Hayaletgören. Schiller Friedrich von

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Hayaletgören - Schiller Friedrich von страница 8

Жанр:
Серия:
Издательство:
Hayaletgören - Schiller Friedrich von

Скачать книгу

Ermeni’yle aranızda geçen olayı anlatır dururdunuz. Adamlarımdan biri, hizmetinizdeki bir avcı eriyle tesadüfen Giudecca’da tanışmış ve benim için gereken bilgiyi yavaş yavaş kendisinden almayı bilmiş.”

      “Bu avcı eri nerede?” diye sordu Prens. “Onu bulamıyorum, kaçtığından mutlaka haberiniz vardır.”

      “Size yemin ederim, bu konuda en ufak bir bilgim yok, saygıdeğer bayım. Ben şahsen kendisini hiç görmedim, biraz önce bahsettiğim konunun dışında onunla asla başka bir ilişkim olmadı.”

      “Devam edin,” dedi Prens.

      “Bu yolla sizin Venedik’te kalışınız ve başınıza gelenlerden aslında ilk kez haberim oluyordu ve derhal bunu kullanmaya karar verdim. Görüyorsunuz, saygıdeğer bayım, dürüst konuşuyorum. Brenta Nehri üzerinde geziye çıkmayı planladığınızı öğrendim; buna yönelik hazırlıklarımı yapmıştım ve tesadüfen elinizden düşürdüğünüz bir anahtar, sanatımı üzerinizde denemem için bana ilk fırsatı verdi.”

      “Nasıl? Yani ben yanıldım mı? Demek anahtar meselesi Ermeni’nin değil, sizin eserinizdi. Anahtarımı düşürdüm mü demek istiyorsunuz?”

      “Para kesenizi çıkartırken – işte ben de o ânı fırsat bildim, kimseye fark ettirmeden çabucak ayağımla üzerini kapattım. Piyango çekilişi yaptığınız yerdeki kişiyle aramızda anlaşmıştık. Size boş numaranın olmadığı bir kaptan çekiliş yaptırdı, anahtar siz kazanmadan çok daha önce kutunun içine yerleştirilmişti.”

      “Şimdi anlıyorum. Peki ya, yolumu kesip bana o ciddi lafları eden çıplak ayaklı keşiş?”

      “O da, duyduğuma göre, yaralı olarak şömineden çekip çıkarılan adamın ta kendisi. Bu gizli saklı işte bana hizmet eden arkadaşlarımdan biri.”

      “Peki bunu ne amaçla yaptınız?”

      “Sizi düşündürmek için; sizi belli bir ruh durumuna önceden hazırlamak, aklınıza sokmuş olduğum doğaüstü hallere duyarlı kılmak için.”

      “Peki ya, o umulmadık, tuhaf bir yöne dönen pantomim gösterisi – en azından onda sizin parmağınız yoktu, öyle değil mi?”

      “Kraliçeyi canlandıran kızı ben çalıştırmıştım, onun rolü baştan sona benim eserimdir. Prens cenaplarının böyle bir yerde tanınmış olmayı hayli yadırgayacağını tahmin ettim ve affınıza sığınıyorum, saygıdeğer bayım, Ermeni’yle ilgili maceranız sizin olağanüstü bir olay karşısında doğal yorumlara tenezzül etmeyip bunun kaynağını daha yükseklerde aramaya çoktan eğilimli olabileceğiniz konusunda beni ümitlendirmişti.”

      “Gerçekten,” diye bağırdı Prens, sıkkın ve şaşkın bir yüz ifadesiyle, o arada özellikle bana doğru anlamlı bir bakışla, “gerçekten,” diye haykırdı, “bunu beklemiyordum!”

      “Peki,” diyerek uzun bir suskunluğun ardından konuşmasına devam etti, “şöminenin üzerindeki duvarda beliren görüntüyü nasıl meydana getirdiniz?”

      “Tam karşıdaki kepenge yerleştirilmiş olan laterna magica ile. Sonradan oradaki deliği siz de fark etmişsinizdir.”

      “Fakat nasıl oldu da, aramızdan bir kişi bile bunun farkına varmadı?” diye sordu Lord Seymour.

      “Hatırlarsanız, saygıdeğer bayım, salona döndüğünüzde yoğun bir duman her tarafı karartmıştı. Ayrıca önlem olarak, kaldırılan tahta döşemeleri laterna magica’nın yerleştirildiği o pencerenin yanına dayamıştım; böylece bu kepengin hemen gözünüze çarpmasını engellemiş oldum. Üstelik herkesin yerini aldığından ve kimsenin odayı incelemeyeceğinden emin oluncaya kadar fener bir sürgünün arkasına gizlenmişti.”

      “Diğer köşkteyken dışarı baktığımda,” diye atıldım, “bana öyle geldi ki, sanki salonun yakınlarına bir merdivenin dayandırıldığını duydum. Böyle bir şey oldu mu?”

      “Aynen öyle. Yardımcım fenerin ayarını yapmak için bu merdivenle o dediğim pencereye tırmandı.”

      “Görüntü,” diye devam etti Prens, “gerçekten de ölmüş olan arkadaşıma kaba hatlarıyla benziyordu; özellikle sarışınlığı doğru çıkmıştı. Bu tamamen tesadüf müydü, yoksa nasıl oldu da bunu bildiniz?”

      “Prens cenapları hatırlayacaktır, sofrada hemen yanınızda bir kutu bulunuyordu, kapağında da ** üniformalı bir subayın mineyle işlenmiş bir portresi vardı. Size, arkadaşınızdan herhangi bir hatırayı yanınızda taşıyıp taşımadığınızı sordum, cevabınız evet olunca, belki de o kutu olabileceği sonucuna vardım. Yemek sırasında resmi gözümle iyice inceledim, resim yapmakta çok yetenekli, benzetmekte de çok şanslı olduğumdan, algıladığınız bu üstünkörü benzerliği resme yansıtmak benim için kolay oldu; dahası Marki’nin yüz hatları çok dikkat çekiciydi.”

      “Fakat görüntü sanki hareket ediyor gibiydi.”

      “Öyle görünüyordu; ancak hareket eden görüntü değil, fenerin aydınlattığı dumandı.”

      “Ve bacadan aşağıya düşen adam da hayaletin yerine cevap veriyordu, değil mi?”

      “Aynen öyle.”

      “Fakat soruları iyi duyamayabilirdi.”

      “Buna gerek de yoktu. Hatırlarsanız, saygıdeğer Prens, hayalete bizzat soru yöneltmenizi size kesinlikle yasaklamıştım. Benim ona ne soracağım ve onun da bana ne cevap vermesi gerektiği konusunda sözleşmiştik; yine de bir hata olmasın diye, sözleri arasına büyük zaman aralıkları bırakmasını, bunu da bir saatin vuruşlarını sayarak belirlemesini tembih ettim.”

      “Otel sahibine emir vererek evde yanan bütün ateşleri suyla dikkatlice söndürttünüz; bu hiç kuşkusuz…”

      “Şöminedeki adamımı boğulma tehlikesinden korumak içindi; çünkü evdeki bacalar birbiriyle bağlantılıdır ve sizin bulunduğunuz bölmenin durumundan hiç emin değildim.”

      “Peki nasıl oldu da,” diye sordu Lord Seymour, “sizin hayalet ona ihtiyaç duyduğunuz andan ne daha erken ne daha geç ortaya çıktı?”

      “Benim hayalet, onu çağırmamdan çok daha uzun süredir odadaydı; ancak ispirto lambası yandığı sürece, bu mat ışığı kimse göremiyordu. Benim efsun duası sona erdiğinde, ispirtonun yandığı kabın kapağını indirdim, salon birden karanlığa gömüldü ve ilk kez o anda duvardaki figür fark edildi, oysa uzun zamandır oraya yansıtılmaktaydı.”

      “Fakat tam hayalet göründüğü sırada, hepimize elektrik çarptığını hissettik. Bunu nasıl yaptınız?”

      “Altarın altındaki makineyi keşfettiniz. İpek bir halının üzerinde durduğumu da gördünüz. Sizden yarım ay şeklinde karşıma dizilmenizi ve el ele tutuşmanızı istedim; zaman yaklaştığında içinizden birine beni saçlarımdan tutmasını işaret ettim. Haç, iletkendi ve ben ona dokunduğum anda size elektrik çarptığını hissettiniz.”

      Конец

Скачать книгу