Entelektüelin kutsal kitabı. David S. Kidder

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Entelektüelin kutsal kitabı - David S. Kidder страница 21

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Entelektüelin kutsal kitabı - David S. Kidder

Скачать книгу

yaydı ve İspanya’da Müslüman halifenin elinde olan bölgeyi geri alabilmek için (başarısızlıkla) savaştı.

      Şarlman’ın mirası, (kelimenin tam anlamıyla)Avrupa genelinde halen görülür. Genetik alanındaki son çalışmalar, Avrupalılar’ın büyük bir kısmının Frank kralından gelme olduğunu göstermektedir. Fransa ve Almanya’nın kurucu babalarından biri olarak dikkate alınır. Küçülmüş haliyle imparatorluğu, son Kutsal Roma İmparatoru’nun 1806’da yönetimden çekilmesine dek sürmüştür.

EK BİLGİLER:

      1. Şarlman’ın savaşlarda taşıdığı kılıç, Joyeuse ismindeydi. Bu ünlü kılıç olduğu düşünülen bir silah şu anda Paris’teki Louvre Müzesi’nde bulunmaktadır.

      2. Popüler ortaçağ efsanesinde Şarlman, tarihin en önemli şövalyeleri olan “dokuz kıymetliler”den biriydi. Diğer kıymetliler arasında Kral Arthur ve Büyük İskender bulunmaktadır.

      3. 778’de İspanya’daki bir savaş sırasında, Şarlman’ın asilzadelerinden biri olan Roland, Basklar tarafından öldürüldü. Roland’ın cesur ölümünün hikâyesi, ortaçağ edebiyatının en ünlü parçalarından biri olan “Roland’ın Şarkısı” için bir temel oldu.

      Gabriel Garcia Marquez

      Kolombiyalı Gabriel Garcia Marquez, 20. yüzyılda dünyanın dikkatini Latin Amerika edebiyatına çeken bir yazardı. Romanlarıyla kısa hikâyelerinde, kendi kıtasının tarihini ve insanlarını, gerçek olayları fantezi ve efsane ile birleştiren bir gözle inceledi.

      1928’de Kuzey Kolombiya’nın Arataca kasabasında doğan Garcia Marquez, özellikle ailenin yaşlıları tarafından tekrar tekrar anlatılan aile hikâyeleriyle büyüdü. Kolej eğitiminden sonra çeşitli yabancı yayın ajanslarında gazetecilik yapıp Fransa’da, Venezuela’da, Birleşik Devletler’de ve Meksika’da yaşadı. 1950’lerin ortalarında kurgusal yazılar yazmaya başladı ve ilk büyük eseri olan kısa hikâye koleksiyonu Albaya Kimseden Mektup Yok, 1961’de basıldı.

      Garcia Marquez’in başyapıtı, şüphesiz, kurgu kasaba Macondo’da altı nesle yayılan bir masal olan Yüzyıllık Yalnızlık (1967) romanıdır. Kasabanın ve kurucularının –Buendia ailesi– tarihi, tümüyle Latin Amerika’nın tarihî gidişatına ayna tutar: Macondo’nun dış dünya ile artan şekilde temasa geçmesiyle, bozulmamış pastoral soyutlanmadan iç savaşa, diktatörlüğe, işçi karışıklıklarına ve moderniteye geçişe eşlik eden diğer zorluklara çeşitli geçişler yapar. Romanda tarih, hem bireylerin hem de grupların aynı hataları tekrar ve tekrar yapışı gibi –Garcia Marquez’in Buendia ailesinin farklı nesillerindeki karakterlere aynı isimleri vererek vurguladığı bir gerçek– döngüsel olarak ilerler.

      Garcia Marquez’in eserlerinin çoğu, büyülü gerçekçilik –oldukça gerçekçi yapılan betimlemelerin fantastik ve doğaüstünün belirgin unsurları ile bir birleşimi– olarak isimlendirilen bir türü örnekler. Yüzyıllık Yalnızlık’ta olan onca şey arasında Macondo, beş yıl süren şiddetli bir yağmur fırtınasını, bir karakterin ölümünün haberi üzerine gökten sarı çiçekler şelalesinin akmasını ve domuz kuyruklu bir bebeğin doğumunu görür. Büyülü gerçekçilik bağlamında bu olayların çoğu normal kabul edilir ve karakterler bunları yorum yapmadan veya endişelenmeden izlerler.

      İki diğer önemli yayınından sonra (Başkan Babamızın Sonbaharı (1975) ve Kırmızı Pazartesi (1981) romanları) Garcia Marquez 1982’de edebiyat dalında Nobel Ödülü’ne layık görüldü. Eserleri, orijinal dili İspanyolca’da ve diğer dillerde milyonlarca kişiye ulaştı, onu hem eleştirel hem de popüler başarıyı sürdüren pek az çağdaş romancının arasına soktu.

EK BİLGİ:

      1. Garcia Marquez’in eserlerinin çoğu, aynı karakterlerden ve yerlerden bazılarının farklı hikâye ve romanlarda birden karşınıza çıkmasıyla, aynı kurgusal evrende yer alırlar.

      Rönesans Sanatı

      Rönesans olarak bilinen dönem, ortaçağdan sonra geldi ve modern çağın yolunu açtı. ‘Rönesans’ kelimesi, Latincede “tekrar doğmak” anlamına gelen ‘renascere’den türemiştir. Bununla Yunan ve Roma kültürünün yeniden doğuşu kastedilir. Rönesans sanatçıları ve entelektüel şahsiyetleri ortaçağ düşüncelerini bilinçli olarak reddetmiş, klasik modellerde ilham aramışlardır.

      Rönesans’ın kökleri, bireyselcilik ve insan başarısına büyük önem atfeden İtalyan şair Francesco Petrarcha’nın bu felsefesini geliştirdiği on dördüncü yüzyılın başlarına kadar uzanır. Bu, ortaçağ toplumunun, tamamen Tanrı’nın gücüyle ilgili olan zihnî meşguliyetinden bir değişime gidişi işaret etmiştir.

      Görsel sanatlar açısından Rönesans, on beşinci yüzyılın başlarında Floransa’da başladı. Heykeltıraş ve mimarların esin almak için klasik modelleri aramaya başlaması bu döneme rastlamaktaydı. Aynı zamanda ressamlar, iki boyutlu bir yüzey üzerinde derinlik ve hacmi temsil etmek üzere bir sistem olan ‘tek-nokta perspektifini’ keşfettiler.

      Erken dönem Rönesans’ın en tanınmış Floransalı sanatçıları arasında, ayakta duran çıplak bir figür olması açısından Antik dönemden bu yana bir ilk olan Davud’un yaratıcısı heykeltıraş Donatello, Floransa’daki ünlü Dome Katedrali’ni tasarlayan mimar Brunelleschi ve tek-nokta perspektifini kullandığı bilinen ilk ressam olan Masaccio bulunuyordu.

      Genelde 1495-1527 olarak tarihlenen Yüksek Rönesans, Leonardo da Vinci, Michelangelo, Raphael ve Titian gibi Avrupa medeniyetinin en büyük ustalarından bazılarını çıkardı. St. Peter Bazilikası’nın yeniden yapımına başlanması da bu dönemdeydi. Mimar Bramante süreci başlattı ve yeni kilisenin ilk halini tasarladı. Proje üstüne çalışmalar, onun ölümünden sonra Michelangelo da dahil olmak üzere birçok sanatçının gözetmenliğinde devam etti. Yeni bazilika, on yedinci yüzyılın ortalarına kadar tamamlanamadı.

EK BİLGİLER:

      1. Rönesans’ın Kuzey Avrupa’ya gelişi, Gotik tarzın on altıncı yüzyıla kadar hüküm sürmeye devam etmesi nedeniyle daha yavaş oldu.

      2. Geç Rönesans genelde 1527 ile 1600 yılları arasındaki dönem olarak bilinir. Bu dönemde üretilen eserlerden çoğunlukla üslupçu (mannerist) olarak bahsedilir, çünkü form olarak hayli karmaşıktırlar ve gizemci, entelektüel metaforik motiflerle doludur.

      Mendel Genetiği

      Çek asıllı bir rahip olan Gregor Mendel (1822-1884) 1800’lerin ortalarında bezelye deneylerine başladığında, kalıtımla ilgili önde gelen iki kuram vardı. İlki, ebeveynlerin özelliklerinin bir çocuk yaratmak için eşit derecede beraberce harmanlanmış olduğunu öne sürüyordu. İkincisi ise, bir çocuğun içine doğduğu çevrenin çocuğa özelliklerini verdiğini öneriyordu. Mendel her iki kuramı da çürüttü.

      Manastırının bahçesinde sık sık yaptığı yürüyüşlerinde, Mendel sıradan bir bezelye bitkisinin (Pisum sativum) basit özelliklerini not aldı. Bitkilerin çiçeklerinin ya mor ya beyaz – ikisinin arasında değil–, bezelye tohumlarının ise ya sarı ya yeşil oldukları dikkatini çekti. Bitkilerin

Скачать книгу