Entelektüelin kutsal kitabı. David S. Kidder

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Entelektüelin kutsal kitabı - David S. Kidder страница 24

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Entelektüelin kutsal kitabı - David S. Kidder

Скачать книгу

Ficino (1433-1499) gibi Yeni-Platoncu düşünürlerden etkilendi. 1480’lerde Botticelli’ye, pagan mitolojisini Hıristiyan kavramlarla birleştiren bir dizi büyük boy resim, Medici tarafından sipariş edildi. Bunların arasında İlkbahar, Mars ve Venüs ile Venüs’ün Doğuşu gibi başyapıtlar da vardı.

      Yunan efsanesine göre Venüs, Dev Kronos’un, babası Uranüs’ü hadım edip cinsel organlarını okyanusa fırlatmasıyla su yüzeyinde oluşan köpüklerden doğdu. Tanrıça, Kıbrıs kıyılarına, sonraları kültüne büyük saygı duyulacak olan yere geldi. Yeni-Platoncu düşünceye göre, Venüs’ün doğuş efsanesi insan ruhunun yaratımına dair bir alegoriydi.

      Botticelli’nin resminde, iki rüzgâr tanrısından biri olan Zephyrus, Venüs’ü karaya doğru üfler. Büyük bir deniz kabuğu üzerinde duran tanrıça, Yunan heykeltıraş Praxiteles tarafından yapılan eserlerde olduğu gibi antik ‘Venüs masumiyetiyle’ tasvir edilir. Güller, çevresinde havada yüzerken, bir taraftan da onun yeni doğmuş vücudunun üzerine çiçek kaplı bir giysi geçirmeye hazırlanan bir kadın (muhtemelen peri kızı Pomona) tarafından selamlanır. Hem güller hem de portakal ağacı yaprakları, altın renkleriyle oldukça çarpıcıdır.

      Hayatının ileriki zamanlarında Botticelli, Girolama Savonarola (1452-1498) adında karizmatik bir Dominiken keşişinin etkisi altına girdi. Savonarola, 1497’de insanları lüks eşyaları imhaya teşvik etmek üzere “Gösteriş Objelerini Yakın!” (Bonfire of the Vanities) hareketini organize etti. Pagan kültüre olan ilgisinden pişmanlık duyan Botticelli iddialara göre kendi eserlerinin bile bazılarını yaktı.

EK BİLGİLER:

      1. Venüs’ün Doğuşu, günümüzde Floransa’nın Uffizi Galerisi’nde görülebilir.

      2. Sağdaki koyu yeşil yapraklı altın rengiyle vurgulanan portakal koruluğu, Yunan mitolojisindeki “Hespeides Bahçesi”ni temsil ediyor olabilir.

      3. Resimde Venüs’e bir elbise sunan kadın, papatyalar, çuha çiçekleri ve mavikantaronla, yani bir doğumu kutlamaya uygun tüm bahar çiçekleriyle bezeli bir elbise giymektedir.

      Yüzey Gerilimi ve Hidrojen Bağlantısı

      Su, yeryüzündeki en tuhaf, aynı zamanda en yaygın bulunan maddedir. Katı formu, sıvı halinden daha az yoğundur ki bu nedenle buz, yüzebilir. Yüksek miktarlarda ısıyı, çok fazla değişime uğramadan emebilir ve bu nedenle sahil kentleri ılıman sıcaklıklara sahiptir. Ve yüzeyde toplanmaya eğilimli ince bir molekül tabakasından oluşan bir “derisi” vardır.

      Suyun sıra dışı özellikleri, onun şeklinin sonucudur. Bir su molekülü, iki hidrojen atomuyla bir su atomundan oluşur (H2O). Görüntüsü Disney karakteri Mickey Mouse’a benzer: İki hidrojen atomu kulakları ve oksijen atomu da kafayı andırır. Su molekülünde elektronlar eşit bir şekilde dağılmadığı için kulaklar pozitif, kafa ise negatif yüklenir. Karşıtlar birbirini çektiğinden, bir su molekülünün kulakları bir hidrojen bağlantısı oluşturarak diğer bir su molekülünün çenesine doğru çekilir. Buz içinde su molekülleri, dört yüzlü bir piramit olan ‘tetraeder’i oluşturmak üzere kararlı şekilde birbirlerine bağlanırlar. Ama sıvıyken, su moleküllerinin yapısı daha gevşektir. Hidrojen bağları devamlı olarak birbirinden ayrılır ve tekrar bir araya gelirler. Aslında ortalama hidrojen bağı, sadece saniyenin küçük bir kısmı kadar dayanır.

      Bir su bardağının ortasında, herhangi bir verili molekül tüm yönlere eşit bir şekilde çekilir, böylece net bir etki görülmez. Ama yüzeyde su moleküllerini yukarıya doğru çeken bir kuvvet yoktur. Suyun yapışkan derisini veya yüzey gerilimini yaratan şey, moleküllerin daha çok yanlara ve aşağıya çekilmesidir. Yüzey gerilimi, bir bardağı ağzına kadar doldurmamızı mümkün kılar. Su damlacıklarının oluşmasına ve kabarcıklar yayılmasına izin verir.

EK BİLGİLER:

      1. Ped benzeri yayvan ayaklı ve hafif böceklerden olan su örümcekleri, suyun yüzey geriliminden faydalanır. Onlar, gerçek anlamda suyun üzerinde yürüyebilirler.

      2. Suyun yüzey gerilimi, kazara düşen uçan böcekleri suda boğmaya yetecek kadar güçlüdür. Bu böcekler kanatlarını su moleküllerinin çekiminden kurtulmalarını sağlayacak kadar hızlı çırpamazlar.

      3. Deterjanlar yüzey gerilimini azaltarak suyun kir ve gözeneklere daha etkili nüfuz etmesine yardımcı olurlar.

      Dört Mevsim

      Antonio Vivaldi (1678-1741), 1725’te her biri bir mevsimi temsil eden dört konçertodan oluşan Dört Mevsim’i yazdı. Solo keman ve küçük bir orkestra için yazılan her bir konçerto üç bölüme ayrılır: İlki bir allegro veya hızlı bölüm; ikincisi adagio veya largo da denen yavaş bölüm ve üçüncüsü ise, sonuçlandırıcı bir allegro, veya ‘presto finale’dir. Vivaldi, Dört Mevsim’i çıkardığında, her bir mevsimle vermeye çalıştığı etkileri tasarladığı müsveddelerine, dört sone dahil etti.

      İlk konçertosu olan “İlkbahar”, Mi gamındadır. Tempolu ve coşkun açılış teması hemen fark edilebilir, ruh okşayıcı ve zevklidir. İkinci bölümde solo keman, uyuyan bir keçi çobanını temsil eder ve viyola kısmı, heyecanlı bir köpeğin havlamasını andırır.

      Sol minör gamdaki “Yaz” daha sert bir duyguya sahiptir. İlk bölümde yaklaşan bir fırtınanın uğultusunu vermeye çalışan orkestradan, ikinci bölümde fırtınanın kükreyişini duyarız. “Yaz” şiiri, “Güneşin merhametsiz sıcağının yakmasıyla/ İnsanlar ve hayvanlar bunalır/ Çamlar kavrulur…” satırlarını içerir.

      “Sonbahar” için program, sabahleyin hareketli bir avla ve sessiz bir dinlenme dönemini takiben hasadın toplanmasını kutlamak üzere çiftçilerin bir dansı ile başlar. Dansa, “Baküs’ün kadehi özgürce akar ve pek çoğu derin uykuda huzurlarını bulurlar,” sözleri eşlik eder.

      “Kış”, “ısıran ve iğneleyen rüzgârlarıyla dondurucu karı” ve onun yavaş hareketini –yuvanın verdiği huzur ve dinginliğe bir göndermedir– çağrıştırır, karda yuvarlanmanın ve buzlu patika boyunca kaymanın heyecan hissini veren canlı bir allegroyla son bulur.

EK BİLGİLER:

      1. Dört Mevsim, ilk başta “Uyum ve Keşif Arasındaki Yarış” anlamına gelen Il Cimento dell’ Armonia e dell’ Inventione adıyla çıkarıldı.

      2. Vivaldi, 1715’teki performanslarının birinde, dinleyicileri kemandaki ustalığı ile kendine hayran bırakmıştır. Bununla ilgili bir hikayede, “Herkesin dili tutulmuştu.” diye yazar.

      3. Vivaldi, ondan sonra gelen Mozart gibi, yoksulluk içinde ölmüş ve bilinmeyen bir mezara gömülmüştür.

      Stoacılar

      Stoacılık, Greko-Roman dünyada MÖ IV. yüzyıldan MS II. yüzyıla kadar yıldızı parlayan bir felsefe ekolüydü. Citiumlu Zenon (MÖ 335-265) ile Kıbrıs’ta başlayan ama sonunda Atina, Roma ve Roma İmparatorluğu’nun geri kalanına yayılan Stoacılık’ın, antik medeniyete büyük etkisi oldu.

      Genelde ahlak üzerine görüşleriyle bilinmelerine rağmen, Stoacılar’ın mantık, epistemoloji (bilgi felsefesi), metafizik

Скачать книгу