Batı Trakya'da Türk Edebiyatı'na Gönül Verenler. Анонимный автор
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Batı Trakya'da Türk Edebiyatı'na Gönül Verenler - Анонимный автор страница 47
Şu işe bak. Aradan bunca yıllar geçmiş; hâlâ aynı duyguların etkisi altındayım. Kartını alıp cüzdanıma yerleştirdim. Almanya’da oluşuna seviniyorum. İyi yaptın. Orada, o eski mahallede öyle, o şekilde kalmana üzülürdüm. Geçenlerde biri geldi köyümüze. Sizden söz etti. Güzel bir ev yaptırdığınızı söylüyor İzmir’e. O eskilikleri tanıyamazsın, diyor. Sen bunlardan söz etmezsin; biliyorum. Kızların büyümüş. Annelerini yetişmişler, diyorlar. Ne güzel. Bir mektubunda yeniden İzmir’e döneceğinizi yazmıştın. Kocan, o eski marangoz kalfası da kendi iş yerini açacakmış. Bütün bunlar beni sevindiriyor. Annen keşke görebilseydi bunları.
Şimdi seni, o yeni yaptırdığınız evin içinde düşünüyorum. Eminim ki, en güzel dantel perdeleri bu evin pencerelerine takmışsındır. Kocan, evin altındaki işyerinde çalışacak. Sen ona kahve götüreceksin. Çocuklarınla birlikte akşamın serin saatlerinde, o dar mahalle sokağında tur atacaksın. O pastanenin önünden geçerken –duruyorsa eğer- belki de beni hatırlayacaksın. İçinde depreşen anlaşılmaz duyguların sarhoşluğunu yaşayacaksın.
Ben öyle yapıyorum. Birazdan evden çıkacağım. Kartın cebimde olacak. İnsanın hatırlanması ne güzel… Çıkacağım sokağa. Sizin o ilk geldiğiniz evin önünden geçeceğim. Gelsen tanırsın. Duvarlar aynı. Sadece bahçe duvarının kapısı değişti. Karşıdaki kuyu olduğu gibi, öylece duruyor. O büyük portalar (bahçe kapısı) yok yalnız. Hani, koruntuluğuna salıncak kurar da sallanırdık… O yok. Hatırlıyor musun, en çok seni sallardım o salıncakta. Şimdi o evlere başkaları yerleşti. Yeni komşular… Onlara seni anlatıyorum kimi kez… Buraya ilk geldiğiniz günü. Birlikte çektiğimiz sıkıntıları. Sonra yeniden sokaklardayım. O sokaklarda çoğu kez tek başıma dolaşıyorum. Bunca insan arasında kendimi neden bu kadar yalnız hissettiğime şaşıp kalıyorum. İnsanlar kahve önlerinde, sokaklarda hep. Evim, karım, çocuklarım… Yine de kendimi yalnız hissettiğim o anlar… Senin kartların, mektupların bu yalnızlığın içinden çıkarıp kurtarıyor beni. Seninle ilgili kimi anılar kişiliğimle iyice kaynaşmış. Sadece İzmir’de geçen o birkaç gün değil elbet. Daha sonraki günlerimiz de… Gerçeklere ters düşse de kurduğumuz hayaller… Kendimizi gerçek yaşamın pençesinden sıyırmamız zor elbet. Ama şunu rahatlıkla söyleyebilirim: Şöyle, her şeyi bir yana atarak seninle yine küçük bir pastanede birer dondurma yemeyi ne kadar çok istiyorum. Biliyorum, orada yepyeni hayallerden söz etme hakkımız yok, ne de zamanımız, artık. Belki de geçmişten, şimdiki durumumuzdan, evlerimizdeki sıkıntılı yaşantılarımızdan, çocuklarımızdan ve torunlarımızdan söz edeceğiz. Ama olsun… Yine çok mutlu olacağımızdan eminim.
Mektubumu yazarken ne kadar dikkatsizim. Yine olmayacak şeyler yazdım sana. Kartın için teşekkürler. Beni mutlu ediyorsun. Sen de mutlu ol böyle. Benim gibi!..
(Rahmi Ali, şiir yazmaya daha sonraki yıllarda başladı. Bu türde iddialı değildi. Yine de Azınlığın çeşitli basın organlarında çok sayıda şiiri yayımlandı. Atatürk’ü konu alan şiir yazma geleneğini Batı Trakya’da başlatan isimlerden biridir. Toplumsal, kişisel şiirlerin yanı sıra bazı aşk şiirleri de yazmıştır. Şiirlerinde bir hikâye havası, hikâyelerinde de aynı şekilde bir şiir havası sezilir. Çocuk şiirleri de dâhil olmak üzere şimdiye kadar yazmış olduğu şiirlerin sayısı yüzü bulur.)
İnsanımı düşünüyorum
Umutlarını tüketiyordu zaman
Dövenler dönüyordu, yazdı
Türküleri vay aman
Onlar her zaman korkuluydular
Bilmeden belki nedenini
Tatlı sular içerlerdi testilerden
Uçan kuşlardı hatırda kalan
İnsanımı düşünüyorum
Gurbet, gözyaşı olmuştur gözlerinde
Gelmesin şu bayramlar ne olur
Özlemleri ah anam
Trenler acı ile sevinci taşırlar bir arada
Kimi Bursa’da batar güneş, kimi İzmir’de doğar
Kasetler ne çalarsa çalsın boş
Yüreklerde hep aynı acı hava
İnsanımı düşünüyorum
Kadınlar kapı önlerinde oturur akşamları
Dantel mi örerler, kader mi bilinmez
Hüzünleri bir tamam
Kırık bir plakta eski bir aşk yaşanır
“Bu ne sevgi ah, bu ne ıstırap”
Yıldızlara kayar kadının bakışları
Gönlü uzayda dolaşmaktadır
İnsanımı düşünüyorum
Ekmek derdinden aşkı unutmuş
Gün boyu iş iş iş
Yorgunluğu of aman
Düşünür durur geceleri
Bolluk içinde yaşanan yokluk nedir
Korkulu düşlerle uyanır çoğu
Yaşam çözülmez bir bilmecedir
Kemal’i mi sordun çocuğum
Bir atı var derlerdi
Kötülükleri ezmeğe hazır
Umutsuzdu herkes, bitkindi
Doğdu bir güneş gibi dağların ardından
Mavi bakışları umut dağıtır
Ne dağı dağdı ne ormanı orman
Ölü toprağı serpilmişti üstümüze
Bir “Kemal” sesiyle uyandık, baktık
Dağlar dağ oldu, ormanlar orman
İnsan gözü kördür çocuğum
Anlasa da bunu, geçer zaman
Mustafa Kemal dediler; belki Hızır’dı
Gelinlik kızdım o zaman
Aha şurdan geçmiş dediler orduları
Yedi düvelle baş etmek öyle kolay değil
Ferman halkındı artık; padişahın değildi
Herkes sıvadı kolları
Tersaneler, okullar, fabrikalar
Sevinçle dinlerdik bunları
Düştük yollara, kadın, kız, erkek
Duyuldu her yerde özgürlük şarkıları
Sen