SAKLI DÜNYAYA YOLCULUK. AYDIN ALMILA
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу SAKLI DÜNYAYA YOLCULUK - AYDIN ALMILA страница 5
Sonra camekânın önünden başkaları geçti. Adam da hızlı adımlarla oradan uzaklaştı.
Pamir en azından şimdilik izini kaybettirmişti. Yine de temkinli davranacaktı. Dükkân sahibi ortaya çıkana kadar orada durup soluklanmaya karar verdi. Böylelikle zaman da kazanırdı. Anlaşılan ilk trenle evine dönemeyecekti.
Beklerken emaneti cebinden çıkartıp baktı. Aslında yerinde olup olmadığını kontrol etmek istemişti. Sırtını camekânın alt kısmındaki duvara dayadı. İçerisinin boş olması işine yaramıştı. Ancak o anda, yanında iki çocukla birlikte içeri bir müşteri girince yine tedirgin oldu. Müşteri gözleriyle etrafı kolaçan ederken dükkân sahibine seslendi.
Pamir, dükkân sahibinin gelmesi an meselesi, diye düşündü. Onu görürse hırsız bile sanabilirdi. Müşteri olmadığı belliydi, bir kenara sinmiş bekliyordu. Kimse fark etmeden dışarı çıkmalıydı. Tam aklından geçeni uygulayacakken çocuklardan birinin bakışlarını üzerinde hissetti. Hatta çocuk, saman sarısı kâküllerinin arasından, gözlerini ayırmadan bakıyordu. Sanki sormadığı bir soruya cevap bekliyordu.
Pamir tekrar paniğe kapıldı. Ayağa fırlayıp kapıdan uçarcasına çıktı. Haritayla içinde notun olduğu zarfı cebine koymaya fırsat bulamamıştı.
Bu arada Ediz dükkân sahibine yeniden seslendi. Doruk ise etrafı karıştırmaya koyuldu. Çoğunluğu metalden parçaların ne işe yaradıklarına dair bir fikri yoktu. “Bunlar da ne böyle?” diye kendi kendine mırıldandı.
Amcası ise soru ona yöneltilmiş gibi cevap verdi. “İnsanların bir zamanlar çöp diye attıkları… Ne büyük hata! Onlara, çöp sandıkları şeylerle neler yapabileceklerini göstermek isterdim!” Ardından dükkân sahibini bulmak için arkaya doğru yürüdü.
O kısacık konuşma nedeniyle ne Doruk ne de Ediz dük kândan birinin fırladığının farkına varmışlardı. Sadece Ada görmüştü. Çocuk, Ada’yla Doruk’tan daha büyüktü. Birkaç yaş, belki daha fazla! Gerçi öyle uzun boylu ya da iri yarı değildi, hatta çelimsiz sayılabilirdi. Yaşı ancak yüzüne bakınca anlaşılıyordu. Ada ilk anda dükkânda çalışan genç bir çırak olduğunu sanmıştı. Kapıdan girenleri görünce tabanları yağladığına göre çırak olamazdı. Öyle hızlı kaçmıştı ki elindekileri düşürdüğünü fark etmemişti. Düşürdüğü kâğıt parçasıyla zarfı da sadece Ada görmüştü.
Ada bir anlık şaşkınlığın ardından yerdekileri alıp dışarı fırladı. “Hey!” diye seslendi. Oysa çocuk arkasına bakmadan çoktan uzaklaşmıştı.
Ada zarfı elinde evirip çevirdi. Üzerinde bir şey yazmıyordu. Katlanmış kâğıdı açmaya fırsat bulamadan da Doruk yanına geldi. Öyle birdenbire neden dışarı fırladığını sordu.
Ada tam neler olduğunu anlatacaktı ki amcaları elinde metal bir kutuyla göründü. Aldığı cıvataları ve somunları kutuya doldurmuştu. Dükkân sahibini ise metallerin arasında bırakmıştı. Yeğenlerine, “Bu da bağlantı kablosu!” diye gösterdi. Nedense ilginç bulacaklarını düşünmüştü. Daire şeklinde sarılıp, iple bağlanmış kabloya bakarken gözleri parlıyordu. “Böylesini bulmak kolay değil, çok uzun zamandır üretilmiyor.”
İki kardeş daha sonra konuşmak üzere sessizce anlaştılar. Zaten Ediz’in onların konuşmasını beklemeye niyeti yoktu. Bisiklete yerleşmişti. Geri dönüp su arıtma makinesini tamir etmek için sabırsızlanıyordu.
Pamir bitpazarının olduğu sokağı arkasında bırakınca durdu. Hayatı boyunca yaşadığı en hareketli gündü. Şu emaneti sahibine bir ulaştırabilseydi! O anda donup kaldı. Haritayla zarf yoktu! Düşürmüştü! Dükkândayken elinde olduğuna göre nerede düşürdüğünü tahmin etmesi zor değildi. “Bir bu eksikti!” dedi. Gerisin geri koşturdu.
İşte, dükkânda karşılaştığı çocuklar oradaydı. Zarf ise kızın elindeydi. Pamir rahat bir nefes aldı. Hemen gidip isteyecekti ki çocuklarla birlikte dükkâna gelen adam dışarı çıktı. O üçü, gözünün önünde tuhaf bir bisiklete binip yola koyuldu.
Pamir arkalarından, “Hey, durun!” diye seslendi ama bisiklettekilere sesini duyuramadı. Sadece oradan geçen birkaç kişi dönüp baktı.
Pamir olanlara inanamıyordu. Yine koşturacaktı! Ara fazla açılmadan bisikletin peşinde düştü.
4. Bölüm
Kâşif’in Haritası
Betül yüzünde endişe dolu bir ifadeyle çalışma odasına girdi. Duvara iliştirilmiş karman çorman harital ara baktı. Çoğu bir süredir yaşadığı kasabaya aitti. Bildik haritalar gibi sadece caddeleri, sokakları ya da kasabanın tepelerini ve kıyısını gösteriyordu. Üzüntüyle içini çekti. Oysa oraya yerleşirken çok daha fazlasına ulaşacağını ummuştu. Taşınma nedeni, kasabanın yer altını keşfetmekti. Bir zamanlar büyükbabasının keşfettiği gibi! Ama yapamamıştı.
Büyükbabası gerçek bir kâşifti! Arkadaşları tarafından da boşuna Kâşif diye anılmamıştı! İşte, Betül de onun izinden gitmeye çalışıyordu.
Pencereden dışarı bakınca yüzündeki endişe iyice arttı. Gökyüzü sisle kaplıydı ve nasıl da kasvetliydi. Hep böyle mi kalacaktı? Buna nasıl izin verirdi?
Çalışma masasına yerleşip üstündeki notlarını karıştırdı. Gözü notların arasındaki fotoğrafa takıldı. Bir grup bilim insanının birlikte çektirdiği eski bir fotoğraftı bu. Hepsi umut dolu, gözleri parlayan gençlerdi. Aralarında büyükbabası da vardı.
Fotoğrafın arkasında el yazısıyla, “2015, Paris” yazıyordu. Birkaç isim de eklenmişti. Kâşif, Profesör, Kontes, Asil… Belli ki fotoğraftakilerin takma isimleriydi. Yakın arkadaş olduklarını tahmin etmek zor değildi. Dünyanın geleceğini kurtarmak için atılacak adımlardan biri için toplanmışlardı. O adıma tanık olmak, hatta ortak olmak için…
Fosil yakıtlar kullanılmayacak, kirli enerji devri kapanacaktı. Böylece buzullar hızla erimeyecek; okyanuslar, denizler yükselmeyecekti. Bir yere yağmur damlası düşmezken, yakınında fırtınalar kopmayacaktı. Hava gittikçe daha çok, daha çok ısınmayacaktı. Canlıların nesli tükenmeyecekti…
Betül o toplantıyı, önceki ve sonraki toplantıları, imzalanan anlaşmaları okuduğu kitaplardan biliyordu. Olaylar umulduğu gibi gelişmemişti. Gelişseydi zaten yaşadıkları dünya farklı olurdu. Önlemler alınmıştı alınmasına ama biraz yetersiz, biraz geç kalınmıştı. Daha kötü olabilirdi tabii. “Neyse ki dünyanın geleceğini düşünenler de az değilmiş.” diye mırıldandı. Aslında tek tek her bir kişinin aldığı önlemler bile daha kötüden kurtulmayı sağlamıştı.
Конец ознакомительного фрагмента.
Текст