Selçuklu Anadolusu’nda Devlet-Toplum-Ekonomi / Makaleler. Mikâil Bayram
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Selçuklu Anadolusu’nda Devlet-Toplum-Ekonomi / Makaleler - Mikâil Bayram страница 23
Nitekim Osmanlı il yazıcıları Karaman ili evkafını tescil ederken Sadreddin Konevî Kütüphanesindeki kitapların adlarını tespit etmişlerdir. Bu listede S. Konevî’nin eserlerinin müellif nüshaları ve şahsi defterleri mevcut değildir. Öyle anlaşılıyor ki Sadreddin-i Konevî’nin özel defterleri ve hocası Muhyiddin İbnü’l-Arabî’nin ve diğer yakınlarının el yazıları ve hatıra niteliği taşıyan notları ve belgeleri kütüphanesine intikal etmemiştir. Bunlar yakınlarının ve ahfadının ellerinde bulunuyorlardı. Dönem dönem Konya’ya gelen ilim ve fikir adamları buralarda S. Konevî’nin ve hocaları ve yakınlarının el yazılarını görme ve inceleme imkânı buluyorlardı.
İşte Yâr Ali Şirazî gibi başkaları da dönem dönem S. Konevî’nin soyundan gelenlerin elinde bulunan onun telif eserlerini, şahsi notlarını ve mektuplarını görme imkânı bulmuşlardır. Mesela 898 (1493) yılında Hacı Mu’min Halife adlı bir zat S. Konevî’nin el yazısı ile yazılmış olan risaleler ve mektuplara ulaşmış, bunları istinsah ettiği “Nafahatü’l ilâhiye”nin sonuna eklemiştir.130 Kütüphane çalışmalarım sırasında bunun gibi daha pek çok şahısların S. Konevî’nin özel defterlerinden istifade ettiklerini ve onun el yazısı olan nüshalardan istinsahlar yaptıklarına rastladım. Mesela Ayasofya (Süleymaniye) Kütüphanesi no. 2412’deki “Mükâtebât” nüshası keza yine Ayasofya (Süleymaniye) Kütüphanesi no. 2358’deki Müsâri’ul Müsâri adlı eser S. Konevî’nin özel defterlerinden bir tanesi günümüze gelmiştir. Bu defter Konya Yusufağa Kütüphanesi no. 7850’de kayıtlıdır.131 Ola ki başka kütüphanelerde de S. Konevî’nin bu defterleri ve kendi telifi olan eserlerin müellif nüshaları vardır.
Yukarıda da ifade edildiği gibi Anadolu Selçukluları zamanında Konya, İslam dünyasının önde gelen ilim ve irfan merkezi durumunda idi. Selçuklu ve Osmanlı tarihi boyunca iki büyük fikrî ve irfani hareketin merkezi olma özelliğini korumuştur. Bu fikir ve irfan hareketlerinden biri Mevlana Celâleddin-i Rumi’nin başlattığı “Celâliyye” hareketidir. Mevlana’dan sonra Mevleviyye (Mevlevilik) adı altında bir tarikat şeklinde devam etmiştir. Konya’dan neşet eden diğer bir fikir akımı da “Ekberiyye” hareketidir. Bu hareket adını “Şeyhu’l-ekber” diye anılan Muhyiddin İbnü’l-Arabî’den almakta ve Konyalı Şeyh Sadreddin Muhammed’in başlattığı ilmî ve irfani harekettir.
Sadreddin-i Konevî uzun süre Şam’a yerleşen üvey babası ve hocası İbnü’l-Arabî’nin yanında kalmış ve onun yetiştirdiği en tanınmış talebesi ve takipçisi olmuştur. 645 (1247) yılında Konya’ya dönmüş ve ömrünün sonuna kadar Konya’da olmuştur. Sadreddin Konevî Suriye’den Konya’ya gelirken öz babası Mecidüddin İshak ve üvey babası İbnü’l-Arabî’den kendisine intikal eden külliyetli miktardaki eserleri beraberinde Konya’ya getirmiştir. Konya’da talim, tedris ve telif ile meşgul olmuş Konya’yı “Ekberiyye” denilen fikir akımının merkezi hâline getirmiştir. Hocasının eserlerini okutmuş şerh etmiş ve pek çok talebeler yetiştirmiştir. Talebesi Müeyyedüddin Mahmud el-Cendî onun ölümü üzerine yazdığı mersiyede şöyle demektedir:132
Dünyanın halifesi ve inanlığın sözü mana denizi derin bilgilerin kaynağı göçtü.
Şeyhülislam’ın ölümünden sonra olgunluk ve aydınlıktan eser kalmadı. Keşke o aramızdan ayrılmasaydı.
Ondan sonra problemlerin çözücüsü, gerçekleri ortaya koyan kaldı mı?
Ondan başka karanlık vadileri sabah yıldızı gibi zirvede parlayıp ışık saçan var mı?
Ey asrımızın şeyhi ve karanlık labirentlerde bize yol gösteren sana selam olsun.
Bugün Konya Yusufağa Kütüphanesi’nde Sadreddin Konevî’nin vakfı olan 168 kitap bulunmaktadır. Bu kitaplardan bir kısmı S. Konevî’nin ölümünden sonra onun kütüphanesine vakfedilen kitaplardır. Bizzat kendisinden intikal eden kitaplarda onun temellük imzası veya vakıf kaydı bulunmaktadır.133 Konevî’ye ait olan bu kitapların pek çoğunun kıraat ve sema kayıtlarında, kenar notlarında hocalarının, yakınlarının, kendisinin ve talebelerinin el yazıları bulunmaktadır.134
Tarih boyunca dönem dönem S. Konevî’nin koyduğu vakıf şartlarında da yer aldığı üzere yerine rehin konularak Konevî’nin bazı kitapları kütüphanesinden alınmış fakat bilemediğimiz sebeplerden dolayı yerine iade edilmemiş olduğu anlaşılmaktadır.135 Sadreddin Konevî’nin birçok kitapları bu şekilde zayi olmuştur. Mesela İstanbul İslâmî Eserler Müzesi’ndeki el-Futûhâtü’l-Mekkiye nüshası vaktiyle Konya’da bulunuyordu. Muhtemelen iare yoluyla İstanbul’a götürülmüş geri iade edilmemiştir. Keza Mecidüddin İbnü’l-Esir’in Câmi’u’l-usûl adlı eserinin altı cildi Konya Yusufağa Kütüphanesi’nde olduğu hâlde bir ciltteki müellif nüshasıdır ve Konya İzzet Koyunoğlu Kütüphanesi’ndedir.136 Bu cilt vaktiyle S. Konevî’nin kütüphanesinde idi.
Sadreddin Konevî’nin damadı Afifüddin ve kızı Sekine’ye intikal eden eserlerin izini sürmek mümkün olmamaktadır. S. Konevî ile Ahi Evren diye bilinen Hace Nasîrüddin Mahmud sürekli olarak birbirlerine mektuplar yazıyorlardı ve yazdıkları eserlerini birbirlerine gönderiyorlardı.137 Ancak Ahi Evren Hace Nasîrüddin Mahmud 1261 yılının Nisan ayında Kırşehir’de öldürülünce eserleri takibata maruz kalmış ve büyük ölçüde imha edilmiştir. Bu yüzden birçok eserleri kaybolmuş ve günümüze gelmemiştir. Günümüze gelenler de ancak tek nüsha veya iki nüsha olarak kütüphane izbelerinde tesadüfen günümüze gelebilmişlerdir.
Ahi Evren Hace Nasîrüddin’in bazı eserleri Sadreddin Konevî’nin terekesi olan kitaplar arasında bulunuyordu. Sonraki asırlarda Ahi Evren Hace Nasir’in eserlerini S. Konevî’nin kitapları arasında bulanlar, bu eserlerin ona ait olduğunu sanmışlar ve ona nispet etmişlerdir. Bu iki bilge kişinin birbirlerine yazdıkları mektuplardan bu durumu öğrenmekteyiz. Bu yüzdendir ki Ahi Hace Nasîrüddin’in Tabsiratü’l-Mübtedi ve Tezkiretü’l-Müntehi, Tuhfetü’ş-Şekür ve Metali’u’l-İman gibi Farsça olan eserleri Osmanlı uleması tarafından Sadreddin Konevî’ye nispet edilmiştir. Oysa iyi bilinen bir husustur ki S. Konevî hiç Farsça eser kaleme almamıştır. Ahi Evren’in bu eserleri de S. Konevî’nin vârislerinin elinde bulunuyordu. Araştırıcılar bu eserleri orada görme imkânını bulmuşlardır.
Son olarak esefle şunu belirtmek durumundayım. Geçtiğimiz yıl Konya Yusufağa Kütüphanesi’nden 173 kitap çalınmıştır. Bu çalınan kitapların büyük bir kısmı Sadreddin Konevî’nin koleksiyonuna ait kitaplardır. Bu konunun davası Konya 1. Ağır Ceza
129
M. Bayram, agm., s. 53-54.
130
Konya Mevlana Müzesi Kütüphanesi no. 1633.
131
Bk. Burada Levha: V.
132
Bu mersiye Cendî’nin
133
Bk. Burada Levha: XIV.
134
Bk. Burada Levha: III, IV.
135
O dönemde böyle rehin koyarak kitap iare etmek yaygın olarak uygulanıyordu. Bu yolla kitaplar uzak yerlere götürülüyordu. Mesela Mevlana Müzesi Kütüphanesi’ndeki bir
136
Adı geçen kütüphane, No. 14677.
137
Bk. M. Bayram, “Sadru’d-din Konevî İle Ahi Evren Şeyh Nasirü’d-din’in Mektuplaşması”