Entelektüelin kutsal kitabı - modern kültür. David S. Kidder

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Entelektüelin kutsal kitabı - modern kültür - David S. Kidder страница 10

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Entelektüelin kutsal kitabı - modern kültür - David S. Kidder

Скачать книгу

versiyonudur.

      3- Forster kariyerinin ilk dönemlerinde “Bloomsbury Group” üyesiydi. Virginia Woolf’un önderliğinde, kız kardeşinin Londra’daki evinde toplanan bu grup, döneminin resmi olmayan ama etkili olan edebi topluluklarındandı.

      The Rite of Spring

      Rus besteci Igor Stravinsky (1882–1971), The Rite of Spring’i 1910 yılında, bir başka eseri olan The Firebird üzerinde çalışırken tasarlamıştı. Stravinsky, eseri bestelerken bir pagan ayinini hayal etmişti. Bir genç, bahar tanrısına bir adak niyetine ölünceye kadar dans etmeye zorlanıyordu.

      Stravinsky’nin iki yıl içerisinde tamamladığı bale, modern müzik tarihinde bir dönüm noktası olarak kabul edilmektedir. Eser sık sık Fransızca adı Le sacre du printemps ile anılır. Bu çığır açıcı çalışma iki bölümden oluşmaktadır: “The Adoration of the Earth” ve “The Sacrifice.”

      Bir bale gösterisinin isyan çıkarabileceğini düşünmek bugün için çok zordur. Buna karşılık The Rite of Spring, 29 Mayıs 1913 tarihinde Paris’teki Théâtre des Champs-Élysées’de gösterildiğinde polis toplanan kalabalığı güçlükle kontrol edebilmişti. Koreografisi büyük Rus dansçı Vaslav Nijinski (1890–1950) tarafından yapılan eser, klasik kısıtlamalardan köklü bir kopuş anlamına geliyordu. Bale, bir fagotun daha önce mümkün olabileceği hiç düşünülmemiş derecede yüksek bir perdeden çalınmasıyla başlıyordu. Daha sonra dinleyici gelişigüzel notaların kakofonisini andıran sesler duyuyordu. Bununla birlikte, Nijinski’nin koreografisi de eleştirmenlerin kızgınlığını yatıştırmayı başaramamıştı. Dansçılar zarif ve vakur adımlarla ilerleyeceklerine, erotik bir biçimde kalçalarını sallayarak Parisli izleyicileri şaşkınlığa düşürdüler. The Rite of Spring modernizmin her açıdan Batı müziğini etkisi altına aldığını ilan ediyordu.

      Çalışma 20. yüzyılın en önemli orkestra eserlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Çizgi film yapımcısı Walt Disney (1901–1966), 1940 tarihli animasyon klasiği Fantasia’da The Rite of Spring’in kimi bölümlerini film müziği olarak kullanınca eser çok geniş bir popülerliğe ulaşmış oldu. Animasyonda ayrıca Ludwig van Beethoven (1770–1827) ve Johann Sebastian Bach (1685–1750) gibi sanatçıların çalışmaları da kullanılmıştı.

Ek Bilgiler

      1- En iyi Fransız besteciler bile “The Rite of Spring”e çok farklı tepkiler göstermişti. Maurice Ravel (1875–1937) dinleyicilerin arasından “dâhi, dâhi” diye bağırırken, Camille Saint-Saëns (1835–1921) ilk birkaç dakika içerisinde öfkeyle salondan ayrılmıştı.

      2- Stravinsky, Nijinski’nin dansını sevmiş olmasına rağmen, en azından kendisine göre müzikten hiç anlamayan bir koreografla çalışmayı sinir bozucu bulmuştu.

      3- Kariyeri boyunca Stravinsky diğer büyük sanatçılarla ortak çalışmalar yaptı. Bunların arasında, 1951 yılında Stravinsky’nin “The Rake’s Progress” operasının aryasını yazan İngiliz şair ve oyun yazarı W. H. Auden (1907–1973) ve Fransız yazar Jean Cocteau (1889–1963) da vardı.

      4- Stravinsky’nin etkisi klasik müziğin sınırlarını aşmıştır: Rock müzik sanatçısı Frank Zappa (1940–1993) da ondan çok etkilenmiştir.

      Douglas Fairbanks ve Mary Pickford

      1920’lerde Douglas Fairbanks Sr. ve Mary Pickford, dünyanın en popüler sessiz film starları arasında yer alıyorlardı. Pickford saf ve duygusal genç kız tiplemeleri ile sevilmişti. Kariyerine komedi ile başlayan Fairbanks ise daha sonra sessiz filmlerin vazgeçilmez kabadayısı haline gelecekti.

      Günümüzde filmlerinden çok “Hollywood kraliyet ailesinin” ilk üyeleri arasında yer almalarıyla bilinirler. Fairbanks ve Pickford, üç yıllık flört döneminin ardından 1920 yılında evlendiler. Bu evlilik, Amerika’nın sevgilisi ile yakışıklı ve atletik gişe yıldızının birleşmesi anlamına geliyordu.

      Eşinden on yaş daha genç olan Kanada doğumlu Pickford’un (1892–1979) ilk filmi 1909’da gösterilmişti. 1909 ve 1912 yılları arasında yönetmen D. W. Griffith (1875–1948) tarafından çekilen yetmiş beşten fazla filmde rol aldı. Bu dönemde sarı bukleleri ile moda alanında yeni bir trende öncülük etti.

      “Altın saçlı kız” popülerliği artarken daha yüksek ücretler için mücadele etmeye başladı. Daha fazla para kazanabilmek için bir stüdyodan diğerine koşuyordu. Bu dönemde canlandırdığı saf kız tiplemelerine, The Poor Little Rich Girl (1917) ve Pollyanna (1920) isimli filmlerinde de rastlamak mümkündür.

      Fairbanks’in (1883–1939) rol aldığı ilk film 1915 yılında gösterildi. Başlarda saf, orta-sınıf kahramanları canlandırıyordu. 1920’den itibaren ise destansı filmlerde daha erkeksi karakterleri canlandırdı: The Mark of Zorro (1920), The Three Musketeers (1921), Robin Hood (1922) ve The Thief of Baghdad (1924).

      Pickford ve Fairbanks, evliliklerinden bir yıl önce Griffith ve Charlie Chaplin (1889–1977) ile birlikte United Artists’nin kurucuları arasında yer aldılar. Bu onlara önemli bir ekonomik bağımsızlık sağlıyordu. Pickford 1956 yılına kadar şirketin ortağı olarak kaldı.

      Pickford sesli filmlere geçiş döneminde başarısız olan sessiz film yıldızlarından biriydi. İlk sesli filmi Coquette (1929) ile en iyi kadın oyuncu dalında Oscar almasına rağmen, 1933 yılında emekliye ayrılmasına kadar sadece dört yeni film çevirecekti.

      Fairbanks ve Pickford 1933 yılında ayrıldılar. 1936 yılında ise resmen boşanmışlardı. Fairbanks üç yıl sonra elli altı yaşında kalp krizi geçirerek hayatını kaybetti. Pickford, 1976 yılında Oscar Onur Ödülü aldı. Seksen yedi yaşına kadar yaşadı.

Ek Bilgiler

      1- Fairbanks ve Pickford sadece bir filmde birlikte rol aldılar “The Taming of the Shrew” (1929). Film aynı zamanda Fairbanks’in ilk sesli filmiydi.

      2- Fairbanks’in asıl adı Douglas Ulman, Pickford’un asıl adı ise Gladys Smith’ti.

      3- Fairbanks ve Pickford, Hollywood’daki “Grauman’s Chinese Theater” isimli sinema salonunun bahçesine 1927 yılında el izlerini bırakan ilk iki yıldızdı.

      Anarşizm

      20. yüzyılda kapitalizm, komünizm ve faşizmin birbirleriyle mücadelesi sırasında küçük ve militan bir politik akım bu devlet biçimlerinden farklı bir tercih yaptı: hiçbiri.

      Her türlü devlet biçimini reddeden anarşizm, aralarında Pierre-Joseph Proudhon (1809–1865) ve Mihail Bakunin (1814–1876) gibi isimlerin de bulunduğu Avrupalı teorisyenler tarafından kurulmuştu. Hareket en popüler dönemini 19. yy sonları ve 20. yy başlarında Avrupa ve ABD’de yaşadı.

      Taraftarlarına göre anarşizm, devlet baskısına ve kapitalizmin zararlarına bir son vermek istiyordu. Anarşistler özel mülkiyete son verilmesi ve fabrikaların kontrolünün işçilere geçmesi gerektiğini savunuyorlardı. Anarşizmin komünizmle pek çok ortak noktası olmasına rağmen, Proudhon gibi

Скачать книгу