmin, âmin.

      Derviş ilim tahsil ederken okuduğu hakikatleri gönlü ile öpme çabasında olmalıdır. Gönül gözü hikmetleri öpmelidir ki bu hikmetler diğer azalara da tesir etsin. İlm-i ledünün kudretinin girdiği gönülde yer alan sır, ahfa, hafî fetihleri tamamlansın. Ölen yerlere hayat verilsin biiznillâh. Bunların dünyada karşılıkları yoktur. Bunlar derviş de hikmet dilidir. Örneğin Hz. Ali’de var olan hikmet dilinin menbaı, Efendimiz (s.a.s.)’in hakikat-ı Muhammediye’sidir. Hz. Ali hutbe verdiği zaman kendisinde olmaz, O’nu (r.a.) dinleyenler de anlattığı hakikatlerden dolayı aşk sarhoşluğu yaşarlarmış. Hz. Ali bir hatiptir ve hakikatleri ezbere bilir gibi anlatırmış. Bilmedikleri O’na (r.a.) bildirilir, hutbe esnasında karşısındaki duvarlarda anlatması gereken bazı ayetler ve hadisler yazılırmış. İşte bu hakikat dilidir. Bunun sırrı varlığını Hakk’a ve Resulü’ne (s.a.s.) vermektir. Nasıl ince sırlara talip olduğunu anla evladım!

      Kalbini tam açarak, okuduklarını sindirerek kendini ilmine ada. Hakikat hüzmeleri senden salih zürriyetlere devam etsin. Bırak yanan yansın tutuşsun. Bugün bana beni sorma!

      Varlığına iğne deliği kadar önem veren bu delikten geçemez. Sen diye bir şeyin kalmaması, iradenin Rabb’ine tamamen teslimiyetidir. Yüce Allah kalbin durumuna göre tecellileri zuhur ettirendir. Allah kulu için hayırları, güzellikleri ister. Her kulundan hikmet taneleri dökülsün, inci-cevherler çıksın ister. Rabb’ini hakkkıyla bulanlar bilirler. Bulduğu ile sır olmayı bilenler de olanlardır. Sır olana sırlar kardeş olur. Emanetler sadık olanlara verilir. Hz. Ebubekir (r.a.) misali ol ki, her konuşman ilm-i ledün sırlarından olsun. Daha çok dinleyen ve sürekli kalbinle nefsini tartan ol ki hakikatlerin zuhuru sende artarak devam etsin. Tasavvuf yolunda her merdivenin içinde yine merdiven vardır. Aşmak ile bitmez, tam bitti dersin tekrardan yeni keşifler başlar. İlerleyen insan için sürekli bir akış vardır. Bu yüzden ey derviş, kalbini tam şekilde topla da arkana bakmadan yola devam et, et ki yolda kalanlardan olma.

      Sülûk eden yalnızca sülûk ettiği Rabb’ine sımsıkı sarılan ve her zaman ve mekânda Rabb’i ile olandır. Kendisini ve diğer varlıkları görmediği için her yerde yalnızca Rabb’ini görür. Bu müşâhede bilinci dervişi yaşadığı imtihan nev’inden olaylarda güçlü tutar. Sırtını dayadığı Rabb’i vardır ve en karanlık olan dünyada aydınlıktadır. Rabb’inin nuru onu aydınlatmaktadır. Bu yüzden ey sâlik! Rabb’ine şeksiz ve şüphesiz tam sarıl. Seven sevdiğini isbat eder. İsteklerinden, heva-heveslerinden Rabb’ine kaç. Kaç ki, kalbin sırlara her daim açık olsun, zulmanî perdelerden uzak dursun. Kalp öyle narin bir varlıktır ki, Sahibi’nden uzak olduğu her anında mahzunlaşır. Bu yüzden esas yörüngen olan aşkullâh, muhabbetullâh makamları ile daim-baki ol. Kalbini açmak istiyorsan Rabb’i daha iyi bilmenin, aşkullah ile Hakk’a bağlanmanın yollarına bak; sır, ahfa ve hafî kısımlara doğru yol al. Her gün yeni bir hâl, bu hâlden yeni makama geçiş, bu geçişlerdeki öğretiler ve durmadan yolculukta ol. Durmak derviş için yasaktır ki bu yasağı çiğneyen derviş bunun karşılığında ihlâslı tevbe ile birlikte mürşidinin verdiği oruç, nefse ağır gelen temizlik vb. terbiyeleri yapar. Bu şekilde eğitilir ve büyüyen nefsini alçaltır. Amaç her fıtrî hâli Rabb’e döndürebilmektir. Alışkanlıkları, tabiatları Allah ve Resulü’nü (s.a.s.) marifet ve muhabbet ile bilme ile birleştirerek hakkaniyetli bir yaşama sahip olmaktır. Hayatın gayesi budur.

      Bâb – 8: Hak’la Olma Kapısı

      HASAN BASRÎ HAZRETLERİ: Rabb’im her gün verdiği emanetleri hakkıyla icra eden, aşk ile yaşayan, yaşatan eylesin. Âmin.

      Yüce Allah’ın emanetlerine hakkıyla sahip çıkmak müminin üstüne farzdır. Allah bu yüce emanetleri aşk ile kuluna verir ve bu emanetlerin hakkını kulundan da aynı hassasiyetler ile ister. Bu yüzden kulun özellikle de dervişin dünyaya karşı tavrı bellidir. Varlığında masivaya karşı restini çekmeli ve an-ı daimîde Rabb’ine olan vazifeleriyle haşır neşir olmalıdır. Dünya dervişin peşinde koşar. Derviş dünyadan kalben el etek çeken, her varlığını sadece Rabb’ine adayandır. Böyle olmazsa, âşıklar kervanına katılamaz. Bu tasavvuf yolu kıldan ince kılıçtan keskindir. Bize bu ince hassaslığı Hz. Rabia öğretmiştir. O da, sürekli Efendimiz (s.a.s.) ile rabıta hâlinde olması hasebiyle zamanını hassas yaşamıştır.

      Bu keskin, ince çizgileri iyi kavrayacaksın derviş! Bu keskinliğin etrafında gezinmeyceksin! Pür dikkat ile yanacaksın. Her an-ı daimde birlikte olmaya talip olduğun Yüceler Yücesi Hakk’tır. O’nun Zat’ını, sıfatlarını, esmalarını, efallerini anlatmaya kimse kudret getiremez. İşte bu yüzden yol daha da hassastır. Yüce Allah da sizleri hassü’l haslardan eylesin, âmin.

      Derviş! Eğer buna talipsen gözün dünyanın ucunu, kulağın sesini, burnun da kokusunu dahi almasın. Bu yolda sana en iyi yoldaş sabır ile aşktır. Bu nesnelerin kıymetini iyi bilmelisin. Sabır denilirken Hz. İbrahim’in (a.s.) ve Hz. İsmail’in (a.s.) sabrı kast edilir. Sonunda ne olacağını düşünmeden, beklentisiz, Hakk’a olan aşk için sabır. Dikkat et, derviş! Sadece O’na aşk için araya aracı sokmadan sabır. Yüreğinde Hak aşkı arttıkça sabrın da artacaktır. Bu aşkı sürekli canlı tutmaya çalış zâkir! Seven sevdiğini dilinden düşürmez. Sen de zikrin ile dilinden, kalbinden düşürmeyesin.

      Hz. Ali (r.a.) bu yolu öyle güzel anlatır ki, O’nun (r.a.) yaşadığı aşkı ancak yanan bilir. Yanmayana aşkı sorma derviş. Aşkın ledün ilminden, hikmet dilinden olduğunu duyacaksın. Kulun yüreği de ancak ledün ilmini ister. Dünya kelamını istemez. Hz. Ali (r.a.): “Aşk yolu Resulullah’ın (s.a.s.) yoludur. O (s.a.s.) Rabb’i ile öyle bir aşk yaşadı ki, bu aşkı dünya, ahiret kaldıramaz. Aşk makamında herkes ilerler. Vardığı nihai noktasını en son nokta sanır ama değildir. Hak aşkının nihayeti yoktur. Hakk’ın sonu var mıdır ki, aşkının da sonu olsun? Bunu ilk sohbetlerde anlayamadım. Allah Resulü (s.a.s.) Mirac’da yaşadıklarını anlattıktan sonra hakikatle anlamaya başladım. O (s.a.s.) Rabb’i ile öyle bir olay yaşamıştı ki bunu kelimeler ile asla anlatamayız. Ancak o yolda yaşayanlar anlamak için mücadele ederler. O’nun (s.a.s) Hakk’a olan aşkı tertemiz, zemzem gibi ak

Скачать книгу