Bir Adım Geriden. Хеннинг Манкелль

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Bir Adım Geriden - Хеннинг Манкелль страница 25

Bir Adım Geriden - Хеннинг Манкелль Kurt Wallander

Скачать книгу

Yedi ve sekiz yaşındaki çocukları korkutmayı amaçlayan bir dizi çizgi filmde başrolü oynayacak.”

      Wallander kendisine uzatılan resme baktı. Son derece tedirgin ediciydi. Masaya bıraktı.

      “Ee, ne düşünüyorsunuz, Komiserim?”

      “Bana Kurt diyebilirsiniz.”

      “Ne düşünüyorsunuz?”

      “Tatsız. Tedirgin edici.”

      “Bizler de tatsız ve tedirgin edici bir dünyada yaşıyoruz.”

      Şapkasını çıkarıp masaya bıraktı. Wallander birden odaya yayılan ter kokusuyla irkildi.

      “Geçenlerde telefonumu kapattırmaya karar verdim,” dedi Björklund. “Beş yıl önce de televizyonumdan kurtulmuştum. Şimdi de telefondan kurtulacağım.”

      “Bu size sorun yaratmayacak mı?”

      Björklund ona ciddi bir tavırla baktı. “Dış dünyayla nasıl ve ne zaman ilişki kuracağıma karar verme hakkımı kullanacağım. Bilgisayarımı atmıyorum ama telefonu atıyorum.”

      Wallander başını onaylarcasına sallayarak konuyu değiştirdi.

      “Kuzeniniz Karl Evert Svedberg öldürüldü. Ylva Brink dışında onun tek akrabası sizsiniz. Onu en son ne zaman görmüştünüz?”

      “Yaklaşık üç hafta önce.”

      “Kesin bir tarih verebilir misiniz?”

      “19 Temmuz Cuma günü saat 16.30’da.”

      Yanıtın bu denli çabuk gelmesine Wallander çok şaşırmıştı. “Günü ve saati nasıl oldu da bu kadar çabuk hatırladınız?”

      “Çünkü o zaman buluşmayı kararlaştırmıştık. Ben bazı arkadaşlarımı görmek için İskoçya’ya gidiyordum, Kalle de her zamanki gibi ben yokken burada kalacaktı. Ben yolculuğa çıkarken ve bu yolculuklardan döndüğümde birbirimizi görebiliyorduk.”

      “Neden bu evde kaldı?”

      “Burada oturuyordu.”

      Yanıt Wallander’i çok şaşırtmıştı ama Björklund’dan kuşkulanmasını gerektiren bir şey de yoktu ortada.

      “Bu hep böyle miydi? Yani siz yolculuğa çıktığınızda o gelip sizin evinizde mi kalıyordu?”

      “En aşağı on yıldan beri böyleydi. Harika bir düzen kurmuştuk.”

      Wallander kısa bir an düşündü. “Ne zaman döndünüz?”

      “27 Temmuz’da. Kalle beni havaalanında karşıladı. Arabasıyla buraya geldik. Bir süre sohbet ettik, sonra o Ystad’a döndü.”

      “İşlerinin çok yoğun olduğu hissine kapıldınız mı?”

      Björklund başını arkaya atıp insanın tüylerini ürperten kahkahasını patlattı.

      “Sanırım dalga geçiyorsunuz, ama ölünün arkasından dalga geçmek saygısızlık değil midir?”

      “Dalga geçmiyordum. Son derece ciddiyim.”

      Björklund gülümsedi. “Kadınlarla yoğun ve tutkulu bir ilişkiye girdiğimizde galiba hepimiz biraz aşırı yoğun çalışıyor gibi görünürüz?”

      Wallander şaşkınlıkla Björklund’a baktı.

      “Ne demek istiyorsunuz?”

      “Ben İskoçya’dayken Kalle sevgilisiyle burada buluşuyordu. Aslında bu da planın bir parçasıydı. Ben İskoçya’ya ya da başka bir yere gittiğimde onlar burada kalırdı.”

      Wallander iç çekti.

      “Şaşırmış gibisiniz,” dedi Björklund.

      “Her zaman aynı kadınla mı birlikte oluyordu? Kadının adı ne?”

      “Louise.”

      “Soyadı?”

      “Bilmiyorum. Onunla hiç karşılaşmadım. Kalle onun hakkında konuşmazdı.”

      Wallander şaşkınlık içindeydi. Svedberg’in bir kadınla ilişkisi olduğunu bilmiyordu, hele uzun süreli bir ilişkisi olduğu doğrusu hiç aklına gelmezdi.

      “Bu kadınla ilgili başka neler biliyorsunuz?”

      “Hiçbir şey.”

      “Ama Kalle mutlaka bir şeyler söylemiş olmalı.”

      “Söylemedi. Ben de sormadım. Bizler galiba alışılmışın dışında meraksız bir aileyiz.”

      Wallander’in başka sorusu yoktu. Şu anda tek gereksinimi az önce duyduklarını hazmedebilmek için gerekli zamandı. Ayağa kalkınca Björklund kaşlarını çattı.

      “Hepsi bu kadar mı?”

      “Şimdilik, ama yine görüşeceğiz.”

      Björklund onu kapıya kadar götürdü. Hava sıcaktı. Rüzgâr yoktu.

      “Onu kimin öldürmüş olabileceğini düşünüyorsunuz?” diye sordu Wallander arabasına yaklaştığında.

      “Hırsızlık olayı değil mi? Köşe başında kimin kimleri beklediğini nereden bileceksiniz?”

      El sıkıştılar, Wallander arabasına bindi. Arabasını çalıştırırken Björklund cama doğru eğildi.

      “Bir şey daha var,” dedi. “Louise saçlarının rengini sıklıkla değiştirir.”

      “Bunu nereden biliyorsunuz?”

      “Lavabonun içi saçla dolu olurdu da ondan. Bir yıl kızıl, ertesi yıl siyah, sonra da sarı. Her zaman farklıydı.”

      “Ancak siz onun aynı kişi olduğunu düşünüyorsunuz, değil mi?”

      “Ben Kalle’nin ona sırılsıklam âşık olduğunu düşünüyorum.”

      Wallander onaylarcasına başını salladı. Sonra da arabayı sürdü. Saat üç olmuştu. Bir tek şey kesin, diye geçirdi içinden Wallander, birkaç gün önce öldürülen arkadaşımız ve meslektaşımız Svedberg’i meğerse hiçbirimiz tanımıyormuş.

      Saat üçü on geçe Wallander arabasını kent meydanına park ettikten sonra Lilla Norre Caddesi’ne doğru yürüdü. Nedenini bilmeden adımlarını hızlandırdı. Birden çok önemli bir şey oluyormuş gibi bir hisse kapılmıştı.

      7

      Wallander bodruma indi. Yüksek basamaklar onda sıradan bir bodrum katından çok daha derin bir yere iniyormuş gibi bir duygu yaratmıştı,

Скачать книгу