Lâ Havle - Lütfî Divânı. Lütfü Şehsuvaroğlu

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Lâ Havle - Lütfî Divânı - Lütfü Şehsuvaroğlu страница 15

Жанр:
Серия:
Издательство:
Lâ Havle - Lütfî Divânı - Lütfü Şehsuvaroğlu

Скачать книгу

boşluk…

      Kurtar bizi ya Rab

      Kurtar

      Ölüler evinden selam getirdim

      Mezar taşları uğurladılar beni

      Tabutlar mağaralar gibidir

      Beyaz kefendir karanlıkta fener

      Eşyalar köşesizdir

      Eşyalar birbirine döner

      Dokunun mezar taşlarına dokunun

      Gece bir fatiha silüetinizden

      NAAT-I ŞERİFE-İ 21. YÜZYIL 33

      Aydın olsun, kutlu olsun gününüz

      Müjdesiyle ufkumuzu sardı O

      Cihana dirlikler versin ününüz

      Mucizeyi elimize verdi O

      Sükûtun içinden sesi çıkardı

      Kandili ateşledi mağaramızda

      O olmasa bir mum bizi yakardı

      Günaha gömülü dimağımızda

      İsmi en güzeldi, yüzü en güzel

      Âlemler hasretti tebessümüne

      Kim bu yüzü çizen o sanatkâr el

      Kim, ne secde eder künlemesine

      Yamaçları yeşil, doruğu beyaz

      Dağların türküsü gibi hayatın

      Bütün lügatler sığ, kelimeler az

      Denk olamaz mesajına Kur’an’ın

      Seni anmak, seni duymak ne güzel

      Sevgililer sevgilisi MUHAMMED!

***

      Yırtarım dağları, bentler aşarım

      Ulaşır göklere minarelerim

      Çağları kapatır çağlar açarım

      Nesiller yeşertir kitabelerim

      Dört bir yana uzanırdı kolları

      Başı yok, sonu yok yollarımızın

      Gecenin içine doğru nalları

      Ateşler saçardı atlarımızın

      Bir mana yüklenmek için bu akın

      Dirilişin sesine kulak verdi de

      Nasıl kanatlanıverdi bir bakın

      Ok gibi bir elif, yay gibi bir be

      Bir elif ki hem kılıç, hem kalemdir

      Bir be ki avuçtur göğe açılan

      Zaman hangi zaman, dem hangi demdir

      Kaldırın perdeyi artık aradan

      Dem bu demdir, ne kutludur bu doğum

      Bu doğumla nefes alsın kâinat

***

      Sen ancak böylece, insanca geldin

      İnsana insanca, hakça yol işte

      Mucizeler mucizesi gösterdin

      Deve orda Kur’an burda gör işte!

      Kırık gönüllerin tamircisi sen

      Sensin milyonların şefaatçisi

      Allah’a en yakın, en sevgili sen

      Yaradan’ın en mübarek elçisi

      Şah damarımızdan da yakındır Allah

      Tek hakikat La ilahe illallah

      Son resul Muhammed ve birdir Allah

      İşte tekbir: La ilahe illallah

      Çevirir tarihin sayfalarını

      Kanlı mürekkebe batmış da eller

      O kutlu doğumun levhalarını

      Dil bilen de, bilmeyen de heceler

      Çölde bir nil, çölde bir giz ve bir iz

      Götürür bizleri sonsuz körfeze

***

      Harabe evlerin iskeletleri

      Muhteşem yapının taşları oldu

      Nefsin girdabında insan etleri

      Annelerin topuğunda gül oldu

      İkindi vaktini kuşandı zaman

      Kurşun ağırlığı ile koşuyor

      Devranı döndüren nedir ey insan

      Kabına sığmayan sırlar taşıyor

      Minberden kürsüye uzanır bir yol

      Âyetler, hadisler orta yerinde

      Bir gül bahçesine bezenerek yol

      Bir kutlu kıyamın gider peşinde

      Ümmetinden sünnetini soracak

      Leke sürüldü mü emanetine

      Sünnetinden ümmetini soracak

      Cinler imrenecek şefaâtine

      Gökkuşağı öğret Samanyolu’ndan

      Sevgili! Bigâne kılma yolundan

***

      Kurşuni göğümüz yıldıza hasret

      Geceleri âyet âyet delerek

      Çıkagelir en mübarek işaret

      Nur heykellerini arşa dikerek

      İçine içine işleyecektir

      Kalbimizden bir kılıç gibi keskin

      Belki de hiç erişilmeyecektir

      Kalbimizden uzayıp da giden din

      Mağaradan çöle inen bir ışık

      Kimi zaman kılıcında Ali’nin

      Işık da, kılıç da, kelam da âşık

      Dudağında bazen Ebubekir’in

      Öyle dava ki bu, anne kucağı

      Adaletten hürriyetten örülmüş

      Şefkatin, vicdanın, imanın ağı

      Bir ölmüşüz içinde bin dirilmiş

      Öpsem öpsem de yok olsam adında

      Öpsem ölünce de dirilince de

      İHTİDA 34

      Hasretinle büyüyen bir pınar var içimde

      Ellerin bu pınarı deşiversin özünden

      Ebabil kanadından düş veren bir siccil de

      Hüznümü dağıtsın tek öpüversin yüzümden

      Günahlarım kelebek uçuşuyla pervane

      Döner de durur öyle… İhtida ey ihtida

      Dört duvardan ibaret arzın merkezi hâne

      Kanatlarımı tutar çekiverir iptida

      Metropol çocukları, terörist kurşunları

      Hangi dağ sevebilir gül medeniyetini

      Sevdaya tutsaklanmış istilâm vurgunları

      Hacer’in sağ elinde gösterir

Скачать книгу


<p>33</p>

Bu şiir o kadar hızlı yazıldı ki ertesi gün Diyanet İşleri Başkanlığının açtığı naat yarışmasına katıldı. “Naatlar” kitabında yer aldı. Nurullah Genç birinci, Şükrü Karaca ikinci olmuştu. Yoksa yanlış mı biliyorum? Bir de isimsiz bir naat göndermiştim.

<p>34</p>

1993 yılında hacca gitmek nasip oldu. Babacığım vefat etmişti aynı yıl. Hacer’ül Esved’in önünden çizilen bir hatta bütün hacıların “Bismillahi Allahuekber!” istilamları ve öpülen avuç içi ritüeli dönen mahşer yeriyle birlikte tekrar tekrar ihtida kavramını hatırlatıyor.