Odise. Гомер
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Odise - Гомер страница 8
Sonra Telemakhos konuştu. “Utanmazsınız!” diye bağırdı. “Terbiyesiz taliplersiniz, haydi şimdi zevkle şölen yapalım ve gürültü olmasın, zira Phemios kadar ilahi sesli bir adamı duymak nadir bir şeydir. Ama sabah herkes toplansın, size bildireceğim ki usulüne uygun olarak, gidin ve birbirinizin evinde ziyafet verin sırayla, kendi paranızla. Ama eğer tek bir kişinin sırtından geçinmekte ısrar ederseniz Tanrı yardımcım olsun, Zeus hesaplaşır sizinle ve babamın evinde ölüp gittiğinizde öcünüzü alacak tek bir adam kalmaz.”
Talipler onu duyunca dudaklarını ısırdılar ve konuşmasındaki gözü pekliğe şaşırdılar. Sonra, Eupeithesoğlu Antinoos şöyle dedi: “Tanrılar sana esip gürleme ve abartarak konuşma dersi vermiş anlaşılan, Zeus sana İthaka’da bir zamanlar babanın olduğu gibi önder olmayı hiç bahşetmesin.”
Telemakhos cevap verdi: “Antinoos, çıkışma bana, Tanrı isterse, olabilirsem ben de önder olacağım. Bu benim için düşünebildiğin en kötü kader mi? Kral olmak hiç de kötü bir şey değil, zira hem zenginlik hem de onur getirir. Yine de Odysseus öldüğüne göre, İthaka’da pek çok üstün adam var, genci, yaşlısı; bunlar arasından biri önder olabilir. Buna rağmen, kendi evimde benim önder ve Odysseus’un benim için kazandıklarını ben yöneteceğim.”
Ardından Polybosoğlu Eurymakhos cevap verdi: “Tanrı’ya kalmış karar vermek aramızdan kimin kral olacağına ama evinin ve mallarının efendisi sensin. İthaka’da sana zarar verecek veya zorla mallarını alacak kimse yoktur. Şimdi söyle dostum, şu yabancıyı bilmek istiyorum. Hangi ülkeden gelmiş? Hangi aileden ve evi nerede? Babanın dönüşü hakkında haberler mi getirmiş, yoksa kendi işi için mi gelmiş? Hâli vakti yerinde biri gibiydi ama o kadar aceleyle kalkıp gitti ki onu tanıyamadık bile.”
“Babam öldü gitti.” diye karşılık verdi Telemakhos. “Bana söylentiler ulaşsa da artık inanmıyorum bunlara. Anam bazen bir kâhin çağırıp sorar ama bu kehanetlere kulak asmıyorum. Yabancıya gelince; Ankhialosoğlu Mentes’tir o, Taphosluların önderi, babamın eski bir arkadaşı.”
Ama yüreğinde biliyordu ki o bir tanrıçaydı.
Talipler tekrar türküye ve oyuna döndüler, akşam oluncaya dek. Gece çökünce eğlencelerinin üstüne, kendi evlerindeki yataklarına gittiler. Telemakhos’un odası, yüksekte, dış avluya bakan kuledeydi. Burada, düşüne düşüne yürüdü aceleyle. Yaşlı bir kadın, Peisenoroğlu Ops’un kızı Eurykleia önünde yürüyordu bir çift parlak çıra ışığıyla. Laertes satın almıştı kendi parasıyla daha genç bir kızken onu. Yirmi öküz parası vermişti onun için ve kendi karısına gösterdiği kadar saygı göstermişti evinde, ama yatağına almamıştı karısının öfkesinden korktuğu için. İşte oydu şimdi Telemakhos’un yolunu aydınlatan; evdeki bütün kadınlardan daha çok sevgi göstermişti ona, zira bebekken emzirmişti. Odasının kapısını açtı ve yatağın üzerine oturdu Telemakhos, gömleğini çıkarıp yaşlı kadına verdi. Kadın da düzgünce katlayıp yatağının yanındaki askıya astı. Dışarı çıktıktan sonra, gümüş kilidinden çekti kapıyı ve halka yardımıyla sürgüyü çekip yerleştirdi. Ancak Telemakhos, üzerinde yünden bir örtüyle uzanarak planladığı yolculuğu ve Athena’nın verdiği öğüdü düşündü bütün gece.
KİTAP II
Telemakhos; talipleri yiğitçe toplantıya çağırır ve şikâyetlerini söyler, mallarını israf etmekten vazgeçmelerini ve evinden gitmelerini rica eder. Talipler ricasını hiçe sayarak onu alaya alırlar. Telemakhos Athena’ya yakarır ve seyahat için hazırlıklarını hızlandırır, tanrıça ve yaşlı bakıcı Eurykleia ona yardım ederler. Gece çökünce Athena taliplerin derin bir uykuya dalmalarını sağlar ve Telemakhos’la beraber Pilos’a yelken açar.
Sabahın çocuğu, gül parmaklı şafak görününce, Telemakhos yatağından kalktı ve giyindi. Güzel ayaklarına sandaletlerini bağladı, kılıcını omzuna astı ve ölümsüz bir tanrı gibi çıktı odasından. Hemen habercileri gönderdi, insanları toplantıya çağırsınlar diye, onlar da çağırdılar ve bunun üzerine insanlar toplandı. İnsanlar toplanınca Telemakhos elinde mızrağıyla toplantı yerine gitti, yalnız değildi, zira iki köpeği de yanındaydı. Athena ona öyle bir tanrısal güzellik bahşetmişti ki yanlarından geçtikçe hayretler içinde bakıyordu bütün gözler ona; babasının tahtına oturması için en yaşlı danışmanlar bile yol açtılar.
Yaşlılıktan iki büklüm olmuş ve çok deneyimli bir adam olan Aigyptios konuştu önce. Oğlu Antiphos, Odysseus’la beraber soylu atların toprağı İlyon’a gitmişti ama yabani Kikloplar öldürmüştü onu hepsi mağaraya kapatıldığında ve akşam yemeği yapılmıştı.16 Üç oğlu daha vardı, ikisi babalarının topraklarında çalışıyorlardı hâlâ, üçüncü oğlu Eurynomos ise taliplerdendi. Ancak babaları, Antiphos’un acısını unutamıyordu ve onun için gözyaşı döke döke konuşmasına başladı.
“İthaka’nın beyleri!” dedi. “Beni dinleyin. Odysseus gittiği günden beri, böyle dernek kurulmamıştı bugüne kadar. Kim olabilir, yaşlı veya genç, bizi toplantıya çağırmayı gerekli gören? Bir ordu yaklaştığının haberini mi almış ve bizi uyarmak mı ister, yoksa başka bir halk meselesini mi konuşacak? Eminim ki fevkalade bir adamdır ve Zeus yüreğinin arzusunu bahşedecektir ona.”
Telemakhos bu konuşmayı iyi bir işaret olarak gördü ve hemen ayağa kalktı, zira konuşmaya can atıyordu. Meydanın ortasında durdu ve seçkin haberci Peisenor asasını getirdi. Ardından Aigyptios’a dönerek, “Efendim şimdi öğreneceksiniz.” dedi. “Benim sizi toplantıya çağıran, zira çok kederli bir hâldeyim. Sizi uyarmam gereken bir ordunun yaklaştığı haberini almadım veya konuşacağım bir halk meselesi de yok. Benim derdim tamamen bana ait ve evimdeki iki büyük talihsizlikle ilgili. Birincisi, soylu babamın kaybı, kendisi burada olan herkesin önderiydi ve her birinize bir baba gibiydi. İkincisi ise daha ciddi ve çok yakında varlığımın tamamen bitmesine sebep olacak. Aranızdaki önderlerin oğulları rızası dışında evlenmek için rahatsız ediyor anamı. Babası İkarios’a gitmeye korkarlar, beğendiği birini seçmesi ve kızına çeyiz vermesi için. Bunun yerine babamın evinde oyalanırlar her gün; öküzlerimizi, koyunlarımızı ve besili keçilerimizi kurban ederler şölenleri için ve içtikleri şarabın miktarını bile düşünmezler. Hiçbir mal mülk dayanmaz bunca umursamazlığa. Kapımızdan belayı savacak Odysseus da yok artık başımızda ve onlara karşı duramıyorum ben tek başıma. Buna rağmen gücüm olsaydı savunurdum elbette kendimi, zira böyle bir muameleye dayanamıyorum artık, evim rezil ve harap ediliyor. Bu sebeple saygı gösterin kendi vicdanınıza ve halkın düşüncelerine. Tanrı’nın öfkesinden de korkun, hoşnutsuz olup saldırmasın tanrılar size diye. Zeus ve toplantıları başlatıp bitiren Themis adına yalvarırım, geride durmayın dostlarım ve beni tek başıma bırakmayın. Yiğit babam Odysseus Akhalara bir kötülük etmişti de şimdi benden öç mü alıyorsunuz, bu taliplere yardım edip cesaret vererek. Diğer yandan, evim, yuvam tüketilecekse eğer o zaman bunu sizin yapmanızı yeğlerim, zira o zaman size karşı davamı güdüp ziyanımın tamamını ödetinceye kadar ev ev dolaşıp ihtar ederdim, ancak şimdi hiçbir çarem yok.”
Böyle diyerek asasını yere fırlattı ve gözyaşlarına boğuldu. Herkes acıdı hâline; ama sessizce oturdular ve öfkeli bir cevap vermeye girişmedi kimse, Antinoos hariç. Şöyle
16
Aigyptios, Antiphos’un sonunu elbette bilemezdi, zira henüz Odysseus’la ilgili veya ondan alınan bir haber yoktu (ç.n.)