Odise. Гомер

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Odise - Гомер страница 6

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Odise - Гомер

Скачать книгу

bana, ey Müzler, çok uzaklara gitmiş o hünerli yiğit, ünlü şehir Truva’yı yağmalamıştı ya. Pek çok şehirler görmüştü ve pek çoğunun örfünü ve âdetini öğrenmişti. Hem de kendi hayatını kurtarmak ve adamlarını sağ salim eve getirmek isterken çok acılar çekmişti denizlerde. Ama ne yaptıysa adamlarını kurtaramadı, büsbütün kendi aptallıkları yüzünden yok oldular. Güneş tanrısı Hyperion’un sığırlarını yediler, tanrı da onların eve dönüş yollarını kapadı hepten. Sen de söyle bana bütün bunları ey Zeus’un kızı, her nereden olursa olsun duydunsa.

      Savaşta ölümden veya gemi kazasından kurtulanlar artık evlerine döndüler sağ salim, Odysseus hariç; o, karısına ve ülkesine dönmek için özlem duysa da onu büyük bir mağarada saklayan ve onun için yanıp tutuşan Tanrıça Kalypso tarafından alıkondu. Ama yıllar yıllar geçti, tanrıların onun İthaka’ya dönmesi gerektiğine karar verdikleri zaman geldi; ancak buna rağmen, kendi halkı arasındayken bile, dertleri hâlâ bitmemişti. Yine de bütün tanrılar artık ona merhamet etmeye başladı, hâlâ durmadan ona zulmeden ve eve gitmesine izin vermeyen Poseidon hariç.

      Şimdi Poseidon Etiyopyalılara gitti, dünyanın öbür ucunda yaşayan ve ikiye bölünmüş, biri batıya, diğeri doğuya bakmakta olan.11 Oraya koyun ve öküz kurbanlıkları kabul etmeye gitmişti ve şölende eğleniyordu. Ama diğer tanrılar Olympos’lu Zeus’un sarayında toplandılar, tanrılarla insanların babası ilk önce konuştu. O sırada Aigisthos’u düşünüyordu, Agamemnon’un oğlu Orestes tarafından öldürülmüştü.12 Diğer tanrılara şöyle seslendi:

      “Bakın işte, insanlar kendi aptallıklarından başka hiçbir şey olmayan şeyler için tanrıları nasıl suçluyorlar! Aigisthos’a bakın, o Agamemnon’un karısıyla günahkârca beraber oldu ve sonra Agamemnon’u öldürdü, sonu olduğunu bile bile; zira ona Hermes’i gönderdim uyarmak için, her iki şeyi de yapmasın diye, öyle ki Orestes büyüyüp eve dönmek isteyince mutlaka öcünü alacaktı. Hermes bunu ona bütün iyi niyetiyle anlattı ama o dinlemedi ve şimdi bütün bedelini ödedi.”

      Gök gözlü tanrıça Athena buna karşılık vererek şöyle dedi: “Baba, Kronosoğlu, kralların kralı, Aigisthos hak ettiği cezayı buldu ve onun yaptığını yapan herkes de böyle olacak. Ama Aigisthos ne burada ne orada, benim yüreğim Odysseus için acı çeker onun acılarını düşündükçe; yalnız, etrafı denizle çevrili adada, tüm arkadaşlarından uzaklarda, zavallı adam! Ağaçlarla kaplı bir ada bu, denizin tam ortasında ve burada bir tanrıça yaşıyor, bütün denizlerin derinliklerini bilen ve gökle yeryüzünü birbirinden ayıran koca sütunları taşıyan uğursuz Atlas’ın kızı. Atlas’ın bu kızı; zavallı, mutsuz Odysseus’u esir tutuyor ve tatlı sözlerle evini unutturmaya çalışıyor. Ancak hayattan yorulmuş Odysseus sadece kendi ocağının dumanını bir kere daha nasıl görebileceğini düşünüyor. Siz, efendim, bunu önemsemiyorsunuz lakin Odysseus Truva önlerindeyken, sizin gönlünüzü almadı mı pek çok kurban adayıp? O zaman neden ona hâlâ bu kadar kızgınsınız?”

      Bulut devşiren Zeus da cevap verdi: “Kızım, neden bahsediyorsun sen? Nasıl unutabilirim Odysseus’u, ki yeryüzünde ondan daha yetenekli adam yok, gökte yaşayan ölümsüz tanrılara adak sunmakta daha cömerti de! Aklında olsun, Poseidon Odysseus’a hâlâ öfkeli, Kiklopların13 kralı Polyphemos’un gözünü kör etti diye. Polyphemos, deniz kralı Phorkys’in kızı, deniz perisi Thoosa’dan olan oğlu Poseidon’un ki Thoosa, Poseidon’la birleşmişti oyuk mağaralarda. Bu sebeple Odysseus’u peşinen öldürmese de evine gitmesine engel olarak işkence ediyor ona. Yine de kafa kafaya verip düşünelim, dönmesi için nasıl yardımcı olabiliriz diye. Böylece Poseidon sakinleşir, zira hepimiz aynı fikirde olunca bize karşı gelmesi zor olur.”

      Athena şöyle dedi: “Baba, Kronosoğlu, kralların kralı, eğer artık tanrılar Odysseus’un eve dönebileceğini söylüyorlarsa ilk önce Hermes’i, karar verdiğimizi ve dönmesi gerektiğini Kalypso’ya söylemesi için Ogygia Adası’na göndermeliyiz. Bu sırada ben de İthaka’ya gideceğim, Odysseus’un oğlu Telemakhos’un oğluna cesaret vermeye. Onu yüreklendireceğim, Akhaları toplantıya çağırması ve annesi Penelope’nin çok sayıda koyun ve öküzlerinin kökünü kurutan talipleriyle çekinmeden konuşması için. Onu Sparta ve Pilos’a sevk edeceğim, sevgili babasının dönüşü hakkında bir şeyler öğrensin diye; zira bu, insanların onun hakkında iyi şeyler söylemesini sağlayacak.”

      Böyle söyleyerek bağladı ışıl ışıl parlayan altın sandaletlerini, hiç bozulmazdı, yer veya deniz üstünde rüzgâr gibi uçabilirdi onunla. Tunç temrenli, heybetli mızrağını kavradı, oldukça ağır, iri ve sağlamdı, öfkelendi mi yiğitlerin sıralarını bununla kırıp geçirirdi. Olympos’un doruklarından fırladı aşağıya doğru, hemen İthaka’ya vardı; Odysseus’un evinin giriş kapısı eşiğinde, elinde tunç bir mızrak, bir ziyaretçi, Taphosluların önderi Mentes kılığına girdi. Burada kibirli talipleri, boğazlayıp yedikleri öküzlerin postları üzerinde otururken buldu, evin önünde dama oynuyorlardı. Erkek hizmetçiler ve uşaklar koşturuyordu çevrelerinde, bazıları karma kabında şarabı suyla karıyordu, bazıları yaş süngerlerle masaları temizleyip tekrar seriyordu ve bazısı da bol miktardaki eti parçalıyordu.

      Telemakhos gördü onu herkesten evvel. Talipler arasında oturuyordu umutsuzca, cesur babasını ve onları evden nasıl kovalayacağını düşünüyordu; günler geçip de tekrar evine dönseydi ve saygı görseydi keşke. Böyle kara kara düşünüp aralarında otururken Athena’yı gördü ve dosdoğru avlu kapısına gitti, zira bir yabancının kabul edilmek için bekletilmesine kızmıştı. Sağ elini tuttu ve mızrağını vermesini söyledi. “Hoş geldin evimize.” dedi. “Önce yemek ye, sonra ne için geldiğini söylersin.”

      Böyle deyip yol gösterdi ve Athena da ardından gitti. İçeri girdiklerinde elindeki mızrağı alıp güçlü bir taş direğe dayalı mızraklığa koydu, bedbaht babasının mızrakları arasına ve güzelce işlenmiş, süslü bir keten örtü serdiği bir koltuğa götürdü onu. Ayakları için bir iskemle vardı ve kendisi için de yanına bir sandalye çekti, taliplerden uzaktalardı, böylece konuk bunalmazdı yemek yerken çıkardıkları gürültülerden ve saygısızlıklarından hem de babası hakkında rahat rahat soru sorabilirdi.

      Sonra bir hizmetçi kadın su getirdi güzel bir altın ibrikte ve ellerini yıkamaları için gümüş bir leğene döktü suyu, yanlarına da temiz bir masa çekti. Kâhya kadın ekmek getirdi onlara ve evdeki güzel yiyeceklerden koydu önlerine, bu sırada tabak tabak her çeşit etten getirdi, et sunan ve önlerine altın kupalar koydu.

      Ardından talipler geldiler içeri ve tahtlarda, koltuklarda yerlerini aldılar. Derhâl erkek hizmetçiler ellerine su döktü, halayıklar ekmek sepetleriyle dolaştılar etraflarında, uşaklar karma kaplarını şarap ve suyla doldurdular ve hepsi önlerindeki güzel yiyeceklere uzattılar ellerini. Yeteri kadar yiyip içtikten sonra, müzik ve dans istediler ziyafete renk katacak. Bir uşak Phemios’a lir getirdi, onlara şarkı söylemesi için zorladılar onu. Phemios lirine dokunup şarkı söylemeye başladığı anda, Telemakhos Athena’yla sessizce konuşmaya başladı, diğerleri duymasın diye başını yaklaştırmıştı onunkine.

      “Aziz misafirim!” dedi. “Dilerim söyleyeceklerime gücenmezsin. Bedelini ödemeyenlere şarkı söylemek kolay gelir ve bütün bunlar kemikleri el değmemiş bir yerde çürüyen veya dalgalar arasında un ufak olan birinin pahasına yapılıyor. Eğer bu adamlar babamın

Скачать книгу


<p>11</p>

Belli ki yazara göre siyah ırk Afrika boyunca yayılıyor, yarısı batıda Atlantik’e, diğer yarısı ise doğuda Hint Okyanusu’na bakıyor. (ç.n.)

<p>12</p>

Zeus burada Argos kralı ve Truva’da Yunanların önderi Agamemnon’un uğursuz eve dönüşünden ve Kraliçe Clytemnestra’nın âşığı olarak aldığı köle Aegisthus tarafından öldürülüşünden bahsetmektedir. Ardından Agamemnon’un ve Clytemnestra’nın oğulları Orestes, babasının ölümünün öcünü almak için hem annesini hem de Aegisthus’u öldürür. Bu tüyler ürpertici olay hakkında daha ayrıntılı bilgi için Kitap III, IV ve XI’e bakınız (ç.n.).

<p>13</p>

Kiklop: Yunan mitolojisinde alınlarının ortasında tek gözleri bulunan devler. (ç.n.)