Kuzin Bette. Оноре де Бальзак
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Kuzin Bette - Оноре де Бальзак страница 23
“Ama parası yok!”
Baron, kızının gözlerine keskin bir müstantik bakışıyla bakarak alaycı bir ifade ile “Yoksa bu adam, Matmazel Hortense Hulot’nun servetine mi güveniyor?” dedi.
Hortense sakin bir tavırla babasına “Kont olan, heykel yapan bu büyük sanatkâr…” diye karşılık verdi. “Biraz önce hayatında ilk defa, beş dakikacık kızınızı gördü, Baron hazretleri. Sevgili babacığım, biliyor musun, dün sen Mecliste iken annem bayıldı. Bu bayılmanın sebebi, evlenme işimin bozulmasından doğan kederdi çünkü bana dedi ki benden kurtulmak için…”
“Annen seni o kadar sever ki…”
Hortense gülerek “Kaba bir tabir kullanmaz.” diye devam etti. “Hayır, bu kelimeyi kullanmadı ama ben biliyorum ki evlenme çağına gelip de evlenemeyen bir kız, namuslu bir ana baba için taşınamayacak kadar ağır bir yüktür. Onun için annem düşünüyor ki otuz bin franklık bir çeyizle yetinecek, enerjik, istidatlı bir adam çıkarsa hepimiz bahtiyar olacağız! Nihayet, gelecekteki talihimin mütevazılığına beni hazırlamanın, çok güzel hülyalara kapılmaktan beni menetmenin uygun olacağına hükmediyordu. Bu benim izdivacımın suya düştüğüne ve çeyizsiz kaldığıma delalet ediyordu.”
Her ne kadar bu sırrı duymakla mesut idiyse de derin surette zillete uğrayan baba “Annen çok iyi, çok asil, harikulade bir kadındır.” diye karşılık verdi.
“Dün bana, evlenmem için elmaslarını satmasına müsaade ettiğinizi söyledi ama hem elmaslarını saklasın hem de ben bir koca bulayım istiyordum. Annemin programına uygun adamı, talibi bulduğumu sanıyorum.”
“Orada!.. Caroussel Meydanı’nda mı? Bir günde?..”
Genç kız şeytanca bir ifade ile “Oh, baba! Kötülük uzaktan gelir.” diye karşılık verdi.
Baron kuşkularını gizleyerek okşayıcı bir eda ile “O hâlde kızım, hepsini babana anlat bakalım!” dedi.
Sır saklayacağı sözünü aldıktan sonra, Hortense, Kuzin Bette’le olan konuşmalarının özünü anlattı. Sonra eve dönünce tahminlerindeki görüş derinliğini ispat için babasına meşhur mührü gösterdi. Bir gecede, ideal aşkın bu masum genç kıza ilham ettiği planın basitliğini gören baba, insiyaklarıyla hareket eden genç kızların maharetine, kendi içinden hayran oldu.
“Biraz önce satın aldığım şaheseri göreceksin, şimdi getirecekler ve sevimli Wenceslas da tacirle birlikte gelecek. Böyle bir eserin müellifi servet sahibi olmalıdır ama itibarın sayesinden ona bir iş temin et, sonra da enstitüde bir yer.”
“Bak sen!” diye bağırdı baba. “İş sizin elinize kalsa kanuni mühlet zarfında, on bir gün içinde evlenivereceksiniz.”
“On bir gün mü beklenir?” diye gülerek karşılık verdi Hortense. “Beş dakikada onu, sen annemi görür görmez sevdiğin gibi, sevdim! İki yıldır tanışıyormuşuz gibi o da beni seviyor.”
Babasının yaptığı bir harekete karşılık: “Evet!..” dedi. “Gözlerinde on ciltlik aşk okudum. Bir dâhi olduğu size ispat edilince sizle annem onu benim kocam olarak kabul etmez misiniz?” Ellerini çırparak, sıçrayarak “Heykeltıraşlık, sanatların en büyüğüdür!” diye bağırdı. “Dinle! Sana her şeyi söyleyeceğim…”
Baba gülümseyerek “Daha söylenecek şey var mı?” diye sordu.
Bu tam ve geveze masumiyet Baron’u tamamen teskin etmişti.
“Büyük ehemmiyeti olan bir itiraf.” diye karşılık verdi. “Onu tanımadan sevmiştim ama onu gördüğüm bir saat önceden beridir de deli gibi âşığım!”
Bu safdil ihtiras manzarasıyla keyiflenen Baron, “Biraz fazla delilik.” diye karşılık verdi.
“Sana güvendiğim için beni cezalandırmaya kalkışma.” diye genç kız cevap verdi. “İnsanın, babasının kalbine, yüreğine ‘Seviyorum, sevmekle bahtiyarım!’ diye haykırması ne kadar iyi! Wenceslas’ımı şimdi göreceksin! Melankoli saçan bir alın! İçlerinde deha güneşi parlayan kurşuni gözler! Ne kadar da kibar! Ne dersin, Livonya güzel bir memleket mi? Kuzin Bette’im onunla evlenecekmiş, oysaki anası yerinde… Bu bir cinayet olacaktır! Ona yapmış olduklarını öylesine kıskanıyorum ki! Evlenmeme iyi gözle bakmayacağını tasavvur ediyorum.”
“Dinle meleğim.” dedi Baron. “Hiçbir şeyi annenden gizlemeyelim.”
“Ona bu mührü göstermek icap edecek, annemin şakalarından korkan kuzine sırrını kimseye açmayacağıma söz verdim.”
“Mühür için nazik davranıyorsun, öbür taraftan Kuzin Bette’in elinden âşığını çekip alıyorsun.”
“Mühür için söz verdim, müellif için hiçbir söz vermedim.”
Bir babalık sadeliği içinde geçen bu sergüzeşt, bu ailenin gizli vaziyetine garip bir surette uygun düşüyordu; ayrıca Baron kendisine emniyet ettiği için kızını överek bundan böyle ebeveyninin ihtiyatına güvenebileceğini söyledi.
“Sevgili kızım, anlarsın ki kuzininin âşığı kont mudur, değil midir, hareketleri itimat uyandırıyor mu gibi şeyleri öğrenmek senin işin değildir. Kuzinine gelince daha yirmi yaşında yokken beş evlenme teklifini reddetti, bu bir engel değildir, işi ben üzerime alıyorum.”
“Dinleyiniz babacığım, evlendiğimi görmek istiyorsanız, bizim âşığımızdan ancak evlenme mukavelesinin imzası sırasında kuzinime bahsediniz. Altı aydır, bu mevzuda onu sigaya çektim! Onda izah edilemeyen bir şeyler var.”
Meraklanan baba “Nelermiş onlar?” dedi.
“Nihayet, gülerek de olsa dönüp dolaşıp lafı âşığına getirdiğim zaman bakışları iyi değil. Siz tahkikatınızı yapın ama bırakın kendi işimi ben kendim göreyim. Emniyetim sizi temin edebilir.”
Baron hafif alaylı bir eda ile “İsa ‘Bırakınız çocuklar, bana gelsinler!’ demiş, sen de gelenlerden birisin.”
Öğle yemeğinden sonra tacirin, sanatkârın, eserin geldiğini haber verdiler. Kızının yüzünde birden beliren kırmızılık Barones’i önce meraka düşürdü, sonra da dikkat kesildi. Hortense’ın şaşkınlığı, bakışındaki ateş, bu kalpte pek zapt edilemeyen sırrı birden açığa vurdu.
Siyahlar giymiş olan Kont Steinbock, Baron’a çok kibar bir delikanlı gibi göründü.
Eseri elinde tutarak ona “Tunç bir heykel yapar mıydınız?” diye sordu.
Gerçek bir hayranlıkla seyrettikten sonra, tuncu, heykeltıraşlıktan anlamayan karısına verdi.
Hortense annesinin kulağına “Çok güzel değil mi anne?” dedi.
Sanatkâr, Baron’un sorusuna “Bir heykel mi Baron hazretleri?” diye karşılık verdi. “Mösyönün buraya getirtmek lütfunda bulundukları şu duvar saatini tertiplemekten daha zor değildir.”