Kısas-ı Enbiya ve Tarih-i Hulefa II. Cilt. Ahmet Cevdet Paşa

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Kısas-ı Enbiya ve Tarih-i Hulefa II. Cilt - Ahmet Cevdet Paşa страница 33

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Kısas-ı Enbiya ve Tarih-i Hulefa II. Cilt - Ahmet Cevdet Paşa

Скачать книгу

onu alıp Semerkant’a götürdü. Sonra kendi ricası üzerine Mutezid’in yanına gönderdi. Mutezid bu olaydan haberdar olunca Saffâr’ı kötüleyerek İsmail’i övmeye başladı. Saffâr, Bağdat’a geldiğinde Mutezid onu hapsetti. Onun elinde bulunan memleketleri İsmail Samani’ye verdi. İsmail hemen Horasan şehirlerini zapt etti. Kısacası Yakub Saffâr’ın Beni Tahir’e yaptığı muameleyi kardeşi Amr Saffâr da aynı şekilde Âl-i Saman’dan gördü ve doğu taraflarının hükümdarlığı Âl-i Saman’da kaldı.

      Taberistan emiri olan Muhammed İbni Zeyd El-Alevi, Saffâr’ın esir olduğunu işitince İsmail Samani, Horasan’ın zaptına kalkışmaz zannı ile hemen iki yüz seksen dokuz yılında çok miktarda asker toplayarak Horasan’ı zapt etmek üzere ileri hareket etti. İsmail Samani’nin askeriyle şiddetli bir muharebeye tutuşup askeri hezimete uğramış ve kendisi de yaralanıp bir iki gün sonra vefat etmiştir. Bu suretle Taberistan da Samanoğullarının eline geçmiştir.

      Fakat Muhammed İbni Zeyd’in amca oğullarından, Etruş diye bilinen ve Nasırlilhak diye lakap verilmiş olan Hasan İbni Ali ibnu’l-Hasan İbni Ömerü’l-Alevi, Deylem diyarında ikamet edip müşrik olan Deylemlileri İslam dinine davet ederek pek çoğunu İslam ile şereflendirip yeniden birçok cami inşa etmiştir.

      Karâmita grupları ise o esnada etrafa hasar vermekteydiler. Şöyle ki iki yüz seksen altı yılında Karâmita güruhu, Bahreyn’de çoğalarak, Katîf’e gelip hayli kan dökmüşler. İki yüz seksen yedi yılında Basra’ya doğru tecavüze başlamışlar. Mutezid tarafından gönderilen askerleri vurup perişan etmişler idi.

      Kûfe bölgeleri Karâmita’sı içinde Ebu’l-Kasım Zikrveyh İbni Mihrveyh adında bir şahıs, İsmail İbni Cafer-i Sadık evladından olmak iddiasıyla ortaya çıkıp, Karâmita da onu şeyh diye lakaplandırarak, Urban’dan bir grup iki yüz seksen dokuz yılında ona biat ettilerse de Mutezid tarafından peyderpey üzerlerine asker sevk edildi. Vuruşup öldürüldükleri için Zikrveyh’in arkasına düşüp, Kûfe tarafından savuşup Şam arazisine gitmişlerdi. Harun İbni Humârveyh tarafından Şam valisi olan Togaç İbni Cef tarafından gönderilen askerlere defalarca galip gelmişlerdi.

      Kûfe yöresinde yayılan Karâmita’nın reislerinden Ebu’l-Gavvâr adlı şahıs tutulup Mutezid’in huzuruna getirildi. Mutezid, “Bana haber ver ki Allah’ın ve peygamberlerin ruhları sizin cesetlerinize hulul edip de sizi hata ve yanlışlıklardan korur ve sizi iyi işlere muvaffak kılar diye inanır mısınız?” dediğinde, Ebu’l-Gavvâr ona cevaben, “Hele şuna bak! Ruhullah bize hulul ederse sana ne zarar verir ve iblisin ruhu hulul ederse sana ne faydası olur? Böyle malayaniyi sorma. Sana ait olan şeyleri sor.” deyince Mutezid, “Bana ait olan hususta ne dersin?” diye sordu. Ebu’l-Gavvâr, “Derim ki Resulullah sallallahü aleyhi ve sellem vefat etti. Babanız Abbas sağdı. Hilafeti talep etti mi, yahut ashab-ı kiramdan biri ona biat etti mi? Ondan sonra Ebu Bekir, hilafeti Ömer’e vasiyet etti. Abbas’ın makamını bilirken ona vasiyet etmedi ve onu şûraya dâhil de etmedi. Sahabe, bu şekilde sizin ceddinizi hilafetten uzaklaştırmışken siz ne hakla hilafete müstahak oluyorsunuz?” deyince Mutezid hiddetlenerek onu işkencelerle katletmiştir.

      İleri Gelen Zevatın Vefatları

      Muhaddislerin önderi olan İmam Buharî aleyhi rahmetü’l-bârî hazretleri iki yüz elli altıncı yılda, Semerkant’a iki saat mesafesi olan bir köyde en yüksek cennet katına yolcu oldu. Tercüme-i hâli tafsilatıyla yazılsa büyük kitap olur. Şöhreti ise söze ihtiyaç göstermez.

      İlm-i hadiste en muteber altı kitap olup, “Kütüb-i Sitte” diye meşhurdur. Onların birincisi “Câmi-i Sahih-i Buharî”dir ki muhaddisinin “Kitabullah’tan sonra kitapların en sahihi, ‘Sahih-i Buharî’dir.” diye övdükleri kitab-ı şeriftir. İkincisi İmam Müslim-i Nişaburî’nin “Sahih”idir. İşte bu ikisine Sahiheyn denir. Diğer dördü “Sünen-i İbni Mâce”, “Sünen-i Tirmizî”, “Sünen-i Neseî” ve “Sünen-i Ebu Davud”dur.

      Rivayet edilir ki İmam-ı Buharî, Nişabur’a vardığında, İmam Müslim onunla görüşüp onun hadis ilminde olan bilgisinin yüceliğine hayran olarak İmam Buharî’ye, “Ya üstaze’l-esâtiz, ya seyyide’l-muhaddisîn, ya tabîbe’l-hadis!7 Dur senin iki ayağını öpeyim.” demiş, Buharî’nin vefatına kadar ondan ayrılmamış ve ulum-ı hadiste onun ikincisi olmuş ve İmam Buharî’den beş sene sonra vefat etmiştir. Rahmehullahu rahmeten vasi’ah.

      Beni Musa diye bilinen üç kardeş, yani Muhammed, Ahmed ve Hüseyin ki ulum-ı riyaziyyede (matematik ilimlerinde) devrin âlimlerinden üstün idiler. Bunların içinde en fazla meşhur olan Muhammed İbni Musa iki yüz dokuz yılında vefat etmiştir. Rahmetullahi aleyh.

      Yine bu yıl İmam Hasan El-Askerî İbni Ali Nakî İbni Muhammed Takî Hazretleri yirmi sekiz yaşında iken beka âlemine göçtü. İmamiyye’ye göre on iki imamın on birincisidir. On ikincisi de onun küçük oğlu Muhammed Mehdi İbni’l-Hasan El-Askerî’dir ki babasının vefatından beş sene sonra yani iki yüz altmış beş yılında dokuz yaşında iken Samerra yer altı yoluna girip kaybolmuştur. İşte İmamiyye fırkası, onun oradan çıkmasını beklemekteler. Radıyallahü anhüm ve an abâihimü’l-kirâm.

      Beni Ağleb’den Afrika emiri olan Muhammed İbni Ahmed, iki yüz altmış bir yılında vefat etmekle yerine emir olan kardeşi İbrahim İbni Ahmed, Sicilya Adası’na geçip uzun müddet gaza ederek büyük zaferlere mazhar olmuştur. Yine bu sene sofiyyeden, meşhur zahit Ebu Yezid El-Bestâmî (k.s.) vefat etmiştir.

      Müçtehitlerin büyüklerinden, züht ve takva ehlinden, zahirîlerin imamı olan Davud İbni Ali El-İsfahanî iki yüz yetmiş yılında vefat etmiştir. Allah bol bol rahmet eylesin. Gerek kendisi gerek onu taklit eden fukaha, zahirî diye isimlendirilmişlerdir. Zira ayet, hadis ve diğer rivayetlerin zahirî manasını alıp rey ile tevilden kaçınırlardı. Vaktiyle birçok halk, bu mezheb-i zahirîye tabi olmuşlardı. Daha sonra amelde dört mezhebe uyularak diğer mezhepler unutulduğu gibi Davud Zahirî’nin tabileri de tükenmiştir.

      Hadis ilminin büyüklerinden ve “Kütüb-i Sitte” ashabından, daha önce adı geçen İbni Mâce rahimehullahu rahmeten vasi’ah, iki yüz yetmiş üç yılında hayat defterini kapatmıştır. Yine bu sene Endülüs emiri olan Muhammed İbni Abdurrahman El-Emevi vefat etmiştir. Otuz üç erkek evladı kaldı. Vefatında oğlu Münzir’e biat olunduysa da iki sene olmadan o da vefat ettiğinden, yerine kardeşi Abdullah İbni Muhammed’e biat olundu. Rahmetullahi aleyhimâ.

      Tarsus Sınır Muhafızı Bâzmâr ara sıra Rumlarla harp eder ve Rum diyarına gaza edip çok içerilere gider ve pek çok esir ve ganimet malı alıp gelirdi. İki yüz yetmiş sekiz yılında yine Rum diyarına girerek gaza edip yaralı olarak dönerken yolda vefat edince yerine İbni Acîf geçti. Mısır ve Şam emiri olan Humârveyh de onu Tarsus beyliğinde alıkoydu ve kendisine pek çok mal göndererek yardım etti.

      Halife Mutemed’in vefat yılı olan iki yüz yetmiş dokuz yılında “Kütüb-i Sitte” ashabından ve İmam-ı Buharî’nin talebelerinden, daha önce adı geçen İmam Ebu İsa et-Tirmizî vefat etti. Rahimehullahu rahmeten vasi’ah. Yine bu sene Maveraünnehir emiri olan Nasır İbni Ahmed Samani vefat edip yerine kardeşi İsmail İbni Ahmed Samani geçti. Nasır-ı Samani akil ve mütedeyyin bir zat idi. Allah’ın rahmet ve mağfireti üzerine olsun.

      İki yüz seksen altı yılında dil bilgisi âlimlerinden ve İmam Mâzinî’nin talebelerinden, meşhur İmam Müberred vefat etti. Allah kabrini ferahlatsın.

Скачать книгу


<p>7</p>

“Ey üstatların üstadı, ey muhaddislerin efendisi, ey hadis doktoru!”