Cengiz Han'ı Aramak. Анонимный автор
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Cengiz Han'ı Aramak - Анонимный автор страница 35
Kağan Yasa koşullarını belirliyordu. Arkadaşları ve ailesinin üyeleriyle birlikte tartışıyorduk. Yasalarını tüm bozkurtlara -savaşçılarını öyle adlandırmıştı- uygulayacak, böylece gelecekteki Moğol halkının yaratılmasını, onların güçlü ve birlik olmalarını, atalarının değerlerine saygı göstermelerini, Kağan’ın onur kurallarına uymalarını sağlayacaktı. (…) İlk Yasalar suyun ve ateşin kullanılmasıyla ilgili izinler ve yasaklardan oluşuyordu. (s. 199)
Cengiz Han’ın koyduğu yasalar, aslında onun hayata tutunmaya çalıştığı yıllarda yaşadığı olaylar ile yakından ilgilidir. Geçmişte kendi yaşadığı zorlukları başkaları da yaşamasın diye kurallar koyar ve Moğolların sosyolojik düzenine katkı sağlar. Örneğin; “At hırsızları, bakirelere tecavüz edenler, aynı cinsiyetten bir hayvan ya da insanla ilişkiye girenler, aile üyeleriyle zina yapanlar, üstlerinden onay almadan bir tutsak öldürenler, ölüm cezasına çarptırılacaktı(r)” (s. 200) Daha romanın başında Temuçin, atlarını çalan hırsızların peşinden koştururken görülür. Borçu’nun yardımıyla çalınan atlarını bulur. Bu olay ona hem dostluğa vefa göstermeyi öğretir hem de at hırsızlığının ölüm ile sonuçlanacak bir suç olarak yasaya girmesine vesile olur. Boyunun terk edip gittiği yıllarda açlıkla mücadele etmesinden ötürü, Cengiz Yasası’nda yemeğe ve yemek paylaşımına son derece saygı duyulduğu görülür. Özdemir’in Alinge’den aktardığı üzere: “Başkasının yanında onu birlikte yemeğe çağırmadan bir şey yemek ve arkadaşlarından daha çok yemek yasaktır. Üstünde yemek pişirilen bir ateşin veya yenilmekte olan bir yemeğin üzerinden geçmek yasaktır.”133 Çok yemekten dolayı kusanın cezası ölümdür. Yine boyun ileri gelenlerinden birinin karısını kaçırmak da yasaktır. Bu yasak, Börte kaçırıldığında Cengiz’in hissettikleri doğrultusunda yasaya koyulmuş olmalıdır. Diğer devletlere gönderdiği elçilerinin, kafaları kazınmak suretiyle hakarete uğradığını, öldürüldüklerini gördükten sonra, elçilerine el sürülmesine izin vermeyeceğine ant içer. Ve Yasa’dan sorumlu yazıcıya, “hangi boydan olursa olsun elçilerin dokunulmaz olduklarının ilan edilmesini” (s. 422) buyurur.
Sosyal hayatı düzenleyen bu yasakların uygulanması esnasında kimseye bir ayrıcalık gösterilmez. Moğol soyundan gelen Curkinler, Temuçin savaştayken onun obasını yağmalayınca, Temuçin, Curkinlerin önderi Kersey’in başını uçurur. “Böylece herkes Moğol soylularının ve Moğol ulularının Yasa’nın üzerinde olmadığını anlar.” (s. 232) “Güneşin doğduğu yerden battığı yere kadar, herkes genç Temuçin Kağan’ın yeğenini Yedi Tepeler’in eteğinde ihanetten ve itaatsizlikten öldürdüğünü biliyordu.” (s. 234) Sadece soylular değil, köle ve yabancıların hakları da yasanın koruması altına alınmıştır. “Yabancıların da böyle bir düzende bir ırk güçlüğü yaşadığı görülmemişti. Hepsine eşit davranılıyor, hepsinden aynı itaat bekleniyor, hepsi de ölünceye kadar yanındakine yardım ediyordu. Jinli köle de Moğol soylusu da aynı ödüllere ya da aynı cezalara adaydı.” (s. 427) Cengiz Han’ın oluşturduğu kurallar ve hâkimiyeti altındakilere karşı gösterdiği adaletli yaklaşım, farklı kabilelerden birçok insanı bir arada tutabilme ve topraklarını bu denli büyütebilme başarısının altında yatan sebeplerden biridir.
2.6. Yazılı Kültür ve Cengiz Han
Borçeginlerden Yesügey’in oğlu Temuçin; yetişme şartları, bu şartların şekillendirdiği karakter özellikleri, askerî ve siyasi dehası sayesinde çok kısa süre içinde Kore Yarımadası’ndan Tuna Nehri’ne kadar yeryüzünü oluşturan toprakların yaklaşık üçte birini hâkimiyeti altına alır.134 Bu kadar farklı boyun ve geniş toprakların yöneticisi olmak, ona askerî ve siyasi hamleler yapmaktan öte sorumluluklar yükler. Cengiz Han, eğitim, kültür, zanaatın gelişmesi ve böylece bir medeniyetin oluşması için de gerekli adımları atmaktan geri durmaz. Romanda Cengiz Han’ın bu konudaki çabası, şu şekilde anlatılır:
Naymanların çoğunu doğuya gönderdi, zanaatkârları özellikle de usta demircileri kabilelere dağıttı. Tay Han’ın danışmanlarından sakin görünüşlü bir Uygur olan Tata Tonga’yı yanında alıkoydu. Bu bilgin Uygurca, Jince ve Sartça okuyup yazabiliyordu. Bunun yanı sıra bazı Moğol, Nayman, Kırgız ve Karaim lehçelerini de konuşuyordu. Temuçin bu değerli bilgine önemli sorumluluklar verdi. Bunlardan birincisi, yasağın sözlü maddelerini Uygurcaya çevirmekti. Tata Tonga bunun yanı sıra Temuçin’in oğullarının eğitimini de üstlendi, Cuci, Çağatay, Ögedey ve Toluy Uygurcayı konuşmayı, yazıp okumayı öğrendiler. (…) Tata Tonga, Kağan’ın tercümanı oldu, baş eğen bütün boyların konuşup anlayacağı ortak bir dil bulmakla görevlendirildi. (s. 314)
Cengiz Han Moğolistan’daki kavimlerin mutlak hâkimidir. Bu kadar insanın adil bir şekilde yönetilmesi, yasa ile yasa da yazı ile olur. Cengiz Han’ın yazı ile olan ilgisi, Naymanları itaat altına almasından sonra başlar. Tarihçi Cüveyni’nin aktardığına göre Tatarların kendilerine ait alfabeleri yoktur. Zaten Moğolların ilk yazılı metinlerine de Uygur harflerinin kullanılmasından sonra rastlanır. Uygur yazısının kullanılmasının ilk önemli sonucu, Moğol kanunlarının yazıya geçirilmesi olur.135
Doğu Türkistan’da yaşayan Uygurlar, bozkırda yaşayanlardan daha medeni ve eğitimlidir. Kendilerine ait bir yazı sistemleri vardır. Ancak etkili bir askeri güce sahip değildirler. Uygurlar için Cengiz Han’a biat etmekten başka çare olmadığından Uygur lideri İdikut, Cengiz Han’a elçilerini göndererek ondan lütuf ister. Bu biat isteği, Cengiz Han’ı çok sevindirir ve İdikut’a kızlarından birini vererek akrabalık bağı oluşturur. Cengiz Han’ın bu hamlesinin altında, ilk kez medeni bir topluluğu hâkimiyeti altına alma isteği vardır. Zira sonraki seferleri için sadece güç kullanmanın yeterli olmayacağını, yerleşik medeniyetler ile mücadele için onları tanımak gerektiğinin farkındadır. Uygurlar arasında Naymanlara danışmanlık yapmış olan Ta-ta-tunga isimli vezir, Cengiz’in oğullarını eğitmek için görevlendirilir ve Cengiz Han, kendi yazı geleneği olmadığı için, Uygur yazı dilini bürokratik işlerde kullanmaya başlar.136 Kendisine biat eden bütün boyların konuşabileceği, anlaşabileceği ortak bir dil oluşturma çabası, özellikle bilim adamlarına gösterdiği saygı, Cengiz Han’ın öngörülü, vizyoner kişiliğinin göstergesidir. O, hâkimiyeti altına aldığı topluluklarda, yakıp yıktığı şehirlerde bile esnaf ve zanaatkârları değerlendirmeyi tercih eden, kendi milletinde eksik olanı, mevcut olan topluluklardan alıp kendi bünyesine adapte etmeyi başarabilen bir lideridir.
Sonuç
Farklı tarih tezleri ışığında bakıldığında farklı yorumlamalarla karşılaşılması muhtemel olan Moğol tarihi, yakım ve yıkımın tarihi olarak anılsa da Moğol lideri Cengiz Han’ın tarihte iz bıraktığı gerçeğini görmezden gelmek mümkün değildir. Cengiz Han’ın başarısı,
131
Nadir Devlet,
132
Murat Tural, “Moğol Toplum Hayatında Ölümünden Sonra Cengiz Han”,
133
H. Ahmet Özdemir, “Klandan İmparatorluğa Cengiz Han’ın Soyu, Yetiştiği Ortam Çocukluğu Kişiliği ve Yasası”,
134
Engin Kırlı, “Cengiz Han’ın Hayatı ve Askeri Seferleri”, s. 89.
135
Engin Kırlı, “Cengiz Han’ın Hayatı ve Askeri Seferleri”, s. 98-99
136
Nadir Devlet,