Japon Sanatı. James Jackson Jarves

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Japon Sanatı - James Jackson Jarves страница 6

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Japon Sanatı - James Jackson Jarves

Скачать книгу

İbadetin gönüllü olduğu özgür kilise ile devlet tartışması için daha uygun bir çözüm tam bireysel özgürlüğe ve çocuğun ebeveyninkiyle olan gibi, insanın yaratıcısıyla ilişkisine dayanıyordu.

      Pitoresk anlayışın merkezindeki bu tür basit ayinler, manevi etkilerinden bağımsız olarak, Japon sanatında çok göze çarpan ve başka hiçbir halkta benzeri bulunmayan hem gerçekçi hem de mistik yönleriyle doğal dünyaya yakın bir sempati beslemiş olmalıdır. Ayrıca, Kamizmin dini yapısında günümüze kadar var olmasını sağlayan ve hâlâ milyonlarca insanın zihnine etki eden sağlam bir temel olmalıdır. Bu, şüphesiz Sami veya Turan halklarında olduğu gibi, kendisi hayırlı olsun ya da olmasın çeşitli biçim ve nitelikler altında enkarnasyon lejyonları tarafından temsil edilse bile kişiler üstü ve her yerde mevcut olan bir yüce varlık hakkında bir merkezi soyutluk fikriden kaynaklanır. Her şeyin altında yatan ana ilke, ilahi yaratıcı gücün kişiler üstü mutlak birliğidir. Bu, Yahudilik veya onun yakından ilişkili olduğu İslam ile Protestanlığın büyümesiyle birlikte Katoliklik arasında teolojik çizgiyi çekmesiyle aynı şekilde Şintoizmi Budizm ve Brahmanizmden ayırır. Bunların hiçbirinde kasıtlı putperestlik yoktur, oysa hepsinde insanlığın ruhsal refahını teşvik etmek için ortak bir amaç vardır. Bu farklı dini ideallerin çok çeşitli yönlerinden herhangi birine bağlı kalma durumu, hemen hemen tüm insanlarda düpedüz inançtan ziyade doğuştan gelen bir mizaç veya ilgi meselesidir. Belki de hiçbir şey bir inanç seçimini bireyin sanatsal yapısından daha sık belirleyemez. Kişi soyut olana meyilliyse, dini melekelerine gelen duyumsal çağrılara karşı kayıtsızsa, bedenini şehvetli bir hoşgörü ile şımartmaktan veya sanatı kendi zevkine göre gerçekleştirmekten ne kadar hoşlanırsa hoşlansın, doğal olarak ruhunu yüce olanla en doğrudan iletişime geçiren ritüelleri tercih eder. Diğer taraftan gerçeği hissedebiliyorsa veya idealine yalnızca ya da esas olarak plastik sanatlar aracılığıyla ulaşabiliyorsa estetik bir araçla ruhunun isteklerini en eksiksiz şekilde uygulayan mezheplere bağlanır. Tüm dinlerin aşırılıkları, soyut bir fikir birliğine işaret eder ancak ona giden yollar çok sayıda ve değişkendir.

      Tüm inananları karakter açısından iki ana gruba ayırabilsek de her zihin mükemmel insanı yaratmak için birbirine eşit ve tam gelişmeye ihtiyaç duyan her iki eğilimin tohumlarını da içerir. Ama bunu sıradan geliştirme yollarıyla nadiren elde ederler. Dolayısıyla, dinler ve insanlar eğitimlerinde her zaman tek taraflıdır; duygu ve inanç dalgalanmalarına tabidirler. Şintoizm, ortalama bir Japon zihni için belki de fazlasıyla soyuttu ve hayatın diğer tüm biçimlerinde sanat diline olan tutkulu bir coşkuyla geliştiği için zihnin duyusal yanını dışarıdan tatmin etmede çok yetersizdi. Bu yüzden çağımızın başlangıcında, Budizm Japonya’ya girince tüm sınıflar arasında hızla yayıldı. Çünkü beraberinde dini ihtişamın, geçit töreninin, inançların dışa dönük sembollerine ve saygı duyulan, korkulan veya tapılan varlıkların maddi imgelerine ve ibadetle bağlantılı olgular veya sorunlar neyse onunla ilgili resimsel sahnelerine duydukları özlemleri yatıştıran gereğinden fazla bir estetik unsur da getirdi. Budizm, estetik aygıtları ve maddi imgelerin çokluğu bakımından Katolikliğe çok benzer. Ortak aklın uygulamaya geçmesine sebep olan bu yöndeki aşırılık ne kadar putperestçe olursa olsun, putperestlik diye tanımlanmamalıdır. Zaten iki taraf da bunu kabul etmez. Gerçekte, Japonya’daki Budizm, Katoliklik kadar cüretkâr değildir çünkü Katoliklik, “Yüce Olan”ı yaşlı bir adam kılığında tasvir ederken Budizm, surete tapmadaki en büyük çabalarını inancın kurucusunun heykeliyle sınırlar. Ancak Budizm, kendi teçhizatının bir kısmını nihayetinde barışçıl bir şekilde Şintoizme dayattı. Dolayısıyla sunak süsleri şeklinde bir ayin, mucizevi görüntüler, alaylar, işleri hizmet sırasında belirli kıyafetler giyerek kutsal yerlerde ayin yönetmek ve buralarla ilgilenmek olan özel bir soylu sınıfı ve tapınakları ziyaret eden hacıları yönlendirmek ve onların ihtiyacını karşılamakla görevli bir keşiş tarikatı gibi görünür. Şintoizm de karşılığında rakibine sunaklara yerleştirmek üzere kutsal aynasını ve Kirin (fantastik bir yaratık, iyi haberin işareti) ve aynı şekilde tuhafça oluşturulmuş köpek-aslan karşımı Koma-Inow (ateş ve suyun arındırıcı unsurlarını simgeleyen ve aynı zamanda Buda tapınaklarının koruyucusu olan bir tür ejderha) gibi daha sonradan bünyesine kattığı temsillerinden bazılarını ödünç verdi. Japonya’daki manastırların yakın zamanda resmi olarak bastırılmasından bu yana hükümet, Şinto tapınaklarından merhum Şogunların kabul ettiği tüm Budist yenilikleri çıkarmaya ve onları bir şekilde asli hallerine geri döndürmeye çalıştı. Egemen ve kültürlü sınıflar, aslında felsefi olarak kayıtsız veya tamamen materyalist olan tüm dinlere karşı şüpheci olduklarından bu biçim değişiklikler yalnızca yüzeysel ve siyasi etki içindir. Diğer taraftan nesillerdir saygı duyulan kutsal alanlara el konulması ve buraların yıkılması ve Budist rahibelerin ve keşişlerin hizmete hazır Japon erkek ve kadınlarına dönüştürülmesi çok samimi ve eksiksizdir. Japonların mevcut mutlak dini hoşgörüsünün kanıtı olarak, Amerika Birleşik Devletleri’nde eğitim görmüş ve din değiştirip Protestan olmuş yerli bir bilim adamı olan muhterem Nee Sima’nın son örneğinden alıntı yapıyorum. Nee Sima, Japonya’ya döndüğünde yalnızca Budist tapınaklarında vaaz vermesine ve tebliğ etmesine izin verilmekle kalmadı aynı zamanda buralar, aralarında bazı görevli rahiplerin de bulunduğu dinleyicilerle doldu taştı. Kendi sınıflarının alışılagelmiş fanatizmiyle, sözde putlarını onlardan hâlâ korkuyormuş gibi hemen yok etmeye başlayan birçok kişiye din değiştirtti.

      Ancak bizim meselemiz geçmişle ilgili. Şintoizm ile Budizmin karşılıklı yardımseverliği ve pek çok adet ve düşüncede zıt olsalar da barış içinde birlikte yaşama yeteneği, aynı uzun dönemdeki Avrupa din tarihi için bir utançtır. İnsan aklı ve materyalist düşünceye dayanan, temel inançlarının ve geleneklerinin fiili inkârı olan Konfüçyüs ve Mencius’un rasyonalist öğretilerinin entelektüel rekabetinde onların tarafında görünmekten korkmadıklarını gördükçe ders daha belirgin hale geliyor. MS 285 gibi erken bir tarihte, kendisi de Yaratılışın Yüce Efendisi’nin ikinci kişiliği olan hükümdar Ozin, Hıristiyanlığın en büyük kilisesini bağnaz ve doktriner gibi gösteren bir yargılama özgürlüğüyle Kore hükümdarından, Çin’in hâkim dini hakkında tebaasını bilgilendirmesi için filozof Wang Iin’i Japonya’ya göndermesini istedi. Wang’ın uygulamalı ahlakı o kadar takdir edildi ki Şinto din adamları onu çarmıha germek, bir ızgarada kızartmak ya da Avrupa’da yeni öğretileri kabul etmenin geleneksel yönteminde olduğu gibi bir “auto-da-fé”ye2 teslim edip ilkelerinin sağlamlığını test etmek yerine onu halkın velinimeti olarak Kamiler (bir tür azizler sınıfı) arasına kaydettirdiler. İşte bu, insanca bir akla sahip politik bir ulustur. İnançsal karşıtlıkları uzlaştırabilecek ve onları düşünceyi söndürmek, ulusları parçalara ayırmak ve bütün bir kıtayı kana susamış bir mücadele alanına veya bitkin düşürücü bir despotizme dönüştürmek için vahşi araçlar olarak kullanmak yerine toplumun eğitmenleri olarak görebilecek bir ulus. Tekrar ediyorum, doğunun, “Yüce Barış Ülkesi”nin bu bilge çocukları, yeni öğretmenlerinin kalitesini algılayıp din değiştirmelerinin ilk meyvelerini tattıklarında Hintli ve Çinli seleflerinden olduğu gibi onlardan bir şeyler öğrenmeye istek duyarak Katolik misyonerlerine ilk başta hoş geldin demelerine rağmen, bu misyonerlerin dindaşlarının Avrupa tarihinde gösterdikleri görüş farklılıklarıyla karşılaştıklarında kiliseleri tarafından öğretilen ve desteklenen örnekleri taklit ettiler. Kendi kurallarını ve uygulamalarını kendilerine ve acemilerine uygulayarak hem ilkeleri hem de din değiştirenleri varoluştan tamamen mahrum bıraktılar ve ülkelerini bundan sonra benzer bir deneyime katı bir şekilde kapattılar.

      Yorgun

Скачать книгу


<p>2</p>

Engizisyoncuların dine karşı suç işleyenleri yaktıkları ateş. (ç.n.)