Cellat. Ахмет Мидхат

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Cellat - Ахмет Мидхат страница 7

Жанр:
Серия:
Издательство:
Cellat - Ахмет Мидхат

Скачать книгу

ne demek istiyorsunuz?”

      “Demek istiyorum ki Napolyon’un istifası üzerine ministroların hepsi işlerden el çektiler. Bakanımız ise sınır dışına kadar kaçtı. Şimdiki durumda bakanlık bir müsteşarın elindeyse de bugün yarın o da gönderilir veyahut kendisi kaçar.”

      “Ee?”

      “Eesi şu ki; bunların yerlerine gelecek olanlar, bunca senelerden beri göç belası, mallarına el koyulması ve diğer kimi sebeplerle züğürtlenmiş, tırıl kalmış adamlardır. Nereden birkaç altın parlarsa dikkatlerini o tarafa çevirirler. Şu anda elimde bulunan kâğıdın üzerinde on altı milyon bu kadar yüz bin frank parlamaktadır. Bunun onda biri bizim olsa, ikimizi de zengin edeceğinden, başka bakan ve müsteşar ve diğerlerine de böyle bir hizmette bulunursak, en gözde memurlar biz oluruz. Bir ihtimal memuriyetimizin derecesinde yükselme mümkün olur.”

      “Kötü söylemiyorsunuz ama siz Pol Tonak’ın bunca iyiliğini görmüş olduğunuz hâlde zavallı adama bu oyunu nasıl oynayacaksınız?”

      “Sizden asla ders almaya muhtaç değilim. Ben size bir dostluk etmek istiyorum. Bu dostluğumun değerini ileride daha güzel takdir edersiniz.”

      “Fakat Pol Tonak’ın bu alacaklarını inkâra dayanak yoktur!”

      “Siz bana teorik olarak katılınız da, pratikte ben sizin desteğinize de ihtiyaç duymam.”

      “İş yapalım derken iş bozarız diye korkuyorum.”

      “Ondan hiç korkmayınız. Emin olunuz, önünüze şöylece beş yüz bin frank konulduğu zaman memnun olursunuz ya?”

      “Oo! Ona hiç şüphe olmasın.”

      “Artık işin öte tarafını bana bırakınız!”

      Muhasebeci ile Simon Pankar arasında bu sözler edilirken, öte tarafta Pol Tonak da kendi veznedarı Piyer ile alelacele bir hesap yapmaktaydı.

      Bunların düzenledikleri hesap cetveli üzerinde de on altı milyon bu kadar yüz bin frank alacak bölümüne kaydedilmiş olup, borç kısmında ise yüz elli kalem kadar borcun toplamı dokuz milyon beş yüz bin frank etmekteydi. Hele bu borçların içinde yirmi kalem kadarının toplamı olan bir milyon yüz elli bin frangın hemen bir haftaya kadar ödenmesi gerekiyordu. Bu sonuç görülünce Pol Tonak veznedarına dedi ki:

      “Piyer! Rica ederim hemen şimdi Askeriye Bakanlığına gidersiniz. Bizim Simon Pankar’ı bulup, gereken işlemleri yapar ve bakan tarafından imzalanmış bulunan ödemeleri alırsın. Bu konuda katlandığı ve katlanacağı zahmetlerin ödülünü yok saymayacağımızdan emin olsun. Öncelikle şu söz konusu tutarı çabucak kasamıza koyarak şu borçları bitirelim. Bir haftamızı bu şekilde atlatabilirsek, önümüzde daha on beş günlük bir alan açılmış olur.”

      Piyer, Askeriye Bakanlığına gelip Simon Pankar’ın yanına girdiği zaman kontrolör efendiyi, söz konusu hesap cetvelini hâlâ elinde tutarak inceler buldu. Efendisi tarafından gönderilen haberi ilettiği zaman Pankar dedi ki:

      “Mösyö Pol Tonak’ın işlerinin nice en öncelikli işlerden olduğuna şüphe mi edersiniz? Kendisinden görmüş olduğum iyilikleri, bunca senedir hizmet verdiğim Askeriye Bakanlığından görmediğimi her zaman itiraf ederim. Hatta işte tüm alacaklarını şu hesap cetveli üzerine kaydederek şu kargaşalık arasında çabucak gereğini yerine getirtmenin yollarını da düşünmekteyim.”

      “Allah razı olsun Mösyö Pankar! Efendim de bu çabanızdan emindir.”

      “Gelgelelim üzülerek söylerim ki bakanımızın kaçışından beri müsteşarımız bütün işleri tatil etti. Galiba kendi geleceğinden bile emin değildir. Dolayısıyla kraliyet hükûmetinin askeriye bakanı, maliye bakanı filanı atanıncaya kadar hiçbir iş görmenin imkânı yoktur.”

      “Aman ne diyorsunuz Mösyö Pankar! Biz bu hafta içinde bir milyon yüz elli bin franklık ödemeyi almak zorundayız.”

      “Bu mecburiyetiniz o kadar kesin değildir. Gerçekleşen değişikliklere bakılarak…”

      “Hiç ticaret işleri değişiklik filan tanır mı?”

      “Ordu müteahhitlerinin işleri, değişikliği tanımaya mecburdur.”

      “Hiç olmazsa şu işlemleri bitmiş, imzalanmış olan ödemeleri olsun veriniz!”

      “Ne söylüyorsunuz a dostum! Kaçan bir askeriye bakanının imzasıyla adama bir milyon sekiz yüz bin frangı verirler mi; devlet işlerinden hiç mi haberdar değilsiniz?”

      “Onları imzaladığı zaman henüz bakandı, hem de borç bakanın kendi borcu değildi. Bakanlığın, devletin yani Fransa’nın borcudur.”

      “Güzel söylüyorsunuz ama öyle değildir. Siz telaş etmeyiniz dostum! Mösyö Tonak’a nasihat veriniz de o da telaş etmesin. Ben işin çıkar yolunu bulduğum anda bir dakika bile fırsat kaybetmem.”

      Veznedar Piyer zavallısı, kontrolör efendinin ağzından başka bir söz alamadığından son derece telaşla efendisinin yanına geldi. Gönlü sağlam olan biçare Tonak ise bu sözlerin sağlamlığına inanmıştı. Hatta işlerin bir çaresi görülünceye kadar ödemelerini geciktirmemek için birkaç bankaya başvurup birkaç yüz bin frank kredi çekerek, o haftanın ödemelerini gerçekleştirdi. Pol Tonak gibi bir adam için yalnız bir imza ile bir bankadan iki üç yüz bin frank almak iş midir?

      Gelgelelim, bakanlık kadrosu oluşturulduğu zaman bir de yeni müsteşar gelmiş olduğundan, kontrolör Simon Pankar’ın önceden tahmin ettiği gibi bunlar aç kalmış kurtların leşlere saldırmalarını andırır bir hırsla hesaplara sarıldılar. En önde hazır bulunan işin Pol Tonak’ın işi olmasıyla, işlemleri bitmiş olan ödemeleri kapsayan bir milyon sekiz yüz bin frangı derhâl alıp, müteahhit Tonak’ın hesaplarında şüphe götürür yerler bulunduğu bahanesiyle ödeme tutarını alıkoydular.

      Alıkoymak da değil, koruma altına aldılar! Ama kendi kasalarında!

      İşin başlarında Simon Pankar’ın başvurmuş olduğu muhasebeci, korkak bir adam olup şu işleri gözüne kestiremediğinden, yapılan değişiklikler sırasında onu işten çıkarıvermek ve yerine Simon Pankar’ı muhasebeci olarak atamak işten bile sayılmadı.

      Zavallı Pol Tonak! Bunca yaptığı iyilikleriyle minnettarı olan bir kontrolörün şimdi muhasebeci oluşundan kendi işlerince pek büyük yardım görmeyi ümit ettiğinden, yeni muhasebeciye memuriyetini tebrik etmeye gitmişti.

      Mösyö Simon Pankar cenapları, olanca nüfuzunu kullanarak şöyle çalışacağını, böyle gayret edeceğini vaat ve garanti ettikten sonra dedi ki:

      “İşte efendim, ilk çabaların semeresi olarak bir milyon bu kadar bin frangı kurtardığımız gibi inşallah…”

      “Aman dostum! Yanlış mı anlıyorum, bir milyon sekiz yüz bin frangı kurtar…”

      “Öyle ya! Mösyö Piyer evvelki gün ödeme emirlerini almıştı. Parayı tahsil de ettirdi ya!”

      “Hayır

Скачать книгу