Karakalpak Halk Masalları. Анонимный автор

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Karakalpak Halk Masalları - Анонимный автор страница 18

Жанр:
Серия:
Издательство:
Karakalpak Halk Masalları - Анонимный автор

Скачать книгу

biraz yol gittikten sonra bir delikanlıyla karşılaşmış. Delikanlı Jansap’a nereden geldiğini sormuş. Jansap da delikanlıya başından geçen olayların hepsini anlatmış. Delikanlı:

      – Peri padişahı benim gibi kaç adamı köşe başlarına koydu Ben talihliymişim, sen padişaha götürürsem çok hediye alırım, demiş ve Jansap delikanlıyla yürümeye başlamış. Biraz sonra Gavharnigin adlı şehre gelmişler. Peri padişahın sarayına varmışlar. Jansap, dışarıda kalmış, delikanlı padişahın huzuruna çıkmış:

      – Aradığınız adamı bulup getirdim, demiş.

      – Nerede, diye sormuş peri padişahı.

      – Dışarıda bekliyor, diye cevap vermiş, delikanlı.

      – Çok güzel, deyip padişah delikanlıya hediyeler vermiş. Yanındaki vezirlerine de:

      – Damadı kendisi için özel hazırlanmış otağa alın, demiş. Padişah düğün hazırlıklarına başlamış. Peri padişahının kızları yengeleri ile Jansap’ın yanına gelmişler. Jansap ile sohbet etmişler. Padişah birkaç gün düğün yapıp kızını Jansap’a vermiş. Düğünden sonra padişah Jansap’ı yanına çağırıp:

      – Sen de birilerinin tek evladısın. Anne baban arkanda gözyaşları döküyordur. Bir kadın için çok çektin. Şimdi anne babanın yanına gidip onlara haber ver. Sonra geri gelirsin, evladım demiş.

      – Çok iyi olur. Size minnettarım baba, demiş Jansap. Aradan birkaç gün geçtikten sonra Jansap padişaha:

      – Babamın ülkesine gitmek için hazırım eğer izin verirseniz, demiş. Padişah bir iki dev çağırıp:

      – Sizler Jansap’ın emrindesiniz. Önce Jansap’ı babasının ülkesine götürün. Sonra nereye götür derse oraya götürürsünüz, demiş. Hediyeler hazırlayıp kızını da Jansap ile kocasının ülkesine göndermiş. Devler çok kısa sürede Jansap ile eşini ülkesine götürmüş. Babasının hizmetkârlarından birisi Jansap’ın geldiğini görmüş ve padişaha giderek:

      – Jansap, gelininizi getirdi, demiş.

      Padişah şaşıp kalmış. Uzun süre kendine gelememiş. Bir süre sonra toparlanıp yerinden kalkmış. Oğulunu ve gelinini kucaklayıp sağ salim iki evlatlarına kavuştuğu için Allah’a dua etmiş. İnsanoğlu bir sevindiğinde, bir de korktuğunda ağlarmış.

      Padişah halkını toplayıp üç ay düğün yapmış, üç ay sonra düğün bitmiş.

      Jansap ile karısı bazen peri padişahının ülkesine, bazen de Jansap’ın babasının ülkesine gidip gelerek mutlu bir hayat sürmüşler.

      KUDABAY NİŞANCI

      Çok eskiden Kudabay adında bir nişancı varmış. Kudabay bir gün hayvan avlarken ağlayan bir ihtiyara rastlamış. Kudabay ihtiyara:

      – Dede niye ağlıyorsun, diye sormuş.

      – Ey evladım, nesini sorarsın, ben bu ülkenin padişahının hizmetçisiydim. Her gün padişaha tavşan götürürdüm. Bugün şansıma bir şey bulamadım, padişah ölüm cezası vereceği için ağlıyorum, demiş ihtiyar.

      – Sana tavşan lazımsa ben vereyim, deyip Kudabay avlamış olduğu tavşanlardan bir tanesini vermiş. İhtiyar da çok dua etmiş ve sevinerek yoluna devam etmiş.

      Kudabay ertesi gün yine ava çıkmış. Ormanda dolaşırken önüne kaçmakta olan bir ejderha çıkmış. Ejderha Kudabay’a dönerek:

      – Ey, insanoğlu ben bir yangından kaçıyorum. Beni bu yangından sağ salim kurtarırsan dört çeşit besi hayvanımın yarısısı sana veririm diye yalvarmış. Kudabay ejderhaya çok acımış. Sırtına bindirip ejderhayı evinebırakmış. Eve varınca ejderha:

      – Sen şimdi evde dinlen, sana vereceğim hayvanları getireyim, demiş. Kudabay:

      – Benim şimdi hayvan sürüp götürecek halim yok. Yarın gelip götürürüm, demiş ve evine dönmüş. Kudabay evine gelince başından geçenleri yaşlı annesine ve babasına anlatmış. Anne babası çok sayıda hayvanları olacağı için sevinmişler. Sevinçle gece boyu gözlerine uyku girmemiş.

      Kudabay ertesi gün erken kalkıp ejderhanın vereceği hayvanları getirmek için yola çıkmış. Yolda giderken koyun otlatan bir çobana rastlamış. Bu çoban ejderhanın koyunlarının çobanıdır diye düşünerek:

      – Ey, çoban arkadaş, senin otlattığın koyunlar kimin koyunları? Burada oturan ejderha bana dört çeşit besi hayvanının yarısını vereceğim diye söz vermişti, demiş.

      – Sen deli misin, onun dört çeşit besi hayvanı bir yana, bir hayvanı bile yok. Mal adına sadece bir sandığı var. Başka da bir şeyi yok, demiş çoban. Kudabay yine de gidip ejderhayı göreyim demiş ve yoluna devam etmiş. Önüne yine bir koyun otlatan çoban çıkmış. Kudabay ona da sormuş. O da:

      – Ejderhanın malı olarak bir şeyi yok. Sadece bir sandığı var, demiş.

      Kudabay artık ejderhanın malının olmadığını anlamış ve kendi kendine “Pekiyi şimdi varınca bana ne diyecek bu?” demiş ve ejderhanın evine gelmiş. Kudabay ejderhaya dün vermiş olduğu sözü hatırlatmış. Ejderha Kudabay’a:

      – Benim önüne katacak hayvanlarım yok. Mal olarak sadece bir sandığım var. Benim dört çeşit besi hayvanım bu, demiş ve sandığı vermiş. Kudabay da razı olup sandığı almış. Evine doğru yola çıkmış. Eve geldikten sonra sandığı açıp baktığında içinde ay gibi ağzı, güneş gibi gözü olan güzel bir kızın olduğunu görmüş. Kız Kudabay’ı, Kudabay da kızı sevmiş. Kudabay o kızla evlenip muradına ermiş.

      TARTIŞMA

      Bir gün bir ağaç ustası, sarraf ve molla birlikte uzun bir sefere çıkmışlar. Issız yerlerde, günlerce yol gitmişler. Her akşam birisi ateş yakarak nöbet tutuyor, diğer ikisi uyuyormuş. Ağaç ustası nöbet tutarken canı sıkılmış ve vakit geçirmek için ağaçları yontarak bir kukla yapmış. Sabah uyandıklarında molla ile sarraf kuklaya hayran kalmışlar. Kuklayı da yanlarına alarak yollarına devam etmişler. O gün akşam sarrafın nöbet sırasıymış. O da ateşin başında otururken kuklayı yontup üstüne değerli elbiseler giydirip kukladan güzel bir kız yapmış. Sabah uyandıklarında molla ile ağaç ustası bunu görüp hayran kalmışlar. Kuklayı yanlarına alıp tekrar yola koyulmuşlar. Akşam nöbet sırası mollanınmış. Molla gece boyu tan atana kadar Tanrı te-alaya kuklaya can vermesi için yalvarmış. Sabah uyandıklarında üç yolcuya bir “güzel” hizmet ediyormuş. Bu eşsiz güzele üçü de âşık olmuş. Önce ağaç ustası söze başlamış:

      – Ben bu kızı ağaçtan ben yaptım. Yapmasaydım hiç birinizin aklında yoktu. Sizler yapmak şöyle dursun aklınıza bile getiremezdiniz. Onun için bu kızı benim almam lazım, demiş. Sarraf buna itiraz ederek:

      – Bu nasıl olur? Eğer ben giyindirip güzelce yontup süslemeseydim, buna can verilsin diye dua etmezdiniz. Can verilse bile böyle güzel olamazdı. Eski halinde kalsaydı sizler

Скачать книгу