Dünya’nın Merkezine Seyahat. Жюль Верн

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Dünya’nın Merkezine Seyahat - Жюль Верн страница 14

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Dünya’nın Merkezine Seyahat - Жюль Верн

Скачать книгу

yüze yakın bilim derneğinin üyesi olan amcam, bu teklifi severek kabul etti ve bu durum Bay Fridrikssen’i gözle görülür biçimde mutlu etti.

      “Şimdi…” diye devam etti, “Bana kütüphanemizde hangi kitapları bulmayı umduğunuzu belirtirseniz, belki onları elde etmenizi sağlayabilirim.”

      Amcamla göz göze geldik. Kararsız kalmıştı. Bu dolambaçsız soru, direkt olarak çalışmasının kaynağına yönelikti. Bir anlık tereddütten sonra konuşmaya karar verdi.

      “Bay Fridrikssen, acaba kitaplarınız arasında Arne Saknussemm’e ait olan var mıydı?”

      “Arne Saknussemm mi?” diye yineledi Reykjavikli profesör. “Şu on altıncı yüzyıl âlimi, bir doğa bilimci, kimyacı ve seyyah olan Arne Saknussemm mi?”

      “Ta kendisi!”

      “İzlanda edebiyatının ve biliminin gurur kaynaklarından biri öyle mi?”

      “Kesinlikle!”

      “Dünyaca tanınmış bir âlim olan Saknussemm mi?”

      “Evet öyle.”

      “Hani şu cesareti ve dehası eşit derecede olan?”

      “Onu iyi tanıdığınızı anlayabiliyorum.”

      Kendi kahramanın bu şekilde tasvir edilmesiyle amcamın ağzı kulaklarına varmıştı. Bay Fridrikssen’i bakışlarıyla yiyip bitirmişti âdeta.

      “Peki…” dedi, “Nerede bu eserler?”

      “Maalesef onun eserlerine sahip değiliz.”

      “Nasıl olur? İzlanda’da değil mi?”

      “Ne İzlanda’da ne de başka yerdeler.”

      “Neden peki?”

      “Çünkü Saknussemm dinsel sapkınlık sebebiyle işkence gördü ve 1573 yılında kitapları cellatlarca yakıldı.”

      “Harika! Mükemmel!” diye bağırdı amcam. Doğa bilimleri profesörünü hayrete düşürmüştü.

      “Ne?” diye bağırdı profesör.

      “Evet evet, işte şimdi her şey açığa kavuştu. Saknussemm’in zekâsının örneği olan keşiflerini neden anlaşılmaz bir şifreyle yazdığını şimdi anlıyorum. Çünkü kara listeye alınmıştı ve sırrını saklamak zorundaydı.”

      “Ne sırrı?”

      “Şey, işte…” diye geveledi amcam.

      “Elinizde gizli bir belge mi var?” diye sordu ev sahibimiz.

      “Hayır, sadece varsayımda bulunuyordum.”

      “Tamam o zaman.” diye cevapladı Bay Fridrikssen. Afallamış olan amcamı zorlamayacak kadar kibardı. “Umarım, adamızın maden zenginliklerini görmeden buradan ayrılmazsınız.”

      “Kuşkusuz…” dedi amcam. “Ama sanırım biraz geç kaldım bunun için. Daha önce başka bilginler onları görmüştür kanımca.”

      “Evet Bay Lidenbrock; Bay Ólafsson ve Bay Povelsen’in kralın buyruğuyla yaptıkları çalışmalar, Troil’in araştırmaları, Fransız korveti La Recherche ile gelen Bay Gaimard ve Bay Robert’in yönettiği bilimsel heyet ve son olarak Reine Hortanse ile gelen bilim adamlarının çalışmaları, İzlanda hakkındaki bilgilerimizi genişletmiştir. Fakat sizi temin ederim ki daha keşfedilecek çok şey var.”

      “Öyle mi sizce?” diye sordu amcam, gözlerinden fışkıran heyecanını saklamaya ve sakin kalmaya çabalıyordu.

      “Tabii ki daha hakkında pek az şey bilinen öyle çok dağ, buzul ve volkan var ki! Çok öteye gitmeye gerek yok. Şurada, ufuktaki dağı gördünüz mü? İşte o Sneffels’tir.”

      “Ah!” dedi amcam olabildiğince sakin kalmaya çabalayarak, “Sneffels o mu?”

      “Evet, Dünya’daki en ilginç volkanlardan birisidir ve kraterine de kimse ulaşamamıştır.”

      “Sönmüş bir yanardağ mı?”

      “Evet, beş yüz yıldan beri hiç patlamadı.”

      “Tamam.” diye cevapladı amcam, sevinçten havaya fırlamamak için bacaklarını kenetlemişti. “İşte benim jeolojik çalışmalarıma başlamak istediğim yer orası, Seffel, Fessel… Adı ne demiştiniz?”

      “Sneffels.” dedi iyi niyetli Bay Fridrikssen.

      Konuşmanın bu kısmını Latince yapmışlardı, kelimesi kelimesine anlamıştım ve amcamın vücudunun her noktasından fışkıran heyecanını bastırmak için gösterdiği çaba karşısında gülmemek için kendimi zor tutmuştum. Kendine masum bir hava vermeye çalışsa da bu hâliyle yaşlı bir şeytana benziyordu.

      “Evet.” dedi, “Söyledikleriniz kararımı vermemi sağladı. Sneffels’e tırmanmaya çalışacağız. Hatta belki kraterini de inceleme şansımız olur.”

      “Üzgünüm…” diye cevapladı Bay Fridrikssen, “Ama çalışmalarım dolayısıyla buradan ayrılmam imkânsız, aksi takdirde sizinle gelmekten hem zevk alırdım hem de bu, yararıma olurdu.”

      “Oh lütfen Bay Fridrikssen!” dedi amcam, “Kimseye rahatsızlık vermek istemeyiz. Yine de size kalben teşekkür ederim, sizin gibi değerli bir kişinin bize eşlik etmesi çok işimize yarardı fakat işleriniz…”

      Ev sahibimizin İzlandalı ruhunun masumluğuyla, amcamın kötü niyetini sezmediğine memnundum.

      “Şu volkandan başlamanızı kuvvetle tavsiye ederim Bay Lidenbrock. Çok ilginç gözlemlerde bulunacaksınız. Ama lütfen, Sneffels Yarımadası’na nasıl gideceğinizi söyler misiniz?

      “Körfezi geçerek denizden gitmeyi planlıyorum. En kestirme yol bu.”

      “Elbette ama imkânsız.”

      “Neden?”

      “Çünkü Reykjavik’te bir tek sandalımız bile yok.”

      “Ne diyorsunuz!”

      “Kıyıyı takip ederek karadan gitmek zorundasınız. Daha uzun fakat daha ilginç olacaktır.”

      “Peki o zaman bir rehbere ihtiyacımız olacak.”

      “Size birisini önerebilirim.”

      “Güvenilir ve zeki birisi mi?”

      “Evet, yarımadanın yerlisi. Kuzey ördeği avcısıdır ve çok da zekidir. Dancayı mükemmel konuşur.”

      “Onu ne zaman görebilirim?”

      “İsterseniz yarın.”

      “Neden

Скачать книгу