Gurur ve Ön Yargı. Джейн Остин

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Gurur ve Ön Yargı - Джейн Остин страница 4

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Gurur ve Ön Yargı - Джейн Остин

Скачать книгу

ile aralarında, çok farklı karakterlerde olmalarına karşın çok sağlam bir arkadaşlık vardı. Kendi huyundan hiç şikâyetçi olmadığı ve kendisiyle taban tabana zıt olduğu hâlde Darcy, Bingley’yi; doğallığı, içtenliği ve uysallığı yüzünden seviyordu. Bingley’nin, Darcy’nin görüşlerinin sağlamlığına güveni tamdı ve yargılarına saygısı büyüktü. Anlayış gücü bakımından Darcy daha üstündü. Bingley de bu konuda eksikleri olan bir insan değildi ama Darcy daha zekiydi. Aynı zamanda kibirli, mesafeli, müşkülpesentti ve iyi yetişmiş biri olmasına karşın davranışları pek de cazip sayılmazdı. Bu bakımdan arkadaşı daha özeldi. Bingley gittiği her yerde kendini sevdirirken Darcy sürekli birilerinin canını sıkıyordu.

      Meryton balosu hakkındaki konuşma tarzları fazlasıyla kişiliklerini yansıtıyordu. Bingley yaşamı boyunca bundan daha iyi insanlarla ya da daha güzel kızlarla tanışmamıştı, herkes ona son derece iyi ve ilgili davranmıştı, resmiyet olmamıştı, tatsızlık çıkmamıştı, kısa süre içinde odadaki herkesle tanışmıştı. Genç Bayan Bennet’a gelince, bir meleğin bile ondan daha güzel olamayacağına inanıyordu. Darcy ise arkadaşının aksine, güzellikten, kibarlıktan uzak bir insan kalabalığı görmüş, hiçbirine karşı en ufak bir ilgi duymamış, hiçbirinden de en ufak bir yakınlık görmemişti. Genç Bayan Bennet’a güzel denebilirdi ama o da fazla sırıtıyordu.

      Bayan Hurst ve kız kardeşi de böyle düşünüyordu ama yine de kızı sevmişlerdi ve ondan tatlı bir kız diye bahsetmiş, hakkında daha fazla şey öğrenmekten memnuniyet duyacaklarını belirtmişlerdi. Genç Bayan Bennet’ın tatlı bir kız olduğu kabul edildi ve Bay Bingley de bunca övgüden sonra seçtiği kızın o olup olmayacağını düşünme cesareti buldu kendinde.

      5

      Longbourn’a yakın bir mesafede Bennet’ların özellikle samimi olduğu bir aile yaşıyordu. Sör William Lucas, önceleri Meryton’da ticaret yapıyordu, orada hatırı sayılır bir servet edinmiş ve belediye başkanlığı sırasında krala yaptığı konuşma sayesinde şövalyelikle onurlandırılmıştı. Galiba bu durumu biraz fazla ciddiye almıştı. İşinden ve küçük bir ticaret kentindeki evinden nefret etmiş ve her ikisini de terk ederek ailesini Meryton’dan yaklaşık bir mil uzaklıkta, Lucas Köşkü adını verdiği bir eve taşımıştı. Zamanını ne kadar önemli biri olduğunu düşünüp işinden kurtulmanın verdiği rahatlıkla herkese karşı kibar davranmayı iş edindiği evinde geçirebilecekti. Rütbesi her ne kadar göğsünü kabartsa da onu, başkalarına tepeden bakan biri hâline dönüştürmemişti, aksine herkesin ilgi odağıydı. Doğuştan uysal, dost canlısı ve kibar bir insan olan Sör Lucas, St. James’te kralın huzuruna kabul edildikten sonra tam anlamıyla “soylu” olup çıkmıştı.

      Leydi Lucas çok iyi bir kadındı ancak Bayan Bennet’ın gözünde değerli bir komşu olmak için fazla akıllı değildi. Birkaç çocuğu vardı. En büyüğü, yirmi yedi yaşındaki Charlotte duyarlı, zeki, Elizabeth’in yakın arkadaşı olan genç bir kadındı.

      Lucas’lar ile Bennet’ların genç bayanlarının buluşup her balo hakkında konuşmaları kaçınılmaz bir şeydi. Nitekim balonun ertesi sabahı Lucas’lar haber alıp vermek amacıyla Longbourn’a geldiler.

      Kibar bir ifadeyle genç Bayan Lucas’a, “Geceye iyi başladınız Charlotte.” dedi Bayan Bennet, “Bay Bingley ilk sizi seçmişti.”

      “Evet ama ikinciyi daha çok sevmiş gibiydi.”

      “Ah! Sanırım Jane’den bahsediyorsunuz, onunla iki kez dans etti diye. Tabii, ondan çok hoşlanmış gibiydi, aslını isterseniz buna inanmayı yeğlerim, ne olduğunu tam hatırlamasam da kulağıma Bay Robinson ile ilgili bir şeyler geldi.”

      “Herhâlde Bay Bingley ile Bay Robinson arasında benim kulağıma çalınan konuşmadan bahsediyorsunuz. Size bundan söz etmedim mi? Bay Robinson, Bay Bingley’ye Meryton balolarını nasıl bulduğunu, salondaki kızları beğenip beğenmediğini, en çok kimden hoşlandığını sordu. Bay Bingley bu son soruya hemen, ‘Kuşkusuz, Bennet’ların en büyük kızı. Bu konuda hiçbir görüş ayrılığı olamaz.’ diye cevap verdi.” dedi Elizabeth.

      “Aman Tanrı’m! Gerçekten de kesin konuşmuş, sanki… Ama belli olmaz, belki de sonunda hiçbir şey çıkmaz.”

      “Benim kulak misafiri olduğum konuşma sizinkinden çok daha farklıydı Eliza.” dedi Charlotte, “Bay Darcy, arkadaşına nazaran pek de dinlemeye değer biri sayılmaz, öyle değil mi?”

      “Zavallı Eliza! Fena değil, ha?”

      “Yalvarırım Lizzy’nin aklına o kötü muameleyi getirip kızın canını sıkmayın; aksi adamın teki o, beğenisini kazanmak büyük şanssızlık olur. Bayan Long dün gece bana anlattı; bir saat dibinde oturmuş, ağzını bir kere açıp tek laf etmemiş.”

      “Emin misiniz anne? Sakın bir yanlışlık olmasın?” diye sordu Jane, “Ben Bay Darcy’nin onunla konuştuğunu gözlerimle gördüm.”

      “Evet, çünkü sonunda Bayan Long dayanamayıp ona Netherfield’ı nasıl bulduğunu sordu, o da cevap vermek zorunda kaldı. Ama dediğine göre kendisiyle konuşuldu diye çok sinirlenmiş.”

      “Bayan Bingley’nin bana söylediğine göre…” dedi Jane, “Bay Darcy çok yakınlarının arasında olmadığı sürece doğru dürüst konuşmazmış. Onların arasındayken gayet cana yakın ve hoşsohbet oluyormuş.”

      “Bunun tek bir kelimesine bile inanmam canım! O kadar hoşsohbet biri olsaydı Bayan Long’la konuşurdu. Ama ne olduğunu tahmin edebiliyorum, herkes onun kibirle dolup taştığını söylüyor. Bayan Long’un arabasının olmadığını, baloya kiralık arabayla geldiğini öğrenmiş olsa gerek.”

      “Bayan Long’la konuşmaması umurumda değil.” dedi Charlotte, “Ama keşke Eliza’yla dans etseydi.”

      “Senin yerinde olsam…” dedi Bayan Bennet, “Bir dahaki sefere onunla dans etmezdim Lizzy.”

      “Onunla asla dans etmeyeceğime dair size söz verebilirim anne.”

      “Onun gururu beni çoğu kimselerin gururunun rahatsız ettiği kadar etmiyor çünkü bir özrü var: Bu kadar yakışıklı, asil, zengin ve her bakımdan eksiksiz bir gencin kendini yüksek görmesine insan şaşmamalı. Bana kalırsa gururlanmaya hakkı var bile diyebilirim.” dedi Charlotte.

      “Çok doğru.” diye cevapladı Elizabeth, “Onun gururunu hoş görebilirdim, eğer o benimkini yerle bir etmeseydi.”

      “Gurur…” dedi derin düşüncelere dalmış olan Mary, “Bence çok sık rastlanan bir zayıflıktır. Tüm okuduklarıma dayanarak söyleyebilirim ki hakikaten yaygın, insan doğasının ona özel bir eğilimi var ve içimizde çok az kişi vardır ki kendinden hoşnut olmanın tadını çıkarmasın; haklı ya da haksız, nedeni ne olursa olsun… Gurur ve kibir farklı şeyler, her ne kadar sık sık aynı anlamda kullanılsalar da… Bir insan kibirli olmadan da gururlu olabilir. Gurur daha çok kendimize karşı duyduğumuz saygıyla ilgilidir, kibirse başkalarının bize duymasını istediğimiz saygıyla.”

      “Bay Darcy kadar zengin olsaydım…” dedi kız kardeşleriyle gelmiş olan genç Lucas’lardan biri, “Ne kadar gururlu olduğumla ilgilenmezdim. Bir sürü

Скачать книгу