Bir Şeref Haykırışı . Морган Райс

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Bir Şeref Haykırışı - Морган Райс страница 8

Bir Şeref Haykırışı  - Морган Райс Felsefe Yüzüğü

Скачать книгу

anları düşündü. Bunlar bazı açılardan ona doğal geliyordu. Onu iyi eğitmişlerdi ve bu işi başarabileceğini hissetmişti. Her zaman korkuyordu, ama bunu da kontrol edebileceğini hissediyordu.

      Thor dur durak bilmeden savaşmaya devam ederken, kolları ağırlaşırken ve omuzları yorulurken, Kolk’un sözleri kulaklarında çınladı:

      Düşmanın asla senin kurallarına göre savaşmaz. Kendi kurallarına göre savaşır. Senin için savaş, bir başkası için savaşmak demektir.

      Thor iki eliyle çivili bir zinciri kaldırmış, Reece’in başının arkasına sallayan iri yarı, kısa boylu bir savaşçı gördü. Reece Bunun farkında değildi; bir saniye sonra ölecekti.

      Thor atından atladı, havada sıçradı ve savaşçıyı çivili zinciri savurmadan önce yakaladı. İkisi birlikte atlarının üstünden uçup bir toz bulunun arasından sert bir biçimde yere düştüler; atlar çotanaklarıyla etrafını döverken, Thor uzun sure afallamış bir halde yuvarlandı. Yerdeki savaşçıyla boğuştu ve adam Thor’un gözlerini çıkarmak üzere başparmaklarını havaya kaldırdığında, Thor aniden tiz bir çığlık duydu. Sonra, Estopheles’in pike yaptığını ve adam ona zarar veremeden önce gözlerini oyduğunu gördü. Adam çığlıklar içinde gözlerini tutu; Thor’sa ona sert bir dirsek atıp üstünden geriye fırlattı.

      Thor henüz bu başarısına sevinemeden, böğründe sert bir tekme hissetti ve sırt üstü geriye uçtu. Başını kaldırınca, bir savaşçının iki elle tutulan bir savaş çekicini kaldırdığını ve göğsüne indirmek üzere olduğunu gördü.

      Yana kaydı ve çekiç vın diye yanından geçip ta kabzasına kadar toprağa gömüldü. Thor çekiç ona isabet etseydi öleceğini fark etti.

      Krohn öne atılarak adamın üstüne çullandı ve sivri dişlerini adamın dirseğine geçirdi; asker uzanıp tekrar tekrar Krohn’a yumruklar indirdi. Ama Krohn en sonunda adamın kolunu koparana dek saldırmaya ve hırlamaya devam etti. Asker cıyaklayıp yere düştü.

      Bir asker öne çıktı ve kılıcını Krohn’a savurdu; ama Thor kalkanıyla yuvarlanıp darbeyi savuşturdu ve tüm bedeni metale çarpan kılıç yüzünden zangırdarken Krohn’un hayatını kurtardı. Ama Thor savunmasız bir biçimde yere diz çökmüş vaziyetteyken, bir başka savaşçı atıyla ona saldırdı, üstünden geçti ve ilk olarak onu yüz üstü yere serdikten sonra, Thor atın toynaklarının bedenindeki tüm kemikleri kırdığını hissetti.

      Birkaç McCloud askeri atından atlayıp Thor’un etrafını çevirip ona yaklaştı.

      Thor kötü bir durumda olduğunu fark etti; o sırada yeniden atının üstünde olmak in her şeyini verebilirdi. Yerde başı acıdan zonklar halde yatarken, gözünün ucuyla diğer Lejyon askerlerinin savaştığını, ancak kötü durumda olduklarını gördü. Tanımadığı lejyon gençlerinden biri tiz bir çığlık attı ve Thor gencin göğsünü delip geçen bir kılıç darbesi yüzünden cansız bir halde yere devrildiğini gördü.

      Thor’un tanımadığı bir başka genç Lejyon askerinin yardımına koştu, saldırganı bir mızrak darbesiyle öldürdü; ama bu arada, bir McCloud ona arkadan saldırarak boynuna bir hançer sapladı. Genç asker çığlık atarak atından düşüp öldü.

      Thor arkasına bakınca, yarım düzine kadar askerin üstüne hücum ettiğini gördü. Askerlerden biri bir kılıcı havaya kaldırıp suratına indirdi; Thor kolunu kaldırıp bu darbeyi de kalkanıyla savuşturdu ve metalin çınlaması kulaklarında yankılandı. Ancak bir başka savaşçı çizmesini kaldırdığı gibi Thor’un kalkanını elinden tekmeledi.

      Üçüncü bir düşman askeri Thor’un bileğine basıp elini yere mıhladı.

      Dördüncü bir saldırgan öne çıktı ve elindeki mızrağı kaldırıp Thor’un göğsüne saplamaya hazırlandı.

      Thor müthiş bir hırlama sesi duydu; Krohn askerin üstüne atlayarak onu geriye savurdu ve yere bastırdı. Ama askerlerden biri bir sopayla öne çıktı ve sopayı öylesine ser bir biçimde Krohn’a savurdu ki, Krohn bir cıyaklamayla devrilip baygın halde sırt üstü devrildi.

      Bir başka asker öne çıkıp Thor’un başına dikilerek üç uçlu bir mızrağı havaya kaldırdı. Kaşlarını çatıp ona baktı; bu sefer onu durduracak kimse yoktu.  Mızrağım doğrudan Thor’un suratına indirmeye hazırlandı ve Thor yere mıhlanmış vaziyette çaresizlik içinde orada yatarken en sonunda hayatının sonuna geldiğini hissetti.

      YEDİNCİ BÖLÜM

      Gwen yanında Illepra’yla birlikte boğucu kulübede Godfrey’in yanına eğildi ve artık duruma daha fazla tahammül edemedi. Kardeşinin inlemelerini saatlerdir dinliyor, Illepra'nın suratının giderek daha kasvetli bir hal alışını izliyordu ve kardeşinin öleceği kesin gibiydi. Orada öylece oturmak onu son derece çaresiz hissettiriyordu. Bir şeyler yapması gerektiğini hissediyordu. Herhangi bir şey.

      Sadece Godfrey konusunda suçluluk ve endişe hissetmiyordu, Thor için de daha fazlasını hissediyordu. Onun son sürat savaşa girdiği ve ölmek üzere Gareth tarafından bir tuzağa yollandığı düşüncesini gözlerinin önünden atamıyordu. Thor’a da bir şekilde yardım etmesi gerekiyordu. Orada öylece oturarak çıldırmak üzereydi.

      Gwen aniden ayağa fırladı ve kulübenin diğer tarafına koştu.

      “Nereye gidiyorsun?” diye sordu Illepra sesi dua etmekten çatlamış bir halde.

      Gwen ona döndü.

      “Döneceğim,” dedi. “Denemem gereken bir şey var”.

      Kapıyı açtığı gibi günışığına fırladı ve gözlerini kırpıştırarak karşısındaki manzaraya baktı. Akorth ve Fulton hala beklenildiği orada nöbet tutuyorlardı; onu görünce ikisi de ayağa fırladı ve endişeli ifadelerle ona baktılar.

      “Yaşayacak mı?” diye sordu Akorth.

      “Bilmiyorum,” dedi Gwen. “Burada bekleyin. Nöbet tutun.”

      “Siz nereye gidiyorsunuz?” diye sordu Fulton.

      Gwen kan kırmızı göğe bakarken, havada mistik bir şey hissederken aklına bir şey gelmişti. Ona yardım edebilecek tek bir adam vardı.

      Argon.

      Gwen’in güvenebileceği, Thor’un sevdiği, babasına sadık kalan ve ona bir şekilde yardım etme gücüne sahip tek bir kişi varsa, o da Argon’du.

      “Özel birisini aramam gerek,” dedi.

      Arkasını döndü ve hızla ovalara yöneldi; yavaş yavaş daha da hızlandı, koşmaya başladı ve Argon’un kulübesine giden yolu izledi.

      Senelerdir, çocukluğundan beri oraya gitmemişti, ama onun o tenha ve sarp ovaların tepesinde yaşadığını hatırlıyordu. Koştukça koştu ve arazi daha da tenhalaşıp rüzgârlı hale geldikçe, çimler yerini çakıl taşlarına, sonra da kayalıklara bıraktıkça soluklanmaya bile fırsat bulamadı. Rüzgâr uğulduyordu ve ilerlerken etraf ürkütücü bir hal almıştı; bir yıldızın yüzeyinde yürüyormuş gibi hissetti.

Скачать книгу