Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nden Seçmeler. Evliya Çelebi
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nden Seçmeler - Evliya Çelebi страница 19
48
“Salsal” Arapçada çok anıran eşek demek olup eski Osmanlıların o zamanki Romenleri çok hakir görmeleri sonucu Buğdanlılar için kullanılmış bir kelimedir. Kelimenin bir manası da kumla karışık balçık demektir. (Ahteri, 1293, s. 583).
49
Halis bir Türk olan Ahmed Yesevî’nin Muhammed Hanefi neslinden gösterilmesinin hiçbir aslı yoktur. Bu gibi uydurma nesepler dinî inançtan doğan hurafelerdir.
50
“Arakiye” bir nevi Arap başlığı. Güneşten korunmak için önden gözlere kadar inen, arkadan enseyi de örten bir bez parçasından ibarettir.
51
Evliya Çelebi’nin İstanbul kuşatması ve fethi hakkında verdiği bilginin tarihî hiçbir tarafı yoktur. Birtakım hayalî kumandanlardan bahsetmesi, çoktan Osmanlı Devleti’ne katılmış eski Anadolu Beyliklerinin beylerini Fatih’e yardıma gelen ayrı askerler gibi göstermesi, ayrıca onların adlarını da “Menteşebayoğlu”, ‘Saruhanbayoğlu” şeklinde yanlış yazması, İstanbul kuşatmasına Arabistan askerlerini de iştirak ettirmesi, Sultan Cem’le arkadaşlık ederken Avrupa’nın savaş usullerini öğrendiğinden bahsettiği Sadi Paşa’yı bu kuşatmada bir kol kumandanı olarak tanıtması ve İstanbul fethini kılıç erlerinden çok evliyalara mal etmesi On Yedinci Asır Osmanlı aydınının kendi tarihi hakkındaki gafletini ortaya koyması bakımından çok ilgi çekicidir. Evliya Çelebi’nin bu satırları menkıbelerin, destanların nasıl doğduğunu göstermesi bakımından dikkate değer. İstanbul’un günlerce alınamayışını içeride bulunan Yavedüd adlı bir dervişin duasına hamletmesi, mantık tanımayan inanç garabetlerinden biridir. Bununla beraber bu satırlar arasında tarihin bazı gizli kalmış noktaları da bulunabilir. Gemilerin indirildiği yerler hakkındaki sözleri bu kabildendir. Diğer tarihlerde umumiyetle kaygan madde olarak zeytinyağından bahsolunur. Evliya Çelebi’nin zeytinyağı demeyerek kaygan madde demesi ve bunların kalıntılarının kendi zamanına kadar yavaş yavaş erimekte olduğunu söylemesi herhâlde incelenmeye değer bir konudur.
52
Bir nevi savaş gemisi.
53
Bir nevi büyük savaş gemisi.
54
Bir nevi savaş gemisi.
55
Ateşte yaşayan ve ağzından ateş fışkıran bir efsanevi hayvan.
56
Bir nevi savaş gemisi. Evliya Çelebi biraz yukarıda “patrona” dediği gemilere burada “kadırga” diyor.
57
Peygamber soyundan olan kadın ve kız.
58
Doğru değildir. İkinci Bayazıd’ın anası Dulkadiroğlu prensesidir.
59
Bunun da doğru olmasına hemen hemen imkân yoktur. Aşağı yukarı 150 yaşlarındaki bir adamın anlattıklarında da çok yanlışlar olacağı muhakkaktır.
60
Peygamber’in Düldül adındaki katıra binmesine benzetmek için uydurulmuştur. Hiçbir Osmanlı padişahı katıra binmemiştir.
61
İstanbul’u kuşatan Osmanlı ordusunu 60.000’den yukarı düşünmek hatadır. Ordunun mühim bir kısmı muhtemel bir taarruza karşı Balkanları bekliyordu.
62
Muhafız asker.
63
Burada Evliye Çelebi’de bir yanılma var: Bahsettiği işler Ayasofya’nın
1
“Ey ümmetim! Sana selam olsun.”
2
“Ey Tanrı’nın elçisi ve milletlerin efendisi, size selam olsun.”
3
Hicri 1015 (= 9 Mayıs 1606-27 Nisan 1607) tarihinde ölüp Edirnekapı Camisi haziresinde gömülen Osmanlı şairi Hakani Mehmed Bey’in Peygamber hakkındaki manzum “Hilye-i Şerife” adlı eseri ki şiir bakımından kuvvetli eserdir ve 1007’de (= 4 Ağustos 1598-23 Temmuz 1599) telif edilmiştir.
4
Ey kardeşler! Size selam olsun.
5
Dördüncü Murad, Revan Seferi için ordusu ile Üsküdar’dan 28 Mart 1635 tarihinde hareket etmiştir.
6
Sadrazam (= Büyükvezir) vekili. Sadrazam seferdeyken ona vekâlet ederdi.
7
Molla “büyük dereceli kadı” demektir. Kadıların idari vazifeleri de vardı.
8
Dördüncü Murad, 1635 yılının son günlerinde İstanbul’a dönmüştür.
9
“Ey danış! Dua edip bu yapının tarihini söyledim:
Dünya durdukça göğe benzeyen bu bina da dursun.” demektir. Buradaki “daniş” kelimesinin, beyti yazıp ebcedle tarih düşüren şairin mahlası olması gerekir. Fakat IV. Murad çağında bu mahlası taşıyan bir şaire rastlamadım. Belki de kelime asıl manası ile, yani “bilgili adam”, “anlayan adam” yerinde kullanılmıştır.
10
Revan, 8 Ağustos 1635’te alınmış olup haber İstanbul’a ağustos sonunda ulaşmış olmalıdır.
11
Hüseyin Baykara, Aksak Temirliler hanedanının son
Horasan kolu padişahlarından olup merkez edindiği Herat’ta 911’de ölmüştür. Zamanı ilim ve sanat bakımından çok üstün bir çağ, Hüseyin Baykara da hem şair, hem bilgin, hem zevk ehli bir hükümdar olduğundan güzel ve seviyeli meclisleri ün salmış; şiirli, müzikli, içkili meclislere Baykara Meclisi demek Osmanlılar’da da âdet olmuştur.
12
Zira, Türkçe arşının aşağı yukarı karşılığıdır ve şöyle böyle 75 santimetreye tekabül eder.
13
Öncekinin aynı.
14
Madyan oğlu Yanko, İstanbul’un efsanevi kurucusudur. Osmanlı tarihlerinde, bilhassa anonim tarihlerde (yani Tevarihi Ali Osmanlarda) bundan uzun uzadıya bahsolunur.
15
Yanko hayali bir şahıs olduğuna göre Evliya Çelebi’nin gördüğü zincir parçaları herhâlde Bizanslıların Fatih’e karşı kullandıkları savunma zincirleri olacak.
16
Burası şimdiki “Fener” olabilir.
17
Padişahların