Veysel Çavuş. Мемдух Шевкет Эсендал
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Veysel Çavuş - Мемдух Шевкет Эсендал страница 10
Tahmin ederim ki böyle dindarâne izdivaçların ilk gecelerinin de kutsi bir hâli olmak gerekir. O gece acıdır ya da tatlıdır demiyorum ancak insanın bütün hayatınca süren bir letafeti ve tatlılığı vardır, sanıyorum.
Bu kadın ile yaşamaya başladınız. O, her ne kadar müstesna bir fıtrata malik bir kadın ise de taşrada büyümüş bulunuyor ve malumatı size pek nakıs geliyordu. Siz bu noksanı görür görmez âdeta sevindiniz ve hayırhahâne bir gayretle çalışmaya başladınız. İnsan, hiç tanımadığı adamlara bile bir şey öğretmiş olmaktan mütelezziz olup dururken sevdiği bir kadına hatayı öğretmekten zevkyâb olmaz olur mu?
Ancak onu siz olduğu gibi de kullanabilirdiniz. Şüphesiz güzel yemek pişirir, dikişini diker, evine bakardı. Böyle müstesna bir kadının her hizmeti de müstesna olur, kim bilir belki de böylesi daha rahat olurdu. Fakat ilim dururken cehil düşünülür mü?
Bilmemek, bilmeye müreccahtır diye iddia edenleri tımarhaneye sevk ederler. Binaenaleyh derhâl işe başladınız; ona din hakkında, insanlık hakkında, medeniyet ve kadınlık hakkında bütün bildiklerinizi bol bol vermeye başladınız. Hatta yazısını işlek hâle getirmeye, okumasını düzeltmeye çalıştınız. Yalnız tababetten bahsetmeye cesaret edemediniz çünkü biliyordunuz ki, bu pek güç ve derin bir ilimdir, hiçbir şey de öğrenmeyecektir.
Dersleriniz birdenbire feyiz vermedi ise de tesirden de hâli kalmadı. Kadın, ilkin kemal-i kuvvetle şuna kani oldu ki o zamana kadar sevdiği hayat boş ve mukassidir. 43 Bunun öte tarafında hayalî, leziz bir âlem mevcuttur. Buna kail olmuştu. Bunun için de bu âleme layık bir kadın olmak için çalışmaya başladı. İlkin musiki arzusu gösterdiğini müşahede ettiniz ve memurinden birinin hanımından ders almasını alkışladınız. Genç bir kadını ufak bir gurur pek ziyade okşar ve çalıştırabilir. Beğenilecek bir şey yapmış olmak gururu ile musikiye fevkalade meyl ü rağbet eyledi ve bir müddet sonra da hoşça bir istidat, pek az da muvaffakiyet gösterdiğini gördünüz. Vâkıâ bu meyl ü rağbet onun sair işlerini bir dereceye kadar engelledi ise de ne zararı var!.. Bu bir defa öğreninceye kadardır. Öğrenildikten sonra, evin içinde musiki gibi tükenmez bir hazine-i şetaret ve medeniyet bulunmuş olacak, bir taraftan da siz nasihatlerinize devam edeceksiniz… Başka memleketlerde kadınlar kendi haklarını kendileri bilir ve dava edebilirler; bizde ise müsavatı hukuku44 öğretmek iktiza etmektedir. Birçok zevat gibi bir defa da siz, onun bu mefhumu da bellemeye başladığını hissettiniz ve anladınız.
Bu hâl böyle devam ederken bir taraftan da kadında bir doğurma endişesi hasıl oldu. Hâlbuki tevlit 45 hususunda siz henüz karar vermemiş bulunuyordunuz. En muzdarip mahluk beşer olduğuna göre, kendi payınıza bu nesli idame etmekte bir faide acaba melhuz46 mudur? Doğru düşünüyordunuz doktor bey ben de sizin fikrinizdeyim.
Bize sorsa idiler, ağleb-i ihtimal 47 dünyaya bu suretle gelmezdik. Madem ki bizden sonrakilerle bugün istişare mümkün değildir; beşer denilen mahluka mukadder olan hayatı gördükten sonra, hiç olmaz ise bir murakabe, kendi kendimize bir muhasebe yapmak pek doğru bir şeydir. Bu hesabın neticesine taliken kadın gebe kalmalı idi.
Bir müddet sonra siz İstanbul’a tahvil ettiniz. Sıhhiye dairesinde bir memuriyet, güzel bir maaş, mektepte muallim muavinliği, bir de bizim eczanenin üstünde bir muayene odası. Ayazpaşa’da evvela bir ev, sonra bir apartmanda hoşça bir daire, bir de hizmetçi… Bu tahvili memuriyetten aileye ne derece saadet geldiğini pek güzel tahmin ederim; âdeta yeni evlenmiş gibi oldunuz. Kadının tedris ve terakkisinde muhitin de büyük bir tesiri görülmeye başladı. Malumdur taşrada, hele küçük yerlerde, böyle genç kadınlar pek serbest olarak çarşıya pazara giderlerse, mevkilerini kaybederler. İstanbul’da bunun tamamen zıddı cereyan etmektedir. Gelinlik feracenin tabut üzerine örtüldüğü zamanlar çok şükür artık geçmiştir. Avrupa’da oturanların, o azim vücud-ı medeniden bigâneliklerine tahammül olunamayacağı artık yavaş yavaş anlaşılıyor, zannederim.
Zevceniz evvela evdeki Rum hizmetçinin delalet ve irşatları ile dükkân ve mağazalara çıkmaya ve alışveriş etmeye; eksik kesip pot dikmekten vazgeçerek elbiselerini, çamaşırlarını diktirmeye başladı. Bir akşam eve döndüğünüz zaman onu beyaz iskarpinleri ile beyaz ipekli elbiseler içinde gördüğünüz zaman itiraf ediniz ki hayran oldunuz! Birkaç gün sonra da size kuş tüyü yorganları ile temiz, şık bir yatak hazırlamış olduğunu tahattur edersiniz. Yavaş yavaş tavrında, yürüyüşünde bir rikkat, 48 bir mümtaziyet görüyordunuz; o kadar ki birkaç zaman daha geçince onu beraberinizde sokağa götürmek heveslerini duydunuz, çünkü sokakta, yanınızda ince boyu, nazan49 ve çalak50 hıramı51 ile yürüyen bu hanım âdeta size başka bir kadın imiş gibi geliyordu.
Mektup yazabiliyor, pek çok roman okuyordu. Siz de efkâr-ı felsefiyenizi telkinde zannederim hiç imsak etmiyordunuz. 52 Hatta bir aralık muayenehanenize götürmek ve beraber çalıştırmak dahi istediniz ise de her nedense bundan sarfınazar ettiniz.
Onun her gün yeni tavır talim ettiğini görüyordunuz, vâkıâ her gün biraz daha tembel oluyor ve masrafı da bir dereceye kadar artıyor idiyse de zararı yoktu çünkü siz de kazanıyordunuz.
Zannederim bu esnada hemşiremle akt-i münasebet 53 eyledi. Bu münasebete vesile de sizin yanınızdan çıkıp bize gelen Eleni olmuştu. Hemşirem, bilmem tanır mısınız, cihanşinas bir kadındır. Hayatını tedrisata vakfetmiş ve asla izdivaç eylememiştir. Bu itibar ile vücudunun zindegisini,54 metanetini muhafaza eder. Zaten sinni55 de o kadar müterakki değildir. Ancak on sekiz ay kadar farkımız olduğu cihetle şimdi nihayet otuz beş yaşlarındadır. Yegâne kusuru, son zamanlarda işrete inhimak göstermesinden ibarettir.
İki kadın birbirini derhâl kemal-i suhulet ile sevdiler. Hemşiremin onun üzerinde tesiri biraz feylesofâne, biraz derin oldu. Ona hayatın şedâidine karşı lakaydi ve tahammül talim etmekte olduğunu gördüm. Pek müstesna, pek nevmit 56 dakikalarda, biraz içerek iktisab-ı neşe etmek taraflarını da yavaş yavaş öğrenmeye başladı. Siz bunları pek bilmezsiniz çünkü o zaman Çanakkale’ye azimet etmiş bulunuyordunuz ve zaten bu sebeple teşerrüf vaki olamamıştı.
Sizin gaybubetiniz müddetince o, medeni bir kadın olmak için iktiza eden dersleri, hemşirem marifeti ile tanıdığı hanımlardan, vatanın teali ve terakkisi için çalışan birtakım heyetlerin konferanslarından ve sinemalardan öğrenmeye başladı. Bu sinemalar gerçi genç kızlar için muzır ise de evli bir kadının oradan kötü örnek alması ihtimali yoktur, sanırım.
Konferanslar ve dersler ise ona başlıca şunu telkin etmiş oldular ki İstanbul’da en çok verem İslam hanımları ile ikinci derecede de Ermeni erkeklerinde görülüyor imiş. Bu ikincilerde,
43
Mukassi: Sıkıntılı.
44
Müsavatı hukuku: Hak eşitliği.
45
Tevlit: Doğum.
46
Melhuz: Düşünülen.
47
Ağleb-i ihtimal: Büyük olasılıkla.
48
Rikkat: İncelik, naziklik.
49
Nazan: Nazlı
50
Çalak: Çevik.
51
Hıram: Edalı.
52
İmsak etmek: El çekmek.
53
Akt-i münasebet: İlişki kurmak.
54
Zindegi: Dinçlilik, canlılık.
55
Sin: Yaş.
56
Nevmit: Umutsuz, çaresiz.