Kısas-ı Enbiya ve Tarih-i Hulefa II. Cilt. Ahmet Cevdet Paşa
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Kısas-ı Enbiya ve Tarih-i Hulefa II. Cilt - Ahmet Cevdet Paşa страница 30
Saffâr, öylece bozguna uğrayarak Huzistan’a gitti. Muvaffak da onu takip için Vâsıt’a gitmek üzereyken hastalanarak Bağdat’a geri döndü. Zenciler, bu durumu fırsat bilerek etrafa saldırarak hayli hasar verdilerse de Ehvaz’da bir büyük hezimete uğradılar. İki yüz altmış üç yılında Saffâr’ın askerleri gelip Ehvaz’ı istila ettiler.
Tolunoğlu Ahmed’in Şam’ı Ele Geçirmesi
O esnada Mısır valisi Ahmed İbni Tolun ile Ebu Ahmed Muvaffak’ın araları bozuk olup Muvaffak, ona yazılı tehdit gönderdi. İbni Tolun da ona ağır cevaplar verdi. Muvaffak hemen bir büyük ordu ile Musa İbni Boğa’yı Mısır üzerine gönderdi, İbni Tolun, ondan haberdar olunca harbe hazırlanarak lazım gelen yerlere, istihkâm verdi. İbni Boğa’nın yanında ise öyle bir büyük ordunun idaresine kâfi mal olmadığından ihtiyaçlarını tamamlamak için on ay kadar Rakka’da kaldı. Askeri, maaşlarını istemeye teşebbüs ettiğinden orduda karışıklık çıktı ve İbni Boğa dönüp Irak’a gitti.
Hâlbuki iki yüz altmış dört yılında Suriye Valisi Emâcûr ölünce Ahmed İbni Tolun, pek çok askerle Mısır’dan çıkıp Şam’a geldi. Halifenin Şam bölgesini kendisine vermiş olduğundan bahisle sancak beylerine, memuriyetlerine devam etmelerini buyuran emirler gönderdi. Onlar da itaat ettiler ve Ahmed İbni Tolun Dımışk’a ve oradan Humus, Hama ve Halep’e gelip memurlarını yerli yerinde bıraktı. Fakat Antakya ve Tarsus Emiri Uzun Sima itaat etmediğinden İbni Tolun, gidip onu sıkıştırarak yürüyüşle Antakya’ya girdi. Sima, son nefesine kadar karşı koyduysa da nihayet öldürüldü.
İbni Tolun, bütün Şam topraklarını zapt ettikten sonra Tarsus’a geldi. Orada ikamet edip de Rum diyarına gaza ile meşgul olmak arzusundaydı fakat yanındaki çok sayıdaki askeri Tarsus besleyemedi. Halkı fiyatların yükselmesinden şikâyet ettiğinden o da Şam’a geri döndü. Bu şekilde hükmettiği sahaları genişleterek bütün Mısır ülkesi, Şam ve Halep’te hükmü geçen muktedir bir hükümdar oldu. Her ne kadar veliaht olan Ebu Ahmed Muvaffak’ın ona düşmanlığı varsa da; o da kendi kuvvetine ve Halife Mutemed’in eğilim ve teveccühüne güveniyordu.
Fakat Mutemed, daima zevk ve sefa ile vakit geçirip devlet işleri ve halkın meseleleriyle alakadar olmazdı. Muvaffak ise çalışkan, gayretli, tedbirli ve düşünceli bir zat olduğundan; asker ve ahali ona meyilli idi. Muvaffak’ın kuvvetli bir düşmanı olan Yakub İbni El-Leys Es-Saffâr, iki yüz altmış beş yılında vefat etti. Yerine geçen kardeşi Amr İbni El-Leys, halifeye bağlılığını bildirmekle Muvaffak da Horasan, İsfahan, Sicistan, Sind ve Kirman eyaletlerini ve Bağdat’ın zaptiye bakanlığını ona vererek hilatını gönderdi. O da kardeşi merhum Yakub’un ocağına incir dikmiş olan, Beni Tahir’den Ubeydullah İbni Abdullah İbni Tahir’i Bağdat’a zaptiye bakanı yaptı. Muvaffak ve Amr da Ubeydullah’a hilat elbisesini giydirdiler.
Abbasi Devleti, o zaman nasıl karışık bir hâle düşmüştü ki bütün doğu tarafları, veliaht olan Muvaffak’a idare etmesi için verildiği hâlde, bu memleketleri Amr İbni El-Leys’e vermiş. Bu memleketler ise bilfiil oralarda hüküm süren Saffâr’dan, kardeşi Amr’a miras kalmıştı. Ona paye olmak üzere verilen zaptiye bakanlığını ise kendisi fiilen idare etmediği hâlde sanki tarafından vekâletle idare etmek üzere Ubeydullah’a bırakılmış, halife de buna seyirci kalmıştı. İşte bunlar hep itibari işler kabilinden olup arada hakikatin kaybolduğu anlaşılır.
Her ne ise Yakub’un vefatıyla Muvaffak’ın doğuda meseleleri bir derece hafiflik kazanmış olduğundan bir ağır kuvvetle İbni Tolun’un üzerine yüklenebilirdi. Fakat aşağıda anlatılacağı gibi zenciler meselesi her şeyi unutturmuştur.
Sahibü’z-Zenc ile Muvaffak’ın Savaşları
Sahibü’z-Zenc’in askerleri iki yüz altmış dört yılında Vâsıt’ı yakarak ve birçok insanı öldürerek Bağdat civarını titrettiler. Altmış beş senesinde Numaniye’ye girerek ahalisinden kimini öldürüp kimini esir ettiklerinden o yöre ahalisi, vatanlarını terk ederek Bağdat’a göç edip sığındılar.
İki yüz altmış altı yılında kumandan ve diğer subaylar, meydanı boş bulup çeşitli zulüm ve düşmanlığa başladıklarından, doğrudan doğruya halifenin hükmü altında bulunan ahali pek çok sıkıntı içinde kaldı. Zira Halife Mutemed, faydasız işlerle, Muvaffak da zenci meselesiyle meşgul olduklarından meydanda zalimlerin zulmüne mâni olacak kimse yoktu. Zenciler yukarıda anlatıldığı gibi Vâsıt’ı yakarak daha berilere tecavüz etmeleri üzerine Muvaffak onları tamamen yok etmek için lazım gelen hazırlığa başladı. Altmış altı senesinde oğlu Ebu Abbas’ı askerle zenciler üzerine sevk etti. Bu Ebu’l-Abbas, Halife Mutemed’den sonra Mu’tazid unvanı ile halife olan zattır ki bu defa on bin asker ve bir mükemmel nehir donanması ile zenciler üzerine gitti. Zencilerle karada ve nehirde pek şiddetli muharebeler yaptı, yendi ve zafer kazandı. Babası Muvaffak da iki yüz altmış yedi yılı başlarında ona ulaştı ve onunla beraber harbe girişti. Zencilere gereği gibi galip gelindi. Menî’a Kalesi’ni ve Mansura beldesini fethetti. Vâsıt ve Kûfe kadın ve çocuklarından, zencilerin elinde bulunan on binden fazla esir kurtarıldı. Mansura’da pek çok gıda maddesi bulunup esirlere ve askerlere pay edildi. Daha sonra Ebu Ahmed Muvaffak, Sahibü’z-Zenc’in karargâhı olan ve Dicle Nehri üzerinde bulunan Muhtâre adlı müstahkem şehri muhasara altına aldı.
İki yüz altmış sekiz senesi başlarında Sahibü’z-Zenc’in muteber kumandanlarından bazıları eman dileyerek çıkıp Muvaffak tarafından ikram ve iltifatlara nail oldular. Ara sıra dışarı çıkarak şiddetli hücumlar yapan Behbûd adlı en muteber kumandanı öldürüldü ve oğlu Enkilay İbni Sahibü’z-Zenc yaralandı. Karada ve nehirde pek şiddetli ve kanlı muharebeler vuku buldu. Muvaffak, kale duvarına kadar vardı, lağımcılara gedikler açtırdı. Sahibü’z-Zenc de kuvvetle müdafaa ediyordu. İki yüz altmış dokuz senesi ortalarında, Muvaffak’ın göğsüne bir ok değdi. Üç ay kadar yaralı yattı. Daha sonra kalkıp yine işine devam etti. Muhtâre şehri üzerine neft ateşleri yağdırmasıyla nice ev ve saraylarla beraber Sahibü’z-Zenc’in sarayı ve hükûmet daireleri de yandı. Sahibü’z-Zenc çıkabildiyse de ailesi esir oldu ve Muhtâre şehri fetholundu.
Mutemed’in Şam’a Gitmesi ve Geri Döndürülmesi
Ebu Ahmed Muvaffak yukarıda anlatıldığı gibi zencilere galebe gelerek nüfuzu fazlalaştı. Devlet işlerinin idaresi hep onun hâkimiyetine geçti. Halife Mutemed zaten ondan ürkerken iki yüz altmış dokuz yılında tamamen vehim ve vesveseye düştü. Mısır Valisi Ahmed İbni Tolun ile gizli muhabereye girişti. Aralarında verdikleri karar üzere İbni Tolun, Şam’a geldi. Mutemed de Samerra’dan çıkıp gezinti yapıyormuşçasına Şam’a gitti. Muvaffak bu hâlden haberdar olunca onu iade için Musul valisi İshak İbni Kendâc’e yazılı emir gönderdi. O da Nusaybin’den binip Musul ile Hadise arasında Mutemed’e ulaştı. “Ya emire’l-müminin kardeşim düşmanlar karşısında harp ile meşguldür. Sen başkentinden ayrılıyorsun: O bu durumdan haberdar olunca muharebeden vazgeçer. Dedelerinden miras kalan memleketler de düşman eline düşer.” dedi. Mutemed’in yanındaki emirler ve hükümdarın has adamlarını tutukladıktan sonra Mutemed’i Samerra’ya götürdü. Muvaffak’ın kâtibi Mutemed’i karşıladı ve hilafet merkezine uğratmayıp bir konağa kondurdu. Kapısına asker koyup herhangi bir kimseyle konuşup görüşmekten menetti.
Mutemed, bu şekilde işlerden el çektirilip artık işlerin