Cengiz Han'ı Aramak. Анонимный автор
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Cengiz Han'ı Aramak - Анонимный автор страница 6
Mehmet Samih Fethi’nin romanı Cengiz Han biraz da mantık hatalarıyla dolu bir roman gibi. Başlığından da anlaşıldığı gibi eser, dünya tarihinin en tanınmış komutanlarından ve liderlerinden Cengiz Han’ın hayatını konu alıyor. Onur Hasdedeoğlu’nun ifadesiyle roman; “… Tanrısal bakışı açısıyla Cengiz Han’ın ölümünden hemen sonraki sürecin anlatıldığı bir buçuk sayfalık “Son Sözler”e kadar olan yirmi beş bölümde anlatıcı, başkahraman Cengiz Han’dır.” Romanda mantık hataları ile Türkçenin ifade kurallarına uymayan yazım hataları da mevcut.
Abdullah Ziya Kozanoğlu’nun Kızıl Tuğ romanı Timuçin ismi ile Cengiz Han isminin birbirine karıştığı ve münavebeli olarak kullanıldığı bir eser olarak okuyucuyla buluşuyor. İlk kısımda yiğit ve başına buyruk savaşçı Otsukarcı ile tanışan Timuçin ve Celme, yine eserin sonlarında kaderin yazgısıyla karşı karşıya gelirler. Timuçin, Celaleddin Mengü Berti ile Bamyan’da çarpışırken “… Başında gümüş tolgası, ardında Kızıl Tuğ, Otsukarcı bir kasırga gibi Timuçin’in ordusunun üzerine” atılır. O ise tepenin üzerinden bu canhıraş dövüşü imrenerek izlemektedir. Yiğitlerini överken “… ben oğullarımı işte böyle görmek isterdim” der. Bunu işiten oğlu Tuluy tolgasını başına geçirip atına atladığı gibi vuruşmaya katılır. Babasının dostu Otsukarcı mızrağıyla onu attan düşürür. Niyeti onu esir almaktır; fakat Celaleddin’in savaşçılarından biri kılıcıyla Tuluy’un başını keser. Otsukarcı dövüşmeyi teklif etse de yazarın ifadesiyle Çingiz Han geri çevirmese de Celme araya girerek yenilgiyi kabul ettiklerini bildirir. Bu trajik durum karşısında Timuçin çok üzülse de Otsukarcı ile dövüşmez. Yazar romanın son sayfalarında vermek istediği mesajı şu cümlelerle aktarır: “… Otsukarcı, … bugün yüreğimi unutulmaz bir acıyla deldin… bana zalim, kan dökücü dedin. Halbuki sen de ve seninle beraber bana bu sözleri söyleyen herkes de çok aldanıyor. Benim zulmüm yağılarıma karşıdır. Ben kimsenin kanını sebepsiz dökmedim.” Gerçekten böyle midir, hiç kimse bilmiyor; fakat burada yazar Kozanoğlu, bunun böyle olduğunu anlatmaya çalışıyor.
Netice itibarıyla A. Hakan Bayrakçı’nın Bozkırın Oğlu Cengiz Han romanının önsözünde belirttiği gibi “Tarihin bir dili vardır. Konuşur, anlatır…” (s. 7) Edebiyat da “dil” ile kurgulanmış ve ifade edilmiştir. Dolayısıyla “edebiyatın da bir dili vardır ve o da konuşur.” Hem de çok konuşur. Hatice İpek Bayrakçı’nın da yazısında ifade ettiği gibi “… Tarih, tarihi yazan yazara göre şekillenir ve satırlardaki yerini alır. Aslında anlaşıldığı kadarıyla okuyucu tarihi kendi zihninde şekillendirir ve bir sonuca varmaya çalışır.” Edebiyatçı ise bu malzemeyi alır ve bu defa kendi zihninde şekillendirerek onu kendi dili ile konuşturur. Cengiz Han’ı anlatan pek çok tarih kitabına ve tarihi kaynaklara ulaşmak mümkündür. Yerli veya yabancı pek çok yazar da bu kaynaklardan hareketle kendi düşüncelerinde veya zihinlerinde canlanan Timuçin’den yola çıkarak Cengiz Han’a ulaşmış ve kendi kahramanlarını yine kendi bakış açılarına göre şekillendirmişlerdir. Kimisine göre yiğit, cesur, akıllı, savaşçı, müdrik, müşfik, yasa koyucu bir lider iken kimilerine göre de vahşi, acımasız, eli kanlı medeniyetten uzak at üstünde yaşayan bir yabaniden farklı değildir. Kimilerine göre de “kadın” düşkünü bir bozkır insanıdır.
Yazarların bakış açıları her ne olursa olsun, hepsi de onun peşine düşmüşler, onu aramışlar, onu merak etmişler ve etmeye de devam etmektedirler. Bu sebeple “Cengiz Han’ı aramak” tarihçilerin de yazarların da okurların da “merak” ettikleri en ilginç konuların başında gelmeye devam edecektir.
MEHMET KILDIROĞLU 10 : MOĞOLLARIN GİZLİ TARİHİ’NDE CENGİZ HAN
Giriş
Dünya tarihinin önemli şahsiyetlerinden olan Cengiz Han göçebe bir kavmin lideri olmasına rağmen kısa bir zamanda dünyanın önemli bir kısmına sahip olmuş, muazzam bir imparatorluk kurmuştur. Cengiz Han’ın hayatı ve Moğol imparatorluğu hakkında Farsça, Türkçe, Arapça, Çince ve Moğolca birçok çalışma yapılmıştır. Togan’ın ifadesiyle Moğolistan dışında Orta Asya, Kafkaslar ve Karadeniz’in kuzeyinde Anadolu’da, Ortadoğu coğrafyasında hatta Balkanlarda hâkimiyet kurmuş bir devlet olduğu için bunlar (Moğollar) hakkında birçok dilde eserler verilmiştir. (Togan, 1969-1970: 1-2) Cengiz Han’la ilgili de oldukça çok yayın bulunmaktadır. Hatta adına en çok eser yazılan şahsiyetlerden biri Cengiz Han, diğeri de Attila’dır. Cengiz göçebe bir topluluğun lideri olmasına rağmen kurduğu devlette önemli teşkilatlar oluşturmuştur. Bunlardan birisi ve belki de en önemlisi posta teşkilatıdır. Bu teşkilat sayesinde zamanının iletişimini hızlandırmıştır. Bundan sonra ise koyduğu yasaklar oldukça önemlidir. Moğolların başarısının ardında posta teşkilatı11, yasaklar (Cuveyni, 2013: 85; Arsal, 1947: 170-177) ve dini hoşgörü (Cuveyni, 2013: 86) vardır. Bu yasaklar devlete bir intizam vermiş Cengiz Han’ın ölümünden sonra da Moğol devletlerinde yasakların uygulanmasına büyük gayret gösterilmiştir. Cengiz Han’ın hayatı iyice incelendiği zaman onun hayatını siyah beyaz olarak değerlendirmek mümkündür. Çok zalim olmasına rağmen aynı zamanda merhamet sahibidir. Kendisine iyilik edenlere hayatı boyunca iyilik etmiş, onları her zaman yanında tutmuş imtiyazlı kılmıştır, kötülük edenleri ise asla unutmamış mutlaka cezalandırmıştır. Bu durum onun kurduğu sistemin aslında sadakate dayandığını göstermektedir. Böyle yaparak Cengiz Han şahsına karşı sadakatle kendisini devlet yerine koyarak devleti güçlü kılmak istemiştir. Cengiz’in ortaya çıktığı zaman Moğol birliğinden söz etmek mümkün değildi (Cuveyni, 2013: 83). Moğollar çok dağınık halde ve başka kavimlerin hâkimiyeti altında bulunuyordu. Cengiz Han zamanında Moğol boy, oymak ve kabileleri şunlardan oluşmaktaydı: Adangha/Adanghan, Adargın/Adar-kin, Adenga Urianghat, Arula/Arulad, Ba’arin, Barula/Barulas, Barula Erdemtu, Barula Todoyen, Baya’ut12, Belgunot, Besut, Besutai, Bişi’ut, Borcigin, Buda’at, Bugunot, Buriyat, Caciraadat/Cacirat, Cadaran, Calayir13, Cangşi’ut, Caored/Caou’redai, Carciut-adanghan, Curkin/Yürkin, Cangşi’ut (Bişi’ut), Çarçi’ut, Çinos, Dolunggir, Dorben, Dunghayit, Ebugecin, Geniges, Habturhas, Hadagin/Hatakin, Hardakidai/Harta’at, Honghotan/Honghotat, Horolas/Horulas, İkires, Kıyan, Ki-yat (Kiyud), Ma’alih-baiya’ut, Manghol, Mangholcin, Manghut, Menen-baarin, Negus, Niçigut-baarin, Noyakin, Olhuno’ut, Onggut, Oronar, Oteget, Sahayit, Salci’ut, Suldus, Sünit, Taiyici’ut/Taycigut, Tarhut, Tohura’un/Tohura’ut, Torgut, To’oles/To’eles, Ubçih, Unggirat (Kongurat), Urianga, Uru’ud/Uru’ut, Yürki.14 Bütün bu Moğol kabileleri Cengiz Han’ın hâkimiyetinde ilk defa bir araya geldiler. (Grousset, 2001: 19) Yani Cengiz Han Moğol birliğini sağlayarak cihan devleti kurma hayalini veya hedefini gerçekleştirdi. Cengiz Han zamanının en büyük devlet adamı ve komutanıdır, Avrasya’nın birçok halkının tarihinde silinmez izler bırakmışlardır. Cengiz Han›ın tarihteki rolü elbette kesin olarak değerlendirilemez, Dağınık Moğol kabilelerini tek bir feodal devlette birleştirmesi, şüphesiz Moğolistan tarihi için ilerici bir öneme sahipti. Aynı zamanda, Cengiz Han›ın
10
Doç. Dr., Kastamonu Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü
11
Dinç, S. (2019). 13. Yüzyılda Moğol Posta Teşkilatı (Yam), Danışman: Derya Derin Paşaoğlu, Karadeniz Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Mayıs, Trabzon.
12
Bayaut, Bayat boyunun Moğolca’daki söylenişidir. Bayat boyu bilindiği gibi Oğuzların 24 boyundan birisidir. Dede Korkut destanlarında Dede Korkut’un bu boydan olduğu kaydedilmiştir. Gene tarihi şahsiyetlerden Harezmşah Atsız’ın evlendiği Terken Hatun da bazı kaynaklara göre bu boydan gösterilmiştir. Bayat boyu Gerdizi’nin verdiği Kıpçak boyları içinde de yer almaktadır. Gerdizî Kıpçakları oluşturan yedi boydan birinin Bayatlar olduğunu yazmıştır. Bayatlar görüldüğü gibi hem Oğuzlar hem Kıpçaklar hem de Moğol boyları içinde bulunmaktadır. Bayat sözü “Bay” sözüne Moğolca çokluk eki olan “– at” ekinin eklenmesi ile oluşmuştur. Bay Türkçe’de değişik biçimlerde kullanılmıştır. Mesela Boy- gibi Boy-abat sözü de bu isimden ortaya çıkmış olmalıdır. Bugünkü Türk lehçelerinde de canlı olarak kullanılan bu söz genellikle zengin ve bey anlamında kullanılmaktadır. (Ercilasun, 1992: 56) Boyabat adı da zengin topraklara sahip yer, verimli topraklar anlamına gelmektedir. Türkçe’de –a ünlüsünün değişiklik göstermesi mümkündür. Bay bazen Boyabat yer adında olduğu gibi “Boy” biçiminde de söylenebilir. Bayat adı bize aslında Türklerle Moğollar arasındaki yakınlığı da göstermektedir. Oğuz ve Kıpçaklarda bulunan bu boy Moğolların arasına da girmiştir.
13
René Grousset Calayırların Türk göçerler olabileceğini yazmıştır. (Grousset, 2001: 19) Zeki Velidi de Celayirler ve bazı Moğol boylarının Türk olduğunu söylemiştir. (Togan, 1969-1970: 18-23) Bugün Celayirler çoğunluk olarak Kazakistan coğrafyasında bulunmakta ve Kazakların büyük boylarından birini teşkil etmektedir. Celayir boyu geçmişte İlhanlı Devleti içinde de önemli rol oynamıştır. Hatta bu boyun mensupları Moğollarla birlikte 1240 Kösedağ savaşından sonra Anadolu’ya da gelmişlerdir. Günümüzde Anadolu’da bu boya mensup kişiler bulunmaktadır.
14
Bu isimlerin telaffuzları Ahmet Temir’in okuyuşuna göre yazılmıştır.