Gurur ve Ön Yargı. Джейн Остин
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Gurur ve Ön Yargı - Джейн Остин страница 6
İçten ve rahat tavırlarıyla Elizabeth, onun yarısı kadar iyi çalmıyor olmasına karşın çok daha büyük bir zevkle dinlenmişti. Mary ise uzun bir konçertonun sonunda, Lucas’ların bir kısmı ve iki veya üç subay ile neşe içinde odanın bir ucundaki dansa katılmış olan küçük kız kardeşlerinin ricası üzerine çaldığı İskoç ve İrlanda havalarıyla alkış ve övgü toplamış olmaktan memnundu.
Bay Darcy akşamın böyle geçiyor olmasına sessizce içerleyerek yanlarında duruyordu, tüm konuşmaların dışındaydı ve Sör William Lucas’ı fark edemeyecek kadar kendi düşüncelerine dalıp gitmişti, nitekim Sör William da yanına gelip konuşmaya başladı:
“Gençler için ne zevkli bir eğlence bu böyle, Bay Darcy! Ne de olsa dans hiçbir şeye benzemez. Ben dansı parlak toplumların ilk gelişimlerinden biri olarak görüyorum.”
“Kesinlikle, bayım. Aynı zamanda dünyanın daha az parlak toplumları arasında moda olma gibi bir ayrıcalığı da var. Tüm yabaniler dans edebilir.”
Sör William yalnızca gülümsedi. Kısa bir sessizlikten sonra, “Arkadaşlarınız enfes dans ediyor.” diye devam etti, Bingley’nin de gruba katıldığını görünce. “Sizin de usta bir dansçı olduğunuzdan kuşkum yok, Bay Darcy.”
“Sanırım beni Meryton’da dans ederken gördünüz bayım.”
“Evet, doğru. Ve gördüklerimden fevkalade hoşnut kaldım. St. James’te sık sık dans eder misiniz?”
“Asla efendim! Ben zorda kalmadıkça dans etmem.”
“Sizce de orayı şereflendirmiş olmaz mısınız?”
“Eğer uzak durabilirsem hiçbir mekânı şereflendirmem.”
“Şehirde bir eviniz olduğu sonucunu çıkarıyorum?”
Bay Darcy başıyla onayladı.
“Bir zamanlar benim de şehre yerleşme düşüncelerim vardı. Yüksek sosyeteye bayılırım ama Bayan Lucas’a Londra havası iyi gelir mi pek emin olamadım.”
Cevap alma umuduyla durakladı ancak muhatabının hiç de öyle bir niyeti yoktu. Elizabeth de tam o anda onlara doğru yaklaşmaktaydı, Lucas oldukça centilmen bir harekette bulunma düşüncesine kapılarak ona seslendi:
“Sayın Bayan Eliza, niçin dans etmiyorsunuz? Bay Darcy, bu genç hanımı size çok hoş bir partner olarak takdim etmeme izin verin. Eminim ki önünüzde böyle bir güzellik dururken dansa hayır diyemeyeceksiniz.”
Ve Elizabeth’in elini tutarak şaşkınlıktan donakalmış ama pek de isteksiz görünmeyen Bay Darcy’ye uzatacaktı ki Elizabeth elini hemen geri çekti ve Sör William’a huzursuz bir biçimde bakarak:
“Bayım, gerçekten dans etmek için en ufak bir arzum bile yok! Çok rica ederim, buraya gelişimi eş aramaya yormayınız.”
Bay Darcy son derece ince bir tavırla ondan, kendisi ile dans etme şerefini bahşetmesini istese de boşunaydı.
Elizabeth kararlıydı, ne kadar ısrar etse de Sör William dahi onu kararından döndüremedi.
“O kadar olağanüstü dans ediyorsunuz ki Bayan Eliza, sizi seyretme zevkini bana çok görmeniz bir zulümdür. Bu bay da genelde dans etmekten hoşlanmazmış ama eminim, yarım saatini bize harcamakta bir sakınca görmez.”
“Bay Darcy pek kibardır.” dedi Elizabeth gülümseyerek.
“Gerçekten öyle, ama nedenini düşünürsek sevgili Bayan Eliza, nezaketi bizi şaşırtmamalı, sizin gibi bir eşe kim hayır diyebilir ki?”
Elizabeth cilveli bir bakış attı ve arkasını dönüp gitti. Dans etmeyişi onu, Darcy’nin gözünde küçük düşürmemişti. Aksine Darcy keyifle onu düşünmeyi sürdürüyordu ki Bay Bingley’nin kız kardeşi yanına gelerek: “Bu dalgınlığınızın kiminle ilgili olduğunu tahmin edebiliyorum.” dedi.
“Hiç sanmıyorum.”
“Her geceyi böyle bir topluluk içinde ve bu şekilde geçiriyor olmanın ne kadar katlanılmaz olduğunu düşünüyorsunuz ve sizinle kesinlikle aynı fikirdeyim. Bundan daha sinir bozucu bir şey hatırlamıyorum! Yavanlık ama bir yandan da gürültü… Hiçbir şey olduğu yok, öte yandan insanlar küçük dağları kendileri yaratmış gibi! Onlar hakkındaki eleştirilerinizi duymak için neler vermezdim!”
“Tamamen yanlış düşünüyorsunuz, sizi temin ederim ki aklım daha güzel şeylerle meşguldü. Güzel bir kadının yüzündeki bir çift güzel gözün bahşedebileceği keyifle düşüncelere dalmıştım.”
Bay Bingley’nin kız kardeşi hemen bakışlarını Bay Darcy’nin yüzüne çevirdi ve hangi hanımın böyle düşünceler uyandıracak özelliğe sahip olduğunu kendisine söylemesini istedi. Bay Darcy mertliğini bozmadan: “Bayan Elizabeth Bennet.” diye cevap verdi.
“Bayan Elizabeth Bennet mı?” diye yineledi Bayan Bingley, “Âdeta afalladım. Ne zamandır böyle bir hayranlık besliyorsunuz ona karşı? Ve kısmetse ne zaman iyi dileklerimiz sizinle olacak?”
“Ben de tam bu soruyu sormanızı bekliyordum. Bir hanımın hayal gücü ne de hızlı işliyor, bir anda hayranlıktan aşka, aşktan izdivaca geçiveriyor. İyi dileklerinizin benimle olacağını biliyordum.”
“Yok, eğer bu konuda bu kadar ciddiyseniz, bu işe kesin oldu gözüyle bakarım. Gerçekten harika bir kayınvalideniz olacak ve onun iki günde bir Pemberley’ye, yanınıza geleceğinden hiç kuşkum yok.”
Bayan Bingley kendini bu konuda eğleyedursun, Darcy onu, istifini hiç bozmadan dinledi. Dinginliği, Bay Bingley’nin kız kardeşine düşüncelerinde tamamen haklı olduğu izlenimini veriyordu, esprileri de ardı ardına sıraladı durdu.
7
Bay Bennet’ın servetinin neredeyse tamamı, senede iki bin sterlin kâr getiren bir araziden oluşuyordu, kızların şanssızlığına bakın ki bu mülk, erkek vâris olmaması nedeniyle uzak bir akrabaya kalacaktı. Annelerinin serveti ise hayattaki konumları için yeterli olsa da babalarının mülkünden yoksun kalmanın eksikliğini kapatmaya yetmezdi. Bayan Bennet’ın babası Meryton’da bir avukattı ve ona dört bin sterlin bırakmıştı.
Bayan Bennet’ın, babalarının yanında çalışan bir memurken, sonradan onun işinin başına geçmiş olan Bay Philips ile evli bir de kız kardeşi vardı. Ayrıca Londra’da saygıdeğer ticari işler yapan bir erkek kardeşi bulunuyordu.
Longbourn köyü, Meryton’ın yalnızca bir mil ötesindeydi; bu mesafe, genç hanımlar için olabilecek en uygun uzaklıktı çünkü haftada üç dört kez teyzelerine ve yol üzerindeki bir şapkacıya karşı görevlerini yerine getirmekten kendilerini alamıyorlardı. Özellikle ailenin en küçük iki üyesi, Catherine ve Lydia bu ziyaretlerde bulunuyorlardı, zihinleri ablalarına oranla daha az şeyle meşguldü ve yapacak daha iyi bir işleri olmadığı zaman Meryton’a doğru yürüyüşe çıkıyorlardı. Sabahlarını boş geçirmemek ve akşamleyin konuşulacak konuları belirlemek