Şanlı Olaf. Robert Leighton
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Şanlı Olaf - Robert Leighton страница 12
Olaf bunları duymasına rağmen beklenen ceza karşısında herhangi bir korku belirtisi göstermedi. Hatta birden bir insan öldürmek gurur duyulacakmış bir şey gibi acımasız ve gözü pek bir hal aldı. Ona göre Klerkon’un canına kıymanın ceza gerektiren bir suç olmadığı belliydi. Yıllar önce Viking gemisinde gördüğü şeyi anımsadı. Ganimetler ayrılırken Yaşlı Thoralf, Klerkon’a düşmüştü. Geminin güvertesinde dururlarken Thoralf, küçük Olaf’ın elinden tutmuş ve Klerkon gelip onları sertçe ayırarak Olaf’ı genç Thorgils’in olduğu yere itmişti. Ardından Thoralf’ın pelerinini yırtan Viking, “Yaşlı, dişsiz bir tazı burada işe yaramaz ama eti balıklara iyi yemek olur,” demiş, kılıcını çekip yaşlı adama ölümcül bir darbe indirmiş ve onu denize atmıştı. Böylece Olaf’la Thorgils Viking’den intikam almaya yemin etmişlerdi ve Olaf intikamlarını almıştı.
Kraliçe Olaf’a yaklaştı, ona dikkatle baktı. “Çok yazık,” dedi. “Böyle güzel biri erkekliğe adım atamadan ölmek zorunda. İyi bir eğitimle ünlü bir savaşçı olabilirdi ve onu Kral’ın hizmetinde görmek çok hoşuma giderdi.”
Sözünü kesip Sigurd’a döndü. “Hersir Sigurd,” dedi, idarecinin gözlerine sertçe bakarak. “Bu oğlana olan ilginin sıradan olmadığını çok kez fark ettim. Şu anda, ülkenin yasalarını çiğnediğinde bile onu müdafaa ediyorsun. Bu kadar korumanın güçlü bir nedeni olmalı. Kimin oğlu? Ya da hangi soydan? Bilmek benim hakkım.”
Sigurd, Kral’ın izni olmadan kral soyundan birinin Gardarike’de yaşamasının yasalara aykırı olduğunu hatırlayarak duraksadı. Olaf’ın soylu olduğu anlaşılırsa başının fena halde belaya gireceğini düşündü.
“Hanımefendi, size söyleyemem,” diye mırıldandı.
“Oğlanın ölmesini mi yeğlersin?” diye sordu Kraliçe sinirli bir ses tonuyla.
“Hayır,” dedi Sigurd, duruşunu iyice düzeltti. “Çocuk ölüme mahkûm edilirse onun yerine ceza almayı teklif edeceğim.”
Kraliçe gözlerini sessizce ona dikti.
“O halde,” dedi, “hayatını vermen dünyaya yalnızca ona kendinden çok değer verdiğini gösterir.” Bir süre durduktan sonra ekledi: “Ben kraliçenim, Hersir Sigurd ve sana soruma cevap vermeni emrediyorum. Oğlanın gerçek ismi ne ve annesiyle babası kim?”
Büyük şöminenin yanına geçerek büyük, meşe sandalyelerden birine oturup Sigurd’la Olaf’a yaklaşmalarını işaret etti. Daha önce üzerinde çalıştığı ipek cüppenin ucundan tutup iğnesine iplik taktı.
“Ben hazırım,” dedi.
Böylece bu zorluktan herhangi bir kaçış yolu olmadığını gören ve sırrını söylemenin Olaf’a fayda sağlamasını uman Sigurd, Kraliçe’nin emrini yerine getirerek Norveç krallarının öyküsünü ve Klerkon’un katili Olaf’ın doğrudan Kral Harald Güzelsaç’ın soyundan geldiğini anlattı.
V
NORVEÇ KRALLARININ ÖYKÜSÜ
“Çok uzun zaman önce,” diye başladı Sigurd, Kraliçe Allogia’nın karşısında Olaf’la birlikte otururken, “Norveç’in güneyinde hüküm süren Siyah Halfdan adında genç bir kral vardı. Ülke o zamanlar birçok bölgeye ayrıldığından ve hepsinin kendi kralları olduğundan toprakları pek geniş değildi. Ancak savaş ve talihli evlilikler sonucunda Halfdan çok geçmeden babasının bıraktığı varlıkları artırdı, böylece o diyarın en büyük kralı oldu. Karısının adı Kraliçe Ragnhild’di, çok güzel bir kadındı ve Harald adını koydukları bir oğulları oldu.
“Harald büyüdüğünde son derece yakışıklı, uzun boylu, güçlü ve müthiş zeki bir genç oldu. Erkeksi sporlara düşkündü ve yetenekleriyle güzelliği kuzeydeki bütün erkeklerin beğenisini ve hayranlığını kazanmasını sağladı. Harald henüz on yaşlarındayken bir gün Randsfjord’daki buzdan geçen babasının altındaki buzlar kırıldı ve boğulmasına sebep oldu, böylece krallığı oğluna kaldı. Bunun üzerine Siyah Halfdan’ın fethettiği toprakların kralları kaybettikleri yerleri geri kazanacaklarını düşünerek aynı anda genç krala savaş açtılar. Pek çok savaş verildi ama Harald hep kazanan taraf oldu. Düşmanlarına teslim olmak yerine mülkünü, Orkadale’in kuzeyine kadar genişletti. Ancak böyle doyuma ulaştı.”
Sigurd bundan sonra kafasını kaldırarak sessizce kullandığı iğneye eğilmiş Allogia’ya baktı.
“Bu uzun bir öykü hanımefendi,” dedi, “ve size pek de yeni gelmeyebilir.”
“Sonuna kadar anlat,” diye yanıtladı Kraliçe.
“O zamanlar Valders’da Gyda adında bir genç kız yaşardı,” diye devam etti Sigurd. “Hordaland kralı Erik’in kızıydı ve onun inanılmaz güzelliğini ve görgüsünü duyan Kral Harald karısı olmasını istedi. Bu yüzden ona elçiler yollayarak evlilik teklif etti. Güzel olduğu kadar gururlu genç kız mesajı aldığında şöyle cevap verdi: ‘Efendine de ki,’ dedi, ‘kendimi birkaç ülkeden başka hükmettiği toprağı olmayan bir kralın karısı olarak feda edecek değilim. İsveç Kralı Erik, Danimarka Kralı Gorm gibi Norveç’i tek başına yönetecek bir kral olmaması bana inanılmaz geliyor. Bu mesajı Kral Harald’a ver ve sadece benim için bütün Norveç’i kontrolü altına alması koşuluyla onunla evlenmeye söz vereceğimi söyle.’ Gyda’nın bu sözleri gereğince Kral’a iletildi ve aklına daha önce gelmemiş bir şeyin uyanmasına yol açtı. Pek çok adamın karşısında dedi ki: ‘Şimdi bir ant içiyor ve beni yaratan ve her şeyi yöneten Tanrı’nın önünde yemin ediyorum ki Norveç’in tamamını fethedene, Norveçlilerin yegâne hükümdarı olana kadar ne saçımı keseceğim ne de tarayacağım. Ve yeminimi yerine getirmezsem bunun uğruna öleceğim.”
“Gerçek bir kral gibi konuşmuş!” diye araya girdi Allogia. “Gururlu genç kızın hatırı için eminim yeminini gerçekleştirmesi uzun sürmemiştir.”
“On yılını aldı,” dedi Sigurd. “Muazzam ordusuyla kuzeye yelken açtı ve Orkadale, Trondelag, Naımdale’i ve Thrandheim’e kadar fethedip ülkeyi fethederek sonrasında kontları ve vasalları olacak eski kralları alt etti. Ona boyun eğmeyenler ya öldürüldü ya da sakat bırakıldı. Yeni yasalar koydu, köylülerden bağımsız mülklerini alıp toprakların hepsinin Kral’a ait olduğunu ilan etti. Fethettiği yerlerdeki çoğu insan ona ve katı feodal yasalarına isyan etti ve bazı bölgeleri iki kere fethetmek zorunda kaldı. Ancak her yıl hedefine daha da yaklaştı, ona karşı çıkanlarsa sadece kendi yıkımlarını getirdiler.
“Nihayet buyruğu altına aldığı eski krallar kadim haklarını savunmak için bir araya gelerek büyük bir kavgaya giriştiler. Devasa bir savaş gemisi toplayıp Hafrsfjord’deki fatihle karşı karşıya geldiler. Deniz savaşında Harald’ın cesur adamlarının çoğu öldü, her yanlarına kalkanlar ve taşlar düştü, hava kış sağanağıymışçasına uçan oklarla doldu. Fakat Kral’ın berserkerleri2 en sonunda öfkelerine tutunarak Norveç’teki en büyük savaşta efendileri için zafer kazandılar. Böylece on yıllık mücadelenin ardından Harald yeminini gerçekleştirmiş oldu.
“Savaştan
2
Kelime anlamı “vahşi savaşçı, çılgına dönmüş olan”dır. Ayı veya kurt postu giyen, İskandinav ve Cermen efsanelerinde adı geçen cesaret ve kuvvetiyle meşhur savaşçılardır. Berserklerin savaş meydanına tamamen zırhsız olarak çıkmalarına ve karşılarına çıkanları acımasızca öldürmelerine halüsinojen ve uyarıcı etkisi olan bir mantar çeşidinin sebep olduğu sanılmaktadır. (ç.n.)