Bir Şeref Haykırışı . Морган Райс

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Bir Şeref Haykırışı - Морган Райс страница 6

Bir Şeref Haykırışı  - Морган Райс Felsefe Yüzüğü

Скачать книгу

style="font-size:15px;">      “Çok güçlü bir zehir,” dedi Illepra daha büyük bir kararlılıkla. “Nadiren gördüğüm bir şey. Çok da pahalı. Onu her kim öldürmeye çalışmışsa, ne yaptığını biliyormuş. Ölmemiş olması inanılmaz. Düşündüğümüzden çok daha güçlü olmalı.”

      “Bu gücü babamdan aldı,” dedi Gwen. “Bir boğa gibi güçlüydü. Tüm MacGil kralları öyleydi.”

      Illepra odanın karşısına geçip, tahta bir tezgâhın üstünde birkaç otu karıştırdı, bunları kesip öğüttü ve bir yandan da karışıma bir sıvı ekledi. Ortaya kıvamlı, yeşil renkli bir merhem çıktı; bunu avucuna doldurup hızla Godfrey’in yanına gitti ve ileri geri boğazına, kollarının altına ve alnına sürdü. Bunu yaptıktan sonra, tekrar diğer tarafa gidip bir bardak aldı ve biri kırmızı, biri kahverengi, bir de mor renkli birkaç sıvıyı içine döktü. Sıvılar karışırken, iksirden bir tıslama sesi çıktı ve köpükler oluştu. Bunu uzun tahta bir kaşıkla karıştırıp, tekrar hızla Godfrey’in yanına gitti ve dudaklarına sürdü.

      Godfrey hiç kıpırdamadı; Illepra başının altına uzanıp avucuyla kaldırdı ve sıvıyı zorla ağzına döktü. Sıvının büyük bir kısmı Godfrey’in yanaklarının iki tarafından döküldü, ama birazı boğazından aşağı gitti.

      Illepra sıvı ağzından ve çenesinden sildikten sonra, en sonunda doğrulup iç çekti.

      “Yaşayacak mı?” dedi Gwen çaresizlik içinde.

      “Yaşayabilir,” dedi Illepra ciddi bir ifadeyle. “Elimde her şeyi ona verdim, ama yeterli olmayacak. Hayatı kaderlerin elinde.”

      “Ne yapabilirim?” diye sordu Gwen.

      Illepra dönüp ona baktı.

      “Onun için dua et. Gerçekten de uzun bir gece olacak.”

      BEŞİNCİ BÖLÜM

      Kendrick asla özgürlüğün, gerçek özgürlüğün nasıl bir şey olduğunu o güne dek deneyimlememişti. Zindanda esaret altında olduğu zaman hayata bakış açısını değiştirmişti. Artık her ufak şeyin keyfini çıkarıyordu… Güneşi hissetmeyi, saçlarındaki rüzgarı, sadece açık havada olmayı. Atının üstünde hızla yol alırken, altındaki toprağı hızla aştığını hissediyordu; yine zırhlara bürünmüş, silahlarını geri almış, asker dostlarının yanında giderken kendisini bir havan topundan fırlatılmış gibi, daha önceden asla deneyimlemediği bir enerji hissediyordu.

      Kendrick yakın arkadaşı Atme yanında dörtnala gidiyor, rüzgâra karşı eğiliyordu; kardeşleriyle savaşma, savaşı kaçırmama fırsatına minnettardı ve yaşadığı şehri McCloudlar’dan kurtarmaya hazırdı… Bir de şehri istila ettikleri için onlara bir bedel ödetmeye. Kan dökmeye hazır bir biçimde ilerliyordu, ama ilerlerken bile öfkesinin esas hedefi McCloudlar değil de kardeşi Gareth olduğunu biliyordu. Onu mahkûm ettiği, babalarının ölümünden sorumlu tuttuğu, adamlarının önünde aldığı ve onu infaz etmek istediği için asla affetmeyecekti. Kendrick Gareth’tan intikam almak istiyordu, ama bunu en azından o gün yapamayacağından öcünü McCloudlar’dan alacaktı.

      Ama Kendrick Kraliyet Sarayı'na döndüğünde her şeyin çaresine bakacaktı. Kardeşini yerinden etmek ve kız kardeşi Gwendolyn’i yeni hükümdar yapmak için elinden gelen her şeyi yapacaktı.

      Yağmalanmış şehre yaklaştılar ve etrafı kaplamış olan iri ve kapkara bulutlar üstlerine gelirken Kendrick’in burun delikleri keskin bir dumanla doldu. Bir MacGil şehrini o şekilde görmek ona acı verdi. Babası hala hayatta olsaydı, o olaylar asla meydana gelmezdi; Gareth onun yerine geçmemiş olsaydı da meydana gelmezdi.  Olanlar utanç vericiydi; MacGillerin ve Gümüş’ün onuruna sürülen bir lekeydi. Kendrick o insanları kurtarmak için geç kalmadığını, McCloudların uzun süredir orada olmadığını ve çok sayıda kişinin yaralanmadığını ve ya öldürülmediğini umdu.

      Atını daha da sert tekmeledi, hızla yol almakta olan ve bir arı sürüsünü andıran diğerlerinin önüne geçip şehrin açık kapılarına ilerledi. Hep birlikte ileri atıldılar; Kendrick kılıcını çekmiş, şehre girerlerken çok sayıda düşman McCloudlarla karşılaşmaya hazırlanmıştı. Etrafındaki diğer adamlar gibi o da canhıraş bir çığlık attı ve darbe almaya hazırlandı.

      Ancak şehri kapılarından tozlu meydana girdiğinde, gördüğü manzara onu afallattı: Hiçbir şey yoktu. Etrafta sadece bir istiladan geriye kalmış olan işaretler vardı: yıkım, yangınlar, yağmalanmış evler, istiflenmiş cesetler, yerlerde sürünen kadınlar. Hayvanlar öldürülmüş, duvarlar kan revan olmuştu. Bir katliam yaşanmıştı. McCloudlar bu masum insanları katletmişlerdi. Bunu düşünmek bile Kendrick’in midesini bulandırdı. Bunu yapanlar ödleklerdi.

      Ama atının üstünde ilerlemekte olan Kendrick’i asıl afallatan şey, etrafta bir tane bile McCloud olmamasıydı. Buna bir anlam veremiyordu. Adeta tüm ordu onların geleceğini biliyormuş gibi oradan gitmişti. Etrafta hala ateşler tanıyordu ve bunların kasıtlı olarak yakıldıkları belliydi.

      Kendrick o anda tüm bunların bir tuzak olduğunu anlamaya başladı. McCloudların MacGil ordusunu oraya çekmek istediğini anladı.

      Ama niye?

      Kendrick aniden arkasına döndü, etrafına bakındı ve çaresizlik içinde adamlarının eksik olup olmadığını, birliklerden bazılarının bir başka alana çekilip çekilmediğini anlamaya çalıştı. Zihni yeni bir farkındalıkla doluyordu; adamlarından oluşan bir gurubu kuşatmak, onları tuzağa düşürmek için tüm bunların ayarlandığını hissediyordu. Dört bir yana bakıp kimlerin orada olmadığını anlamaya çalıştı.

      Sonra, durumun farkında vardı. Tek bir kişi eksikti. Sağ kolu.

      Thor.

      ALTINCI BÖLÜM

      Thor tepede atının üstünde bir grup Lejyon askeri ve Krohn’la birlikte dururken, karşısındaki şok edici manzaraya baktı: Görebildiği mesafeye kadar, atlarının sırtında, kocaman ve etrafa yayılmış McCloud birlikleri onları bekliyordu. Tuzağa düşmüşlerdi. Forg onları kasten oraya getirmiş ve ihanet etmiş olmalıydı. Ama niye?

      Thor yutkundu ve hiç kuşkusuz sonlarını getirecek manzaraya baktı.

      McCloud ordusu aniden saldırıya geçerken müthiş bir savaş çığlığı koptu. Sadece birkaç yüz metre ileridelerdi ve hızla yaklaşıyorlardı. Thor arkasına baktı, ama görebildiği kadar destek birlikleri yoktu. Tamamıyla yalnız kalmışlardı.

      Thor o ufak tepede, terk edilmiş kalenin yanında dayanmaktan başka çareleri olmadığını biliyordu. Şansları hiç yoktu ve kazanmaları imkânsızdı. Ama ölecekse, bunu cesurca yapacak, düşmanla bir erkek gibi yüzleşecekti. Lejyon ona bu kadarını öğretmişti. Kaçmak bir seçenek değildi; Thor kendini ölüme hazırladı.

      Dönüp arkadaşlarının suratına bakınca, onların da korkudan kireç gibi kesilmiş olduğunu fark etti; gözlerinde ölümü gördü. Ama askerler tıpkı kendilerinden beklenildiği gibi cesaretlerini yitirmediler. Atları yeri eşelediği, ya da kaçmak için döndüğü halde, hiçbiri kılını daha

Скачать книгу