Abay Yolu 2. Cilt. Muhtar Auezov
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Abay Yolu 2. Cilt - Muhtar Auezov страница 36
Abay, evdeki bu fikir alışverişinden sonra Uljan’ın evindeki toplantıya geldi.
Bütün Aydos soyunun her boyundan gelen yöneticiler kımız içiyor, kendini olaya kaptırıyordu. Şimdi hem başköşe hem de toplantıyı yönetme yetkisi Maybasar amcası ile Jakıp amcasında idi. Onların yanında da kızararak şişinen, el kol hareketleriyle konuşan Takejan oturuyordu. Kötibakları temsilen gelen Jiyrenşe onlar gibi değildi, çekinerek oturuyor gibiydi. Topayların önde gelen kişisi Bazar da görüşünü o kadar belli etmiyordu. Fakat Torğayların önde geleni Dalanbay, Maybasar ve Takejan’a hemen uyum sağlamış ve her denilene bilinmez bir biçimde sevinir gibi keyifli oturuyor göründü Abay’ın gözlerine.
Abay başlangıçta ses çıkarmadan izledi, herkesin yüzüne baktı. Dört büyük boylu Aydos soyu yöneticilerinin ikisi başka bir tavırla, diğer ikisi başka bir tavırla oturuyor gibiydi. Bir müddet durumu değerlendiren Abay, Maybasar ile Jakıp’a bakarak:
– Burada toplanan arabulucu akraba topluluğu şu iki akraba arasındaki kargaşa hususunda ne diyecek? Aydos soyu adına karar verip Bökenşiler ile Jigiteklere adam gönderdiniz mi, diye sordu.
Önce Jakıp cevap verdi:
– Yok, göndermiş değiliz, dedi. Maybasar ona ilave etti:
– Ne diye göndereceğiz adamı? “Uzlaşma şartını söyle” diyen akrabalar olsa neyse. “Birimizin tarafını tut” demiyorlar mı? Hangisine taraf olalım, dedi. Bakışlarını amcasına yönelten Abay, Maybasar’la konuşmaya başladı:
– Aradaki akrabalar öylesine ses çıkarmadan, hiçbir şeyden haberi yokmuş gibi böylece bakıp duracak mı?
– Neticede bakıp durmaz… Niye öyle olsun?
– Ne yani, öyleyse “iki halkın kırgınlığı düşmanlığı artsın” diye mi bekliyoruz?
Sorguya çeker gibi sorular soran Abay’ın sözleri evdeki topluluğun dikkatini çekti. Diğer herkes kendi aralarındaki konuşmayı bıraktı, bu çekişmeyi dinlemeye başladı.
Maybasar Abay’ın deminki sözünden çekinmedi:
– Bu bela başlamak üzere olan bir yangın değil mi? Şimdi bunu bastırmak için söylenecek söz yangını söndürmeye çare olmaz, bilakis ateşe üfürmek gibi olur.
– E, demek ki başlayacak olan yangınmış, nasıl olursa olsun, “çıksın” diyoruz yani.
– Öncesi hiddet, sonrası akıldan medet! Evvela galeyana gelen Bökenşiler hiddetine sahip çıkacak duruma gelsin. Yangın çıktığında, onu daha çıkmadan söndürmezler, ardına düşerek söndürdüklerini bilirsin ya, diyen amcasına öfkelenen Abay:
– Buna da “halkın huzurunu, iyi geçimliliğini düşünmek” deriz değil mi? “Ben müdahil olacağım, devacı, yamayıcı olacağım. Fakat beni olaya dâhil edebilmeniz için evvela belaya batmanız lazım… Yanmanız lazım” mı diyorsunuz, siz, dedi. Jiyrenşe ve Bazar, Abay’ı “açıkçası böyle, bu dediğin doğru” der gibi yakınlaşarak dinliyordu. Jiyrenşe araya girdi:
– Hay Allah, böyle sepsessiz toplantının gereğini ben de bulamıyordum. Böyle hamilik olmaz yahu, dedi. İçi yanarak oturuyormuş gibi oldu.
Esasında o, Jigiteklerle Kötibakların dostluğuna kıyamıyordu. Yeni yönetici Jiyrenşe, Böjey ve Baysal’dan kalan dostluğu kendi nazarında tutmayı ve korumayı bir borç olarak görüyordu. Topayların önde gelen kişisi Bazar ise, esasında, kurnazlık yöntemlerine çok başvurmadan akrabalar arasındaki böylesi çekişme soğukluğuna dosdoğru ve dürüstçe bir tavırla yaklaşmayı uygun görüyordu. Bu iki lider deminden beri Maybasarların tereddüt ederek çekinmesini anlamlandıramıyor ve kendi içindekileri açıkça ifade edemiyordu. Abay’ın sözleri onları cesaretlendiren kamçı olmuştu. Bu durumu fark eden Takejan, Abay’ın deminden beri sürdürdüğü sorgusundan memnun değildi.
Abay, az önceki son sözünü söyleyip “akrabalar arasında huzuru gözeten değil de yangınını bekleyen bir tavrınız var” dediğinde Takejan lafa girerek ona sataştı ve sert bir biçimde alay etti:
– “Yangın, yangın” diyorsun! Dediğin doğru, yangın! Fakat sen ne diyorsun: Bizim dileyip, bizim çıkardığımız bir yangın mı? Hatta aslını kökünü etraflıca araştırsak, yangının şimdi çıkacağı da yok, önceden çıkmış değil mi? Oralbay ile Kerimbala’dan kaynaklanmış değil mi? Bunu görmüyor musun? “Türkü” diyerek, “güzellik” diyerek bütün yaz boyunca zarafet sarhoşluğuna düşmüştün, özellikle böyle yaparak o zamanki yoldaşlarının suçunu örtbas etmeye mi çalışıyorsun, dedi ve dalga geçer gibi güldü.
Abay gülmemişti, fakat utanıp sıkılmış da değildi:
– E-e, “suçlu bulundu” desene! O, türküymüş meğerse… Türküyü seven benim yahu! Oralbay ile Kerimbala benim obamda türkü söyledi, “bundan oldu” diyorsun yani! Öyle olmuşsa; huzur ve iyi geçimlilik günlerinde Kişeken ile Böben gençlerinin senin obanda içtiği kımız ile yediği koyunları da suçlu olarak değerlendirmeliyiz yahu! Diz dize vermiş düş, dedi. Gözlerini dikerek biraz bekledi. Ardından tekrar hiddetlendi. Cesaretli bir ses tonuyla kızarak konuştu:
– İşe yaramadan oturarak veya özellikle yardım etmek istemeyerek, içten pazarlık yaparak suçlu arıyorsunuz! Yardım etmemek için bahane arayarak çözüm üretmeden oturuyorsunuz hepiniz de, dedi. Irğızbayların toplantısını yerin dibine gömdü ve durdu…
Abay’ın, son yıllarda akrabaları arasında açık seçik öne geçmeye başladığının bir işareti de burada görülmüştü. Hangi mevzu olursa olsun insanların gözlerine sokmaktan korkmuyor, başlarına kakarak söylüyordu. Şimdi silkelenen, üstüne basılan Maybasar olduğu yerde kaldı. Abay’ın zekâ kıvraklığı, tarzının değeri ve dürüstlüğü terazide ağırlığını hissettirmeye başlamış gibiydi. Maybasarlar söz ile usulde yenilmişti. Fakat buna rağmen bu toplantıda Abay’ın dediği olmadı. Diğer Irğızbaylar bir taraf, tek başına Abay bir taraf olmuştu. Onu destekleyen Aydos ileri gelenleri sadece Jiyrenşe ile Bazar idi. Onlar da nüfusu az halklar değildi. İki büyük boyun yöneticisi Abay’ın sözünü desteklemişti… Diğer iki boyun yöneticileri Abay’ın sözüne karşı çıktı. Bunlardan Torğayların Abay’a boyun eğmeyip Maybasar’ı desteklemesinin sebebi öfke ve öç alma arzusundandı. Bu işin Jigitek içindeki suçlusunun Bazaralı olduğunu sezen Dalanbay, Bazaralı’nın geçen gün Balbala ile münasebetinden kaynaklanan memnuniyetsizliğini hatırlamış ve içinden “şimdi kora düştün, başımın belası” der gibi olmuştu…
Toplantıya katılanlar böylece ikiye bölündüğünden Aydos soyunun temsilcileri bir bütün olarak karar veremedi ve kendilerinden haber bekleyen iki halka adam gönderemedi. Fakat “bela artar mı, halkın başı belaya düşer mi” diye sıkıntılanan Abay kendiliğinden Sügir obasına adam gönderdi. Gönderdiği kişi Erbol idi. Abay, arabulucu akraba olarak selamı ile ricasını Sügir’in şahsına ve Akimkoca’ya gönderdi. “Kuvvet