Danabaş Köyü. Celil Memmedguluzade
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Danabaş Köyü - Celil Memmedguluzade страница 4
Yazara göre din; dünya hayatının işleyişine, teknik bakımdan ilerlemeye engel olmamalıdır. O, toplumun geri kalmasına sebep olan hurafelere bağlı, dini yanlış anlamış kişilere kızar. “Zeynal Usta” hikâyesinin kahramanı, Ermeni’nin çömleğini kullandığı için “dünya-âlemin” mundar olduğuna inanmamalıdır. Bir adamın Kerbela’ya gitmekten başka da iyi, faydalı bir işi olmalıdır. Sadece kendini kurtarmayı değil, başkalarına da yararlı olmayı düşünebilmelidir insan. Aşırı dindarlığı, onu çalışmaktan alıkoymamalıdır. Zeynel Usta da Muğdusi Agop gibi medenî yaşam tarzını benimsemeli, çocuklarını okutmalı, dünya olaylarını takip etmeli, çevresindeki insanlara hoş görülü ve nazik davranabilmelidir.
Celil Memmedguluzade’nin 1905’ten sonraki hikâyelerinde İran ve İran Azerbaycanı’nda meydana gelen sosyal ve siyasi olaylar önemli bir yer tutmaya başlar. 1906’da İran’da meşrutiyet ilan edilir. Pek çok yazar gibi Şah hükümetinin verdiği hürriyetin mahiyetini açıklayan Celil Memmedguluzade, halkın buna aldanmayıp, demokrasi için mücadele etmesi gerektiğini belirtir. İran’daki baskı yüzünden veya para kazanmak için memleketinden ayrılan insanların acıklı durumu, sık sık işlediği konulardandır.
Yazarın dikkât çekmek istediği bir konu da Çarlık yöneticilerinin döneminde rüşvetçiliğin yaygınlığıdır. Ekonomik durumun bozukluğu, insanları kötülüğe ve çaresizliğe sürüklemektedir. Dönemin dindar kişileri de düzene uymuştur. “Danabaş Kendinin Ehvalatları” adlı hikâyede Kadı’nm rüşvet alarak Zeynep’i Hudayar Bey’e nikahlamasından sonra, Danabaş köyünün mollası da Zeynep’i Hudayar Bey’in evinde kalması için razı etmeye gidenler arasındadır. Kaza reisi de Hudayar Bey’e, o işlere Kadı’ın baktığını söyleyerek yardımcı olur. Sorumluluk sahibi insanlar da üstlerine düşen görevleri yerine getirmemektedir. Muhammethasan emmi, haksızlığa uğradığı halde hakkını aramak için şikâyetçi olamamaktadır. Çünkü “…Şikayət də şahidnən möhkəm olar. Amma Məhəmmədhəsən aminin şahidi yoxdu. Ondan ötrü ki pulu yoxdu…” (D.K.Ä, 63)
Kadınların toplumdaki ve aile içindeki yeri, Celil Memmedguluzade’nin hikâyelerinde ve makalelerinde işlediği bir başka konudur. O, kadının duygularının hiçe sayılarak, bir eşya gibi alınıp satılmasını, çocuk yaştaki kızların yaşça büyük erkeklerle dengesiz bir evliliğe zorlanmasını eleştirir.
“Danabaş Kendinin Ehvalatları” adlı hikâyenin kahramanlarından Zeynep, cesaretli, iradeli bir kadındır. Ancak, hukukun, şeriatın onu koruyamaması ve toplumsal baskıların fazlalığı yüzünden, kurbağadan iğrenir gibi iğrendiği bir adamın karısı olur.
Fikirleri hiç sorulmayan, olaylara hiç karışmayan, bir köşede “çadırşəbə bürünüb, pambıq boğçası” (D.K.Ä,38) gibi oturan Hudayar Bey’in kızı Gülsüm, keyfî bir şekilde nişanlısından ayırılarak, başkası ile evlendirilir.
Celil Memmedguluzade, erkek çocuklarının yanı sıra kız çocuklarının da okutulmasını, kadınların toplum içinde aktif bir rol almasını ister.
Celil Memmedguluzade, çocukların terbiyesinde, onların dünya görüşünün oluşmasında, davranışlarının şekillenmesinde anne ve babalara büyük görev düştüğü düşüncesindedir.
Kendisi de öğretmenlik yapmış biri olarak, çocuk terbiyesi konusundaki görüşlerini nasihat yoluyla değil, okuyucunun doğal olarak bu sonuca varmasını sağlayarak verir. Anne ve babaların çocuklarda yalancılık, korkaklık, büyüklerin sözünü dinlememek gibi kötü özelliklerin oluşmaması için dikkatli olmaları gerektiği fikrindedir.
“Sakallı Uşak” onun bu düşüncelerini işlediği hikâyelerindendir. Yazar, çocuklarla ilişkilerde öğüt, zorlama ve inandırma gibi usûlleri karşılaştırır ve inandırmayı en faydalı yol olarak seçer.
Çocukları yetiştirirken, sorumluluk, başkalarına yardım gibi insanî özelliklerin verilmesinden yanadır. “Buz” hikâyesinin çocuk kahramanı, teyzesi hasta yatağında ölümle pençeleşirken, kendinden beklenen yardımı esirgememelidir.
Çocukları çok seven yazar, onların hareketlerindeki komikliklere gülmez. O, çocuğun yaşını ve tabiatını unutmaz. Onları vatanını ve milletini seven, ahlâk kaidelerine uyan, medenî gelişmeleri takip eden insanlar olarak yetiştirmek gerektiğine inanır.
Celil Memmedguluzade, bürokrasinin sosyal zararlarını, bürokratların vakitlerini boşa harcayarak, görevlerini yerine getirmemelerini hikâyelerine konu eder. “Ucuzluk” bu konuyu ele aldığı hikâyelerindendir. Bunu yaparken aydınları, unutulan ve ihmal edilen halka yardıma çağırır, Azerbaycan beylerinin, hanlarının tenkidini yapan yazar, onların kaygısız, rahat, eğlence içindeki yaşantılarını gözler önüne serer. “Kuzu” adlı hikâyesinde hazırcevap, kıvrak zekalı, açık göz bir köylü olan Memmethüseyin, sarhoş Aziz Han’ı gülünç duruma düşürür.
Hayatın şartları, insanın ihtiyaçlarını karşılıyorsa, olaylar insanın isteklerine uygun şekilde gelişiyorsa, onun güzelliği de o kadar artar. “Yan Tüteyi” hikâyesinin kahramanı da çalmayı çok istediği kavalından bir ses çıkınca öyle mutlu olur ki:
“Pəh pəh, nə gözəl dünya! Günün istisi, küçənin tozu, adamların yaxşı, ya pis hərəkəti, dağ, daş, otlar və ağaçlar,– güya bunların hamisi bugün dilbir olublar ki, mana mübarəkbadlıq versinlər ki, bugün manim tütəyim səs çıxardıb.” (Y.T.,198)
Celil Memmedguluzade, bütün insanların hür iradeleriyle hareket edebildikleri, isteklerine, ihtiyaçlarına kavuştukları bir dünyanın özlemini çeker.
DANABAŞ KÖYÜNDE OLANLAR
Laklakçı Sadık, nakletti. Gazeteci Halil yazıya geçirdi.
“Kalbimden gelen ses, bana çok şeyler öğretir. Bu ses, saf ve temiz insafımın sesidir ki, hepsinde bu var. Herkes, can kulağıyla onun buyurduğunu dinleyip, emrine uysa, pek çok sırrı öğrenerek, pek çok şey bilecek.”
EĞLENDİRİCİ BİR ÖN SÖZ
Adım Halil, arkadaşımın adı da Sadık. İkimiz de Danabaş köyünde doğmuşuz. Bundan tam otuz yıl önce ben doğmuşum; yani otuz yaşındayım. Bence, arkadaşım Sadık da ancak ben yaştadır. Fakat, ben ondan biraz genç görünüyorum. Onun boyu uzun, benimki kısa; ama ben ondan şişmanım. O, çok esmer ve iri, bense beyaz tenli ve top sakallıyım. Bir farkımız da şu; ben, gözlerim iyi görmediğinden gözlük takıyorum, arkadaşımın gözleriyse sağlam. Bunun sebebi de, ben okur yazarım, yazıp çizmek gözlerime zarar verdi.
Kısacası, her ikimiz de Danabaş köyünün yerlisiyiz. Zanaatım bezirgânlık, koltuğuma dört beş top basma alıp, köyümüzü ya da başka köyleri dolaşırım, basma satıp, böylece geçinirim. Arkadaşımın zanaatı bakkallık; bir kulübeye, üç dört paket tuz, bir kutu kuru