Kazak Edebiyatında İmaj ve Kimlik. Cemile Kınacı
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Kazak Edebiyatında İmaj ve Kimlik - Cemile Kınacı страница 16
Günümüzde etnik gruplar arasındaki farkların nedenleriyle ilgili iki temel görüş vardır. Bunlardan ilkine göre, etnik gruplar, komşu grupların tepkisine karşı kendi kültürlerini korurlar. İkinci görüş ise, kültürel farklılıkları coğrafî ve toplumsal yalıtılmışlıkla açıklayan görüştür (Barth 2001: 12). Sınırların bir kategorik bir de toplumsal ya da davranışsal boyutu vardır. Kategorik boyut, toplumsal sınıflandırma ve kolektif temsile tekabül eder. Toplumsal ya da davranışsal boyut ise, kişisel eylemlerden kaynaklanan günlük ilişki ağlarıdır. Sınırlar bu iki şekilde gerçekleşir. Bireysel düzeyde, kategorik ve davranışsal özellikler iki bilişsel aşama olarak görülür. İlk aşama sosyal dünyayı “biz” ve “onlar” olarak sosyal gruplara böler. İkinci aşama ise, belli koşullar altında bireylerin “biz” ve “onlar” olarak nasıl sınıflandırılacağının yollarını gösterir. Ancak bu ikisi de örtüşürse, o zaman bir sınırın gerçekten var olduğundan söz edilebilir. Aksi durumda sınır yoktur (Wimmer 2008: 975).
Wimmer etnik gruplar arasındaki farklılaşmanın dört boyutundan bahseder. Bunlardan ilki, politik dikkat çekici unsurlardır. Buna göre, bazı sınırlar diğerlerinden daha fazla dikkat çekici olabilir. Mesela, dil genel olarak bir sınır olmasına rağmen, İsviçre örneğinde dil İsviçre halkını bir araya getiren bir unsur değildir. Dolayısıyla pek çok etnik sınıflandırma sisteminin çok aşamalı durumları vardır ve her biri kendi içinde değerlendirilmelidir. Bireyler içinde bulundukları duruma göre kendilerini konumlandırır ve bu şekilde sınırlar yaratırlar, ancak Wimmer duruma göre konumlanmanın ötesinde etnik farklılıkları belirleyen bazı güçlerin olduğu kanaatindedir. Ona göre, etnik sınırları kurumlar, toplumsal güç ve ağlar dikkate aldığı için, birey de bunları önemser ve böyle davranır. Politik dikkat çekici unsurlar arasında fiziksel farklılıklar ve etnik belirleyicilerin görünürlülüğü de yer alır. Etnik sınır çizmede fiziksel farklılıklar daha etkilidir. Sosyal kapalılık ve grup olma faktörü farklılaşmanın ikinci boyutudur. Sosyal kapalılıktan kasıt, bir gruba diğerlerininin girişinin kapalı oluşudur. Bazı gruplar kendilerini dışa kapatırken bazı gruplar arasında geçişler vardır. Mesela, bazı gruplar arasında kız alıp vermelerle geçişler yaşanabilir ve karışmalar olabilir. Wimmer, Richard Jenkins’in etnik kategori ile etnik grup arasında yaptığı ayrıma dikkat çeker. Jenkins, bazı etnik grupların dış güçler tarafından belirlendiği ve farklılığın çok güçlü olduğu, ayrımcı bir durumda ortaya çıkanın etnik kategori adını aldığını, diğer bir durumda grubun kendisini tanımlaması şeklinde gerçekleştiğindeyse buna etnik grup dendiğini belirtir. Etnik grupların her zaman kolektif bir yapıya, görüşe sahip oldukları düşünülür ancak bu bir yanılgıdır. Bireyler bazen farklı düşünebilir ve bu durumda grupsuz etnisiteden bahsedilebilir. Bu durumun tam tersi gözlemlenebilir ve bazı gruplar da tek vücut davranıyor olabilir. Genellikle, baskı ve şiddet altında bireyler daha çok birbirlerine sarılır ve birlik oluştururlar. Bir diğer boyut kültürel farklılaşmadır. Kültür, etnisiteler arasında büyük farklılık yaratır. Tarihte yaşanan büyük olaylar (göç, fetih vb.) kültürel kırılmalara neden olabilir ve farklılıklara yol açabilir. Farklılaşmanın dördüncü boyutu istikrardır. En istikrarlı etnik sınırlar üyelerini genlerine göre belirleyen gruplarda görülür. İstikrarsız etnik sınırlara ise isteğe bağlı oluşan gruplarda rastlanır. İstikrarsız etnik sınırlarda bireyin aidiyet bilinci önemlidir, soya bağlı bir durum söz konusu değildir (Wimmer 2008: 976-984).
Wimmer etnik sınır çiziminin temel stratejilerini şu şekilde belirler:
1) Gruptaki insan kapsamını genişleterek yeni bir grup kurmaya çalışanlar. “Genişleme yoluyla sınırları değiştirme” (shifting boundaries trought expansion)
2) Sınırlar arasında ilişki kurarak bu kapsamı daraltmaya çalışanlar. “Daralma yoluyla sınırları değiştirme” (shifting boundaries trought contraction)
3) Etnik kategorilerin hiyerarşik yapısına karşı çıkarak mevcut sınırların anlamını değiştirmeye çalışanlar. “Evirme” (inversion)
4) Kendinin kategorik üyeliğini değiştirerek sınırı aşmaya çalışanlar. “Yeniden konumlandırma” (repositioning)
5) Diğer sosyal ayrımları vurgulayarak etnik sınırların üstesinden gelmeye çalışanlar. “Belirsizleşen sınırlar” (blurring boundaries) (Wimmer 2008: 986)
Wimmer, ulus inşa etme süreçlerini ilk strateji içerisinde ele alır. Ona göre, Fransızların pek çok etnik gruptan Fransızları oluşturması bir “genişleme” örneğidir. İkinci grupta, sosyal dünyalarını dünyanın geri kalanından ayırarak kendine yalıtılmış bir alan kurmaya çalışan etnik grupları ele alır. “Amerikalı” üst kimliğini daraltarak kendilerini “Çinli-Koreli Amerikalı” alt kimliği içerisinde tanımlayan Los Angeles’taki Çinli ve Koreliler bu gruba örnek gösterilebilir. Üçüncü grup etnik sınırın konumunu değil, hiyerarşik yapısını ele alır. Dominant gruba karşı dışlananlar ve aşağı görülenler siyasî mücadele başlatır. Amerika’daki Afro-Amerikalılar ya da güney Amerikalılar bu gruba örnek verilebilir. Sömürgecilik karşıtı siyasî hareketler de bu gruba dâhil edilebilir. Dördüncü grupta, aktör kendi mevcut pozisyonu içinde sınırı değiştirmeye çalışır. Gönüllü geçiş ve asimilasyon şeklinde birey sınırı aşabilir. Birey, taraf değiştirerek azınlık durumundan kaçma stratejisi geliştirebilir. Wimmer’in bu gruba verdiği örnekler ise, 19. yy. Avrupasında kendi isteğiyle Yahudi kimliğinden vazgeçenlerdir veya Hindistan’da İslamı kabul eden Delit gruplarıdır. Sonuncu grupta etnik, millî ve ırkî sınırları ortadan kaldırmaya çalışanlar yer alır. Komünist enternasyonaller ya da İslamî hareketler bu görüştedirler. Medeniyetler arasındaki ortaklıkları vurgulamak da etnik sınırları ortadan kaldırmanın en bilinen yoludur. Yine dinlerarası diyalog çalışmaları ve “dünya insanı olma” temelinde etnik sınırları ortadan kaldırma çabaları da bu son strateji içinde ele alınabilir (Wimmer 2008: 987-990).
Fredrik Barth, etnik grupların arasındaki sınırların tanımlanması amacıyla kullanılan kültürel unsurları analitik açıdan iki farklı grupta değerlendirir:
(i) gizli olmayan işaret ve semboller- aktörlerin kendi kimliklerini açık olarak sergilemek amacıyla kullandıkları giysi, dil, yerleşim tarzı veya genel yaşam tarzı gibi özellikler; (ii) temel değerler: başarının değerlendirilmesinde dikkate alınan ahlâkî standartlar. Bir etnik gruba aidiyet, bireyin kendini ve diğerlerini o aidiyetten kaynaklanan kimliğin gerektirdiği standartlar çerçevesinde tanımlamasını da beraberinde getirir. Bireyin diğerleri karşısında kendini tanımlamak için girdiği bu süreç içinde hangi kültürel farklılıkların kullanılacağı önceden bilinemez. (Barth 2001: 17)
Etnik grupların sürekliliği sınırların korunmasına bağlıdır. Sınırları belirleyen kültürel unsurlar zaman içerisinde değişikliğe uğrayabilir; grup üyelerinin kimliklerini ve grubun örgütsel yapısını belirleyen kültürel karakteristikler de değişebilir ancak, grup üyeleri ile grup dışında kalan kimseler arasında kutuplaşmaya varan farklılıklar