Lâ Havle - Lütfî Divânı. Lütfü Şehsuvaroğlu

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Lâ Havle - Lütfî Divânı - Lütfü Şehsuvaroğlu страница 19

Жанр:
Серия:
Издательство:
Lâ Havle - Lütfî Divânı - Lütfü Şehsuvaroğlu

Скачать книгу

ölü yüzleri

      Islatıyor ellerimi

      Ağlayan Tanrı’dır sanki

      Ve bu ölü gözler onun

      Ölüler soyundular ruhumu

      Fırlatıp attılar göğe

      Dönüp kendi dünyalarına

      Kendi elleriyle örttüler toprağı

      Kendi üzerlerine

      Dünyayı bana zindan ediyor

      Ölümü tanımış, tatmış ruhum

      -şimdi

      Üç parçalı biriyim

             Üç ayrı kafeste

      ÖLÜ

1

      Ey ölü, gözlerimden dökülen bir ışıksın

      Ebediyete tutkun, nihavende âşıksın

      Günahın bir elinde, sevabın bir elinde

      Dönerken o tek renge dünyayla bulaşıksın

      Mihverin olayım, senle döneyim

      Nârına yanayım sorma ben neyim

      Sonsuza dek kor hâlinde kalayım

      Bir bak cennetinden, sonra söneyim

      Kurşundan bir ağırlık çökünce omuzlara

      Kalbin bir haber salsın ilk önce rumuzlara

      Avuçlarından savur paylaşılmış anları

      Senden sonra dünyayı paylaşan domuzlara

      Paylaşılmış anlar yorar onları

      Düşündürür ilkleri ve sonları

      Sorguya bulaşan her hayat gibi

      Tutar sorguya eski ikonları

2

      Seni bulduğumda yitirdim sandım

      Şeytanca zevklerle kanarım sandım

      Sana yeni bir gül getirdim sandım

      Sarı yaprak gibi uçtun elimden

      Çocukluktan düşen suçtun elimden

       Gözlerin andırır mor menevşeyi

       Unutturdun bana gamlı herşeyi

       Sende buldum inan mavi neşeyi

       Karanlık geceler maviye döndü

       Seninle seneler haftaydı, gündü

       Gideceğin zaman bana işkence

       Bu aşkla döndüm bak titrek bir gence

       Zaten aşk dediğin nedir ki sence

       Zelzeledir yıkar ruhta ne varsa

       Zor durulur aşk derinden kanarsa

3

      Fantazi rüyalar sarar ufkumu

      Aşkı fısıldıyor bak deniz kumu

      Eski demler filizlenir içimde

      Tomurcuklar bilmediğim biçimde

      FIRAT 37

      Fırat yüzüstü yatıyor,

      Malatya habersiz, Fırat yüzüstü yatıyor

      Fırat yatıyor, kan akıyor kenarından

      İçinden ta içinden akıyor kan

      Fırat’ın tabanında yırtık var

      Kanadı kırık ürkek güvercin var ardında

      Ölü can

      Merhamet ve sadakat iki kardeşti ne oldu

      Güvercinleri taşlıyor çocuklar

      Balkonlu evler yapmayın düşmesin çocuklar dedik

      Ne oldu

      Güvercinleri vurdular balkonlu evlerin çocukları

      Fırat akıyor balkonların altından

      Çocukların güvercin nefretiyle akıyor

      Güvercin nefretiyle çocukların

      Merhamet ve sadakat küsünce birbirine

      Kin ve ihanet sarar toy gönülleri

      Kendi kendini yiyen canavara dönüşür bebekler

      Mazisini tekmeler klavyede elleri

      Fırat, sadakatsiz akar mı içimizde

      Merhamet mazisini tekmeler klavyede elleri

      Fırat, sadakatsiz akar mı içimizde

      Merhamet etmezse toprağı ona

      Erzurum yaylaları hepten habersiz mi Basra’dan

      Kafkaslar Ortadoğu’dan ya da

      Fırat’ın dibinden kan sızıyor

      İçimden ta içimden bir sızı

      Sarıyor sıkıyor benliğimi

      BEN, ŞEHİR VE ÖLÜM ÖTESİ 38

      Gece bir derin çukur çekiverdi kendine

      Şehrin iniltisini duyunca penceremden

      Ki görüp de ürperdim o ruh güzergâhımı

      Bu duvar diplerinde yatan kimin bedeni

      Her seste kulağını kapıya dayayan kim

      Duyduğu her solukta içi dağlanan adam

      Yorgun düşüp yastığa koyunca başlarını

      Bilmez hangi baştandır o çekilmez ağrılar

      Her bir ayak sesinde gelen hangi sevgili

      Hangi sevdadır açan açılmaz kilitleri

      Kırılsın demirden kapı, yırtılsın o tül perde

      Islak dudaklar örtsün kapanan gözlerini

      Soyup ruhunu şehrin o şuh memelerinden

      İlmik ilmik çekilen bir desenin renkleri

      Kaldırım taşlarından fazla insan taşıdım

      Günahını dünyanın yalnız bendim işleyen

      Yalnız bendim omzunda taşıyan günâhları

      Temaşa eyleyerek şehri öyle yukardan

      Başkalarının kanı, başka hayatlar vardı

      Her birinde ben vardım, kendi başlarım vardı

      VAKTERİŞİNCE

      Melek yüzlü, çalışkan yönetmenim Satılmış’a…

         Fotoğrafın geldi altında tarih

         Ölümün sarih değil doğumun sarih

         Bir bakışın var ki ölmeye karih

         Hakiki şehitsin yoktur tereddüt

         Bil ki değil şehitler mütereddit

         Melekler daima yoldaştı sana

         Her bir yeni çekim

Скачать книгу


<p>37</p>

Fırat, Hrant’ın nüfus kâğıdındaki adı. Fırat bir simge… Fırat’ın öte yanı var bir de… Sadakat ve merhamet; bu iki kavram içimizdeki emanetlerin bize, bizim de onlara yönelik derin davranış kodlarını ifade eden kavramlar… Ya onu vuran eli hangimiz kendi evladımızdan ayrı görebiliriz ki? Gözümüzü yumup balkonlu evlerin çocuklarını katil yapan süreci bizim yaratmadığımızı, her birimizin bunda mesuliyeti olmadığını nasıl inkâr edebiliriz ki?..

<p>38</p>

Depremin olduğu gece -yazlıkta- depremden birkaç saat önce yazıldı.