Sovyet Öykü Seçkisi. Анонимный автор

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Sovyet Öykü Seçkisi - Анонимный автор страница 19

Жанр:
Серия:
Издательство:
Sovyet Öykü Seçkisi - Анонимный автор

Скачать книгу

vakti yaklaşmıştı. Yaşlılıktan kamburlaşmış Tatyana’nın ninesi dua mırıldanarak kuyudan su getiriyordu. Sabahın ilk ışıkları yer yer izbelerin içini sarartmıştı.

III

      Mikail Günü38 büyük bir kar fırtınasıyla beraber geldi. Köy, eski takvime göre 8 Kasım’da soğuğun egemenliğinin başladığı bu bayramı kutluyordu. Çok fazla bira, ev yapımı votkalar, her türlü yiyecekler, şarkılar, danslar, küfürler, yumruklar ve kazıklar etrafta uçuşuyordu.

      Köyün bütün önde gelenleri dolanıp duruyordu, hatta Yürütme Kurulu Başkanının ta kendisi komşu köyden gelmişti. Papaz babamız Semyon sabah ayininden sonra haçıyla sırasıyla izbeleri dolaştı, akşama doğru ise papazın kollarına girerek dolaştırdılar, artık ayakta duramıyordu, ayinleri diz çökerek, oturarak ya da daha farklı bir şekilde gerçekleşiyordu. Geceye doğru ise ayakta duramayan Kurul Başkanını saygıdeğer ev sahiplerinin kollarına girerek dolaştırdılar.

      Sabaha doğru, Başkanı da papazı da köyün ucundaki metal çatılı bir eve götürüp, aynı yatağın üzerine yatırdılar.

      “Allah günah yazmasın, papazla beraber onu aynı yatağa sürüklemek ayıp değil mi! Hepimiz aynı durumda olabilirdik,” diye ev sahibi burnundan homurdanıp durdu.

      “Boş ver, iyidir böyle… Eğlence düşkünü, Sovyet rejimini gördü mü sözleriyle nasıl yüceltir!’’diye geveledi misafirler.

      En büyük eğlence genç dul Nastasya’nın evindeydi. Nastasya eğlenceli olmalı, delikanlıları ve bekâr erkekleri cezbetmeliydi; çünkü vakit çabuk geçiyodu ve erkeksiz ev, ev değildi. Bunlar olurken de keten elbisesinin altındaki kalbi kuş gibi çırpınıyordu.

      Kalk ayağa, adam, canlan, Ah Lyuli, canlan!

      Mısraları genç ve sağlıklı göğüslerde gürlüyordu. Çarpık kedinin kulaklarında çınlıyordu.

      Ev yapımı mumların altın gölgeleri dalgalanıyordu.

      Andryuha eğildi, elindeki ekmeği büktü ve çember oyununun içine dalıp caka satmaya başladı.

      Kimi seviyorsan, seç, Kimi seviyorsan, seç!

      Yere eğilip, selam verdi, sertleşmiş demir bir eli, yumuşacık ipeksi bir el yakaladı;

      Evet, daha sert öp, Evet, daha sert öp!

      Ve Tatyana şamata yapan dairenin içinden sıyrılıp, nazlı nazlı Andrey’e büzdüğü dudaklarını uzattı.

      “Bu kadar oyun yeter! Hey!” diye dul Nastasya bağırarak oyunu kesti. Yanakları al al olmuş, siyah saçları terden başına yapışmıştı. “Hey!… Kızlar, kadehten içelim. Delikanlılar!… Andreyciğim… Hey!…” diye gözlerini kıskançlıkla Andrey’e dikip, sinsi bir kahkaha atarak, Andrey’in sırtına vurdu.

      “Hatırlıyor musun?”

      İçki kadehini almaya geldi. Solgun, kederli Tanya pencereye yanaşmıştı. Pencerenin ardında lapa lapa kar yağıyordu ve akordeon bas bas bağırıyordu.

      “Dans edin! Kızlar… Eğlensin dul! Neden benimle evlenmiyorsunuz? Ah-ah! Hâlbuki bir öperim… Bir sarılırım…”

      Akordeon, bağrışlar ve danslardan soba yerinden oynuyordu.

      Tatyana kendini kötü hissetti. Daha önce hiç böyle hissetmemişti. Hızlıca evden çıktı, yolda yürürken midesi bulanıyor yumuşak kar taneleri yutuyordu. Aniden tüm benliğiyle dehşete kapıldı.

      Birdenbire kar Tatyana’yı tamamen sarmaladı.

IV

      Bütün bir hafta Tatyana deli gibi ortalıkta dolandı. Issız gecelerde kendi kendine konuştu ve sessizce ağladı. Darya Nine bir gece Tatyana’ya seslendi:

      “Senin neyin var?”

      Tatyana ses çıkarmadı.

      Ertesi sabah Nine Darya, kızı mazur görerek, uzun uzun ve dikkatli bir şekilde çatık kaşlarının altından onu süzdü.

      “Biri sana kötülük mü etti? Ah kızım…” diye sordu.

      Yaşlı kadın ayaklarını sürüye sürüye Nastasya’ya gitti.

      “Sen bir şey duydun mu, dul karı, duydun mu, sen benim torunumu gözetledin, ben artık yaşlı bir süprüntüyüm anlamıyorum, gece seninle beraber salıvermiştim kızı. Duydun mu, söyle, gece kimleydi Nastasya?” derken kafasındaki siyah köylü başlığıyla titremeye başladı yaşlı kadın.

      Nastasya’nın elindeki tırpan yere düştü.

      “Neden soruyorsun nine?” dedi Nastasya ve dudakları bembeyaz kesildi. “Ne var? Sordum işte!”

      “Onu şeytan gözetliyor! Gel de öğren kiminle…” diye yaşlı kadının kırışık yüzüne doğru bir anda bağırmaya başladı dul kadın ve elindeki fırın küreğini yere düşürdü.

      Darya Nine başını salladı, dişsizlikten çökmüş ağzıyla geveledi:

      “Tüh sana!” diyerek kapıyı çarptı ve çıktı.

      Nastasya ise yatağa düştü, ağladı inledi durdu. Tabii ki şimdi Andrey, Tatyana’yla evlenecekti.

      Andrey ise, donmuş çıtırdayan karların üzerine basa basa, komiteye gazete okumaya gidiyor ve akılından ‘‘Nastasya’nın iki semaveri var, iki ineği ve yağız atı var. Tatyana ise fakir. Hangisiyle evlenmeli? Evlenmek ise şart. Şeytan işi bu. Acaba bir büyücüye gitsem de fal mı baktırsam,’’ diye geçiriyordu.

      Öfkeli bir şekilde ıslık çala çala giderken, yeniden Nastasya’yı düşünmeye başladı:

      “Eğer Tanyuha’yla evlenirsem, Nastka kendini yiyip bitirecek… Umutsuz bir kadın… Cadı.”

      Karşıdan yayık teknesi içinde keten tohumu taşıyan Tatyana geliyordu:

      “Merhaba, Andreyciğim! Nasılsın?” Her ikisi de karşılaştıkları orman yolunun orta yerinde durdular.

      “İdare eder. Ya sen nasılsın? ” “Kötüyüm. Yaşadığımız her şeyi özlüyorum.”

      Tatyana kederli mavi gözlerle, Andrey’in çingene karası gözlerine bakıyor ve gülümsemeye çalışıyordu.

      “Andreyciğim havadislerden haberin var mı?” “Yok.”

      Tatyana içini çekti. Sevimli yüzü yere düştü. Başını eğdi ve yere baktı.

      “İyi bakalım, kısa zamanda duyarsın Andreyciğim… Hoşçakal.”

      Delikanlı Tatyana’nın arkasından bakakaldı, çok üzgündü, kızın arkasından bağırdı:

      “Hey, Tan! Turnaları hatırlıyor musun? İşte bahar geliyor, bülbülleri dinlemeye gideriz,”

Скачать книгу


<p>36</p>

Mikail Günü, dört büyük melekten biri olan Mikail’i anmak için kutlanan gündür. Ortodoks inancına göre 21 Kasım’da, Katolik inancına göre 29 Eylül’de kutlanan dini bir gündür. (ç.n.)