Oliver Twist`in Maceraları. Чарльз Диккенс
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Oliver Twist`in Maceraları - Чарльз Диккенс страница 10
“Eee?” dedi Mrs. Sowerberry sert bir tavırla.
“Hiç sevgilim, bir şey yok.” dedi Mr. Sowerberry.
“Kaba herif, sen de!” dedi Mrs. Sowerberry.
Mr. Sowerberry tevazuyla “Beni dinlemek istemezsin belki dedim de. Şey, demek istiyordum…”
“Bana ne söylüyorsun?” dedi Mrs. Sowerberry. “Ben neyim ki, bana sorma lütfen. Sırlarına girmek istemiyorum.” Mrs. Sowerberry bu söz üzerine isterik bir kahkaha attı; bu müthiş bir geleceği müjdeliyordu.
“Ama sevgilim…” dedi Mr. Sowerberry, “senin fikrini sormak istiyordum.”
“Benim fikrimi filan sorma!” diye cevap verdi Mrs. Sowerberry bir poz takınarak. “Git başkasına akıl danış!” Mr. Sowerberry’yi ürküten bir isterik kahkaha daha attı. Bu pek sık görülen ve tavsiye edilen bir muameledir evliler arasında, pek tesirli olur. Bunun üzerine, Mr. Sowerberry, Mrs. Sowerberry’nin duymaya teşne olduğu şeyi söyleyebilmesi için niyaza başladı. Üç çeyrek saatlik bir çekişme sonunda bu izin büyük bir lütufla bahşedildi.
“Sadece küçük Oliver Twist’ten bahsedecektim, o kadar.” dedi Mr. Sowerberry. “Pek güzel bu çocuk, sevgilim.”
“İster istemez. Görmüyor musun ne güzel besleniyor.” dedi.
“Yüzünde bir hüzün ifadesi var sevgilim.” diye sözüne devam etti Mr. Sowerberry. “Pek ilgi çekici bir ifade. Çok güzel matemcilik yapar.”
Mrs. Sowerberry, bir hayret ifadesiyle başını kaldırıp baktı. Mr. Sowerberry bunun farkına vardı, hanımefendisinin müşahedede bulunmasına bırakmadan devam etti:
“Büyük ölüler için, demek istemiyorum sevgilim; sadece çocuklar için. Küçük bir ölü için, bir küçüğün ağlayarak matem tutması, ölçüye pek uygun gelir, sevgilim. Emin ol ki bu fikir fena değil.”
Cenaze alanında pek zevki olan Mrs. Sowerberry, bu fikrin yeniliği karşısında şaşkına dönmüştü ama bu durumda bunu açıktan açığa söylemesi vakarını bozacağından sadece böyle tabii bir fikrin o zamana kadar nasıl olup da kocasının aklına gelmediğini haşince sordu. Mr. Sowerberry, haklı olarak, bunu, teklifine karşı gösterilen rıza olarak tefsir etti; bu yüzden, Oliver’ın bu mesleğin esrarına vâkıf olması için hemen işe başlamasına çabucak karar verildi; böylece efendisinden gelecek sefer hizmet talep edildiğinde onunla birlikte gidecekti.
Bu fırsat gelmekte gecikmedi. Ertesi sabah, kahvaltıdan yarım saat sonra, Mr. Bumble dükkâna geldi; bastonunu peykeye dayayıp cebinden büyük, meşin cüzdanını çıkardı; içinden küçük bir kâğıt parçası alıp Mr. Sowerberry’ye verdi.
“Hımm.” dedi cenazeci, iştahla kâğıda bir göz atarak. “Bir tabut siparişi, öyle mi?”
“İlkin bir tabut, sonra da bir cenaze merasimi.” dedi Mr. Bumble, meşin cüzdanını kayışına bağlayarak. Cüzdanı da kendi gibi pek tombuldu.
“Bayton.” dedi cenazeci, kâğıt parçasından başını kaldırıp, Mr. Bumble’a bakarak. “Hiç işitmedim bu ismi.”
Bumble başını sallayarak cevap verdi:
“İnatçı kimseler, Mr. Sowerberry, pek inatçı. Üstelik de kibirli maalesef.”
“Kibirli ha!” diye bağırdı Mr. Sowerberry istihzayla. “Yok canım. Ee, pes.”
“Aman sormayın, iğrenç bir şey.” dedi mübaşir. “Ahlak kaidelerinden öyle uzak ki, Mr. Sowerberry!”
“Ya, öyle!” dedi cenazeci.
“Bu ailenin varlığından ancak evvelsi gece haberdar olduk.” dedi mübaşir. “Aynı evde oturan bir kadın kötü durumda olan bir kadına bakılsın diye kurula müracaat ederek bir mahalle doktoru gönderilmesini istemeseydi, haberimiz olmayacaktı da. Doktor öğle yemeğine çıkmışmış ama çırağı -çok becerikli bir oğlan- hemencecik bir boya şişesi içine, bir ilaç koyup göndermiş.”
“Ne de çabuk!” dedi cenazeci.
“Sormayın.” dedi mübaşir. “Peki bu asilerin nankörce davranışlarına ne buyurulur? Koca olacak adam, tutmuş ilacın karısının derdine deva olmayacağını söylemiş, kadın da almamış ilacı; ‘Almadı.’ diyor, düşünün bir beyim! İyi, kuvvetli, şifalı bir ilaç, daha geçenlerde iki İrlandalı çiftçiyle, bir kömür hamalında büyük başarı elde edilmişti, daha geçen hafta -boya şişesi içinde bedava gönderilen bir ilaç- ‘İlacı almayacak!” diye haber gönderiyor, düşünün bir!”
Bu vahşet, Mr. Bumble’ın zihninde bütün kuvvetiyle belirdiğinde bastonuyla peykeye vurdu ve öfkeden kıpkırmızı oldu.
“Doğrusu…” dedi cenazeci, “Ömrümde…”
“Ben de!” diye bağırdı mübaşir. “Kimse görmemiştir böylesini ama artık öldü, gömmemiz gerekiyor şimdi; talimat da burada, ne kadar çabuk halledersek o kadar iyi.”
Bu sözlerle Mr. Bumble, o heyecanın verdiği ateş içinde ilkin şapkasını ters giydi, sonra da dükkândan fırlayıp çıktı.
“Pek kızgın, Oliver; seni sormayı bile unuttu!” dedi Mr. Sowerberry, yoldan aşağı uygun adımlarla giden mübaşirin arkasından bakarak.
“Öyle efendim.” dedi Oliver; bu müzakere esnasında görünmemeye dikkat etmişti; Mr. Bumble’ın sesini duyması yetmişti onu baştan aşağı titretmeye. Mamafih Mr. Bumble’ın bakışından kaçmasa da olurdu; beyaz yelekli beyin kehanetinin üstünde derin iz bırakmış olduğu bu memur, cenazecinin Oliver’ı tecrübe devresine almış olduğundan ve adamın yedi yıl müddetle Oliver’ı kabul etmesi kesinleşinceye kadar çocuğun yoksullarevine dönme tehlikesi kanunca ve bilfiil bertaraf edilinceye dek Oliver’dan söz etmemeyi tercih etmişti.
“Pekâlâ.” dedi Mr. Sowerberry şapkasını alarak. “İş ne kadar çabuk yapılırsa o kadar iyi. Noah dükkâna sahip ol. Oliver, şapkanı al, benimle gel.”
Oliver itaat etti ve mesleki vazifesini ifa etmek üzere efendisinin arkasından gitti. Şehrin kesif nüfuslu kısımlarından bir süre yürüdüler, derken o zamana kadar geçmiş oldukları sokaklardan daha pis ve sefil dar bir sokağa girdiler, söz konusu olan evi bulmak için bakınmaya başladılar. Evler iki tarafta da yüksek ve büyüktü ama hepsi de kağşamıştı, en yoksul sınıf buralarda otururdu. Kolları kavuşuk iki büklüm vücutlar, ara sıra peydah olan sefil manzaralı tek tük erkek ve kadın ayrıca delil teşkil etmeseydi bile bu evlerin ihmal edilmiş oldukları belliydi. Bu evler dizisinin çoğunun cephelerinde dükkânlar vardı ama kapalıydı bu dükkânlar, baştan başa küf kaplıydı; sadece üst katlarda oturuluyordu. Eskilikten ve çürümeden dolayı tehlike arz eden bazı evler, sokağa çökmesin diye, bir uçları sokağa sıkı sıkı dikilmiş, duvarlar boyunca yükselen, koca koca kalaslarla desteklenmişti. Ama bu harap inler bile, evsiz barksız birkaç serserinin gecelediği yerler olmuştu; kapı ve pencere yerini