Cellat. Ахмет Мидхат
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Cellat - Ахмет Мидхат страница 5
“Tuhafsın Stefani! Sana bu kadar delikanlı düşkünlük göstersin, hiçbirisini beğenmeyesin de bu esmer çocuğu beğenesin!”
“Beğenip beğenmememin ne önemi olabilir? Şu kadar ki, bizim kim olduğumuzu tanımaksızın ve hatta yüzümüzü bile görmeksizin bizi korumak için canını tehlikeye atması, elbette karakterinin yüceliğine şahitlik eder.”
“Acaba kendisine borçlu olduğumuz teşekkürü etmek için bu delikanlıyı nerede bulabiliriz?”
“İşte orası zor. Aslında poliste kaydı bulunması gerekirse de onu da kim arayıp inceleyecek?”
“Babanın görevi değil mi?”
“Hayır! Babama bu görevi yüklemeyi hiç canım istemiyor. Zavallı babacığımın kendi derdi kendisine yetişiyormuş gibi…”
“O bizim kim olduğumuzu bilseydi kendisi gelir bizi bulurdu.”
“Bunu da ümit edelim. Çünkü mahkemede verdiği ifadeye göre bizi hiç tanımıyormuş, sadece genel görgü kurallarına uymayan Leon’a görgü kurallarını tanıtmak için müdahalede bulunmuş.”
“O hâlde demek oluyor ki delikanlının sende yarattığı etki de birkaç gün içinde söner gider.”
Kız bu son söze karşılık hiçbir şey söylemedi. Annesi ise hemen o saatten başlayarak kızdan Andre hatırasını silmeyi gerek gördüğünden sözü başka taraflara saptırarak akşamı ettiler.
III
Hikâyemizin bu ilk kitabının ilk bölümü, romanımızın geçtiği zamanı tariften ibaret olup, ikinci bölümünde ise bazı isimler gördük ki bunlara dair hemen açıklama almazsak dile getirilen isimlerin sahiplerinin hikâyemizce önem dereceleri meydana çıkmaz.
Eyena Köprüsü üzerinde Leon ile karşılaşmalarının biraz öncesinde Madam Tonak ile kızı Matmazel Stefani haklarında yapmış olduğumuz tariflerden, bu iki kadının vücut ve yüzce olağanüstü bir güzellik ve tatlılığa sahip olduklarını söylemiştik.
Hâlbuki tepeden tırnağa kadar siyahlar giyinmiş olan iki kadının gerçek güzellik ve tatlılıkları, bu zalim rengin örtüsü altında gizli kalacağından, insan ne kadar dikkat etmiş olsa da bunların güzelliklerine hakkınca layığını veremez.
Madam Tonak, her ne kadar güzelliğinin doruğunda olduğu iddiasında bulunabilecek zamanı çoktan geçmiştiyse de Matmazel Stefani henüz yirmi iki yaşını bitirerek yirmi üçüne girmiş olmasıyla gençliğinin baharındaydı ki, bir kadın için süs sayılacak her ne kadar üstün nitelik düşünülebilirse hepsine fazlasıyla sahip olduğundan, kadın soyunun tümüne üstünlük ve başarısını iddia etmiş olsa bile ayıplanamaz. Hâlbuki bu kız güzellik açısından en üst seviyeyi bulmuş olduğu gibi iyi ahlak açısından da meleklere has bir ahlaka sahip olduğundan, bu eşsizliği ile övünmesinin herkesçe kabul görecek imkânlardan yararlanma derdine de asla düşmemiştir.
Matmazel Stefani Tonak’ın görünümünü hayalinizde resmetmek isterseniz, orta boylu kadınlardan biraz daha yüksek; fakat vücudunun inceliği sebebiyle ilk bakışta daha uzunca gibi görünebilecek olan bir boyu öncelikle karşınıza getiriniz. Bu boyun üst tarafına uzun ve güzel bir gerdan; onun üzerine de minimini bir baş koyunuz da, onu da sarı ipeklerden renkçe daha tatlı olan bir kucak uzun lepiska saçlarla süsleyiniz.
Bu saçların güzelce çerçevelendirdikleri figürün şeklini oval olarak düşünerek bu resmin güzel noktaları olan gözlerini, saf maviliğin bile ağzının sularını akıtacak bir mavi renkle boyayınız. Minimini bir burun ile küçük bir ağzı da, renkçe kederliymişçesine solgun olan bu çehreye gayet orantılı olarak çizip tamamlayınız. O küçük ağzı da her biri pirinç iriliğinde; fakat pirinçten renkçe pek çok daha beyaz sık dişlerle öyle bir süsleyiniz ki azıcık bir gülümsemesi hâlinde, hayretli bakışlara pırıltılar saçsınlar.
Matmazel Stefani Tonak’ın el ve ayaklarının ne kadar küçük olduklarını bundan önce de haber vermiştik. Şimdi tariflerimizi hayallerinizde güzelce şekillendirir ve canlandırır da, bu canlandırmanızı da ustaca bir fırça ile bir tabloya işler ve yorumlarsanız, Stefani’nin realist yollu aslına benzer bir resmini yapmış olursunuz. Bu tabloyu dikkatle incelediğiniz zaman da, Avrupa’ca mutlaka kont ve dük gibi prensler seviyesinde olan ailelerden birisine mensup ve asilzadelik niteliklerini eksiksizce kendisinde toplamış bir kadının resmini yapmış olduğunuza hiç şüpheniz kalmaz.
Bu kız yalnız yüzce, yalnız vücut ve salınışça “şahane” nitelendirmesine layık olmaz. Tekrar ederiz ki ahlakça da “melek gibi” nitelendirmesine hakkıyla layıktır. Kadınlar için huy ve karakter özelliği olarak görülecek kusur -fakat kusur sayışımızda hatamız yoksa- hemcinsleriyle güzellik ve süs yarışı yapmaları olduğu hâlde Stefani’de bu çaba, bu rekabet bile yoktur. Daima sade giyinir. Fakat en sade olarak giydiğini, en süslü kadınların giyimlerinden daha çok üstüne yakıştırır. Yumuşaklığı, alçak gönüllülüğü düsturlarından olup, hatta kendi başına bulunduğu zamanlarda sanki sürekli bir hüzün içindeymişçesine o melek yüzünü güzel bir hüzün ifadesi kaplamasına rağmen, her kim olursa olsun güler yüz görme umuduyla karşısında boy gösterecek olsa onu, gözlere parıltı ve gönüllere ferahlık veren tatlı gülümsemelerle karşılamak, bu kızın yaradılışındandır.
Babası Pol Tonak ise yaradılışça kızının hemen tam tersidir. Stefani her hâlince, her ahlakınca kendisinin tıpkısı olan annesinden kopya edilmiş olduğu hâlde babası sanki kızın yaradılışında tümüyle yabancıymış gibi kızına asla benzemez.
Yaşı yetmişe ulaştığı hâlde Pol Tonak hâlâ dimdik, sapasağlam bir adam olup, boyu uzun, göğsü ve omuzları geniş, pazıları bacakları kalın, elleri ayakları büyük bir adamdır.
Aslen Provans eyaletinde bir bakkal ve sıradan bir köylü olan Pol Tonak’ta bundan başka bir şey aramak mümkün olabilir mi?
Gelgelelim ki Pol Tonak gönlü güzel, yüreği sağlam bir adam olup, askerî kumanya müteahhitliğinde para kazananlar için, kazandığı parayı en helalinden kazanmak ne kadar mümkünse o kadar helalinden kazanmıştı.
Pol Tonak için bir kez köylü bir bakkal dememize rağmen, sonrasında da askerî malzeme müteahhidi diye vermiş olduğumuz bilgileri birbirlerine karşıt zannetmeyiniz. Aslen köylü ve bakkaldı. Fakat Napolyon Bonapart henüz bir topçu subayıyken birkaç defa Pol Tonak’ın bakkal dükkânında veresiye karnını doyurmuş olduğu gibi, birkaç defa da züğürtlüğü sırasında, Pol Tonak, hatta sonradan geri alacağını ümit bile etmemesine rağmen, kendisine borç para vermişti. Napolyon askerî rütbeleri çabuk çabuk kazanarak büyüdüğünde de Pol Tonak ile olan dostluğu kesilmemiş ve en sonunda Genç General diye yalnız Fransa’da değil bütün Avrupa’da şöhret kazandığı zaman Pol Tonak’ı kimi askerî kumanya müteahhitliği işlerinde kullanmaya başlamıştı.
Hele Napolyon, Fransa’da cumhurbaşkanı olunca ve biraz sonra imparatorluğa kadar yol bulunca, eski bakkal Pol Tonak Fransız ordularından birkaçının birden en önemli askerî kumanya malzemelerini karşılamayı üstüne almaya başlayarak, bu yüzden milyonlarca franklık alışverişlere girişmiştir.