Sovyet Öykü Seçkisi. Анонимный автор
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Sovyet Öykü Seçkisi - Анонимный автор страница 22
Kuşlar yuva yapıyor, bülbüller bütün gece idris ağacının üzerinde ötüyor, gençler oyun oynuyor, dans ediyor, halka oyunu oynuyor. Köyde gençler sırayla nişanlandılar ve bu yaz çok düğün olacak gibi.
Köyde yirmi yaşında dört kız, Manka, Palaşka ve iki Dunka, hepsi neşeli, hepsi eşiyle oynuyor. Sadece Tatyana oynamıyor, kimse onu oyuna kaldırmıyor. Tatyana vebalı gibi tek başına oturuyor. Kadın çaresiz bir şekilde ağlayarak evine döndü. Üç sarhoş, birdenbire önünde durdu ancak hiçbiri Tatyana’ya bakmadı bile.
Böylece Tatyana’nın sonu geldi.
Tatyana şenlikten ayrılıp, eve kapandı, oturup saçlarını yoldu, ağladı da ağladı. Kızına bakınca Grigoriy’in kolları iki yana düştü, kalbi buz kesti. Darya Nine ise derdinden öldü.
“Kız kurusu olarak yaşamayacağım,” dedi, bir akşam ciddi bir şekilde Tatyana babasına.
Babası akşam yemeğini bitirmişti. Bu kelimeler bıçak gibi boğazına saplandı.
Grigoriy’in kalbi duracaktı, tutunarak masadan kalktı ve kızının ardından gitti. Karanlıktı.
“Tatyana!”
Karanlık dehşet verici şekilde başını döndürdü ve yakınında bir hırıltı duyuldu.
“Vah” çok tiz ve vahşi bir sesle bağırdı Grigoriy, “Yüce İsa” titremeye başladı, kızını ilmekten kurtardı, kucakladı. Bacakları tutmuyordu, yatağa yatırdı.
Tatyana kendine gelir gelmez, birileri pencereyi tıklattı. Sakallı bir adamdı.
“Hey, Grigoriy Mitriç!… Bölgeden taahhütlü mektup geldi sana…”
“Oğlumdan mı acaba?” diye şaşkın şaşkın düşünmeye başladı Grigoriy. Oğlu Petersburg’ta bir fabrikada önemli bir işte çalışıyordu.
“Eh, mektubun sırası değildi şimdi.”
Ne var ki Tatyana mektubu sabah okudu. Mektupta erkek kardeşi geleceğini bildirmiyordu, işi başından aşkındı ve kız kardeşini başkente çağırıyordu:
“Niçin köyde kocayıp gideceksin? Köy sana ne verebilecek?”
“Madem ki bana gelmek niyetindesin ve hayat çok zor diye yazıyorsun, seni kursa kayıt ettireceğim, okuyup adam olursun.”
Ve bir anda Tatyana’nın yüzü kızardı, “Gitmek.”
“Bana da yazık, gitmeliyim,” dedi Tatyana babasına gözyaşlarını tutarak.
Yaz geçti, Petersburg’a taşındılar, sonbahar geldi.
Her şey eskisi gibi: çamur, fakirlik, ev yapımı votka. Sabahları, harman yerlerinde parçalara ayırarak çavdar harman ederlerdi. Kum adasında gece karanlığında turnalar oynaştı. Andrey sandal üzerinde sessizce turnalara yaklaştı ve silahıyla yere yapıştı.
Ve şimdi Andrey, evinde kanadı kırık bir turnayla yaşıyor. Turna gökyüzüne daha fazla yükselemiyor, ölene kadar yeryüzünde Andrey’le yaşayacak.
Sabah. Sis. Yolda at arabası pat pat ediyor.
“Elveda, doğduğum köy!” diye içinden geçirdi Tatyana.
Nastasya zorla, mahcup Andrey’i pencerenin önünden sürükleyip götürdü.
Şapkasını önüne çekmiş Grigoriy, kamçısını arada bir sallıyor, neşeli bir şekilde ıslık çalıyor, ancak kalbi sızlıyordu. Tatyana at arabasındaydı. Kaderini aramaya koyulmuştu. Sevimli yüzü diri ve sevinçliydi. Parlak gözleri inatla uzaklara dalıyordu. Fakat uzaklar sisliydi ve başının üzerinde de sis perdesi asılıydı.
Ve sislerin arasından yere doğru göçmen turnaların özgür çığlıkları dökülüyor. Hedeflerine doğru, güneye uçuyorlar.
Tepede enginlik ve güneş varken sis onlar için engel değildir.
PAVEL PETROVİÇ BAJOV
Sovyet yazar ve halkbilim uzmanı Pavel Petroviç Bajov, maden işçisi bir ailenin çocuğu olarak Yekaterinburg yakınlarında küçük bir kasabada doğar. Dini eğitim aldıktan sonra Rus dili ve edebiyatı öğretmeni olarak görev yapar ve bu dönemde Ural halk masallarıyla yakından ilgilenir. Ekim Devrimi’ni sosyal adaletsizlikle mücadele aracı olarak benimser. İç Savaş’ta Beyaz Ordu’ya karşı savaşır. Yazarlık kariyerine İç Savaş yıllarında başlar, Ural bölgesinin tarihi, folkloru ve sözlü anlatıları üzerine derlemeler yapar, çeşitli kitaplar yazar. 1939 yılında kaleme aldığı ve Ural masallarından oluşturduğu Bakır Taşından Kutu (Малахитовая шкатулка) adlı kitabıyla 1943 yılında İkinci Dereceden Stalin Ödülü’ne, bundan bir yıl sonra da Lenin Nişanı’na layık görülmesine rağmen ancak altmış yaşından sonra Sovyet Yazarlar Birliği’ne kabul edilir. Bajov’un kaderini değiştiren ve ona ün getiren bu kitap, yüz farklı dile çevrilir. Taştan Çiçek (Каменный цветок) masalı bu kitabın en iyi hikâyelerindendir. 1950 yılında hayata veda eden Pavel Bajov’un kaleme aldığı pek çok eser bale, tiyatro ve opera olarak sahnelenmiş, film ve çizgi film olarak ekranlara uyarlanmıştır.
TAŞTAN ÇİÇEK
Taş işçiliğinde sırf mermerciler ün salmış değildi. Dediklerine göre bizim fabrikalarda da bu sanatla uğraşanlar vardı. Ama bir farkla; bizim buralarda en çok bakır taşı olduğu için ve bundan daha iyi bir cins de bulunmadığı için bizimkiler daha çok bakır taşını işliyorlardı. Ve bu taştan da türlü türlü şeyler yapıyorlardı. Bir görseniz aklınız şaşar. Neler neler…
Bir zamanlar Prokopiç diye bir usta vardı. Bu işleri ilk yapanlardandı. Ondan daha iyisi yoktu. Yaşı geçkinceydi.
Çiftliğin beyi, kâhyaya oğlunu Prokopiç’ten ustalık öğrenmesi için onun yanına koymasını emretti:
“Bütün incelikleri öğrensin.”
Ama Prokopiç, sanatından ayrı kalmak istemediğinden midir yoksa başka bir sebepten midir nedir bilinmez, delikanlıya pek az şey öğretti. İşi resmen savsakladı. Delikanlının kafasına vura vura şişlikler oluşturdu, kulaklarını koparırcasına çekti ve kâhyaya da şöyle dedi:
“Bunda iş yok… Görüş yeteneğinde o incelik yok, elleri beceriksiz. Bundan bir iş çıkmaz.”
Anlaşılan o ki, kâhyaya Prokopiç’in gönlünü hoş tutması tembihlenmişti:
“İş yok diyorsan, yoktur… Bir başkasını göndeririz sana….”
Ve bir başka delikanlıyı yönlendirdi ustaya.
Gençler olup
39