Entelektüelin kutsal kitabı - modern kültür. David S. Kidder

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Entelektüelin kutsal kitabı - modern kültür - David S. Kidder страница 9

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Entelektüelin kutsal kitabı - modern kültür - David S. Kidder

Скачать книгу

bir başka film projesi için genç bir kıza okuma sınavı yaptıktan sonra gelmiştir. Genç kız makyaj yapmış ve küçük yetişkin rolünü canlandırmak için elinden gelenin en iyisini yapmıştır. Ne var ki Roach kızın okuma sınavından memnun kalmamıştır. Aynı gün içerisinde tanık olduğu başka bir performans ise kendisini tam anlamıyla büyüleyecektir: Ofisinin dışında oyun oynayan çocukların arasında geçen bir tartışma.

      Bu sahnenin etkisinde kalan Roach çocuk aktörlerin rol alacağı bir dizi film yapmayı kararlaştırır. Böylece 1922 yılında Our Gang ortaya çıkar. Uzun metrajlı bir film olarak hit olmadan önce kısa film halinde izleyici ile buluşur. Roach, 1938 yılına değin birkaç değişiklik yaparak seriyi devam ettirir: 1929 yılında sesli çekime geçilir ve ilk (ve tek) uzun metrajlı Our Gang filmi General Spanky 1936 yılında izleyici ile buluşur. Roach 1938 yılında projeyi bırakır. Buna karşılık MGM stüdyoları yeni Little Rascals serileri çekmeyi 1944 yılında kadar sürdürür.

      Roach’ın en büyük yeniliklerinden birisi, hem siyahlara hem de beyazlara rol vermesidir. Günümüzde, bu filmde siyahları anlatırken kullanılan pek çok klişe, ırkçı olarak değerlendirilmektedir. Bununla birlikte, Roach düzenli olarak siyah karakterlere yer vermiş olması nedeniyle kendi dönemi için oldukça yenilikçi bir iş yapmıştır.

Ek Bilgiler

      1- “It’s a Wonderful Life” (1946) ve “Mr. Smith goes to Washington” (1939) gibi yapımların ünlü yönetmeni Frank Capra (1897–1991), “Our Gang”in ilk bölümlerinin senaristliğini yapmıştır.

      2- Komedyen Eddie Murphy (1961–), “Saturday Night Live” programı için “Little Rascals”ın Buckweat karakterinin parodisini yapmıştır.

      3- Aynı zamanda Roach, Stan Laurel (1890–1965) ve Oliver Hardy (1892–1957) komedi ikilisinin klasik olmuş filmlerinde yönetmenlik de yapmıştır.

      Mohandas Gandi

      Politik aktivist Mohandas Gandi (1869–1948), bağımsız Hindistan’ın babasıdır. II. Dünya Savaşı’ndan sonra İngilizlerin Hindistan’dan çıkarılmasını mümkün kılan şiddet içermeyen pasif direniş yöntemleri ile küresel bir ahlak ve özgürlük sembolü haline gelmiştir. Basit peştamalı, sade görünüşü ve bambu sopası, onun nesiller boyu insan hakları aktivistlerine ilham veren uluslararası bir ikon haline gelmesine yardımcı olmuştur.

      Gandi, Güney Afrika’da avukat kimliğiyle ayrımcılığa karşı mücadele ederek felsefesini olgunlaştırdıktan sonra 1915 yılında Hindistan’a döndü. Hindistan, 18. yüzyıldan beri İngilizler tarafında yönetiliyordu. Vakit kaybetmeden Hindistan’ın kendi kendisini yönetmesi için çalışmalar yapmaya başladı. Bağımsızlık mücadelesini, bir üst sınıf hareketinden kitlelere mal olan bir mücadele haline getirdi. Bütün sınıfları, etnik ve dini grupları, İngiliz yönetimine karşı birleştirdi.

      1918’den 1922 yılına kadar İngilizlere karşı bir dizi şiddet içermeyen eylem gerçekleştirdi. Hintlilere İngiliz kurumlarını boykot etmelerini önerdi. Bu sivil itaatsizlik hareketleri kitlesel tutuklamalara yol açtı (30.000 taraftarı tutuklanmıştı). Öte yandan beklenmedik kanlı isyan hareketleri de ortaya çıktı. Gandi’nin kendisi de yirmi iki ay hapse mahkum oldu.

      1930 yılında Gandi, en önemli sivil itaatsizlik eylemini gerçekleştirecekti. Hintlilerin kendi tuzunu üretmesini yasaklayan bir İngiliz kanununu protesto etmek için yetmiş sekiz taraftarı ile birlikte denize kadar Büyük Tuz Yürüyüşü olarak bilinen 320 km.’lik bir yürüyüş düzenledi. Yasa yürürlükten kaldırılıncaya dek tuz yapacaklardı. Yürüyüş ülke çapında Hintlilerin harekete geçmesini sağladı. Çok geçmeden aralarında Gandi’nin de bulunduğu, sayıları on binleri bulan barışçıl direnişçiler kendilerini hapiste buldular.

      II. Dünya Savaşı ile birlikte İngiltere’nin zayıflaması, 1942 yılında Gandi’ye İngilizlere karşı “Ülkeden Çık” kampanyasını başlatma fırsatını verdi. Kampanya ile İngiltere’den Hindistan’a bağımsızlık vermesi talep ediliyordu. Ortaya çıkan kitlesel hareketler ve şiddet dalgası sonucunda yaklaşık olarak bin Hintli hayatını kaybetti. Gandi kısa süre sonra yeniden tutuklandı. 1945 yılına gelindiğinde ise İngiltere Hindistan’la özgürlük görüşmeleri yapmaya başlamıştı.

      1947 yılı Gandi için hem büyük bir zafer hem de ezici bir mağlubiyetti. İngiltere Hindistan’a bağımsızlığı vermiş, ama aynı zamanda ülkeyi bölerek bağımsız Müslüman bir devlet olan Pakistan’ı kurmuştu. Her zaman etnik ve dini hoşgörüyü öğütleyen Gandi, ülkenin bölünmesine karşıydı. Bölünmenin ardından gelen dini çalkantıların ortasında, ertesi yıl bir Hindu fanatik Gandi’ye suikast düzenledi. Öldüğünde 78 yaşındaydı.

Ek Bilgiler

      1- Gandi’nin şiddet içermeyen pasif direniş yönteminin ilham verdiği insan hakları liderlerinden biri de ABD’deki Martin Luther King Jr’dı (1929–1968). Güney Afrika’da Nelson Mandela (1918–2013) ve Polonya’da Lech Walesa (1943–) da Gandi’den etkilenmişlerdir.

      2- Gandi Hindistan’da büyük ruh anlamına gelen “Mahatma” ya da baba anlamına gelen “Bapu” sözcükleriyle anılıyordu.

      3- Gandi garip alışkanlıkları olan bir insandı. Pazartesi günleri kimseyle konuşmazdı. Sıkı bir diyet uyguluyordu. Yıkanırken sabun yerine kül kullanırdı. Otuz altı yaşından beri seks yapmayı bırakmıştı.

      E. M. Forster

      İngiliz romancı ve eleştirmen E. M. Forster (1879–1970), 20. yüzyıl edebiyatında sıradışı bir konuma sahipti: Titizlikle işlenmiş eserleri, Viktoryen ve Modern dönem edebiyatları arasındaki sınırı yıktı. Görünüşte geleneksel ve eski moda olan eserlerinde modern fikirlere yer veriyordu. Forster’ın romanları özellikle bireyler arasındaki bağlantılara ve bu bağları engelleyen sosyal ve kültürel sınırlara eğilmekteydi.

      Erken yaşlarından itibaren Forster, kavrayışı yüksek bir gözlem yeteneği olduğunu gösterdi. Cambridge’teki edebiyat çevresinde bu yeteneğini ortaya koyabileceği bir alan bulmuştu. Mezun olduktan sonra Akdeniz’de dolaşmaya başladı. Bir yandan da sürekli yazıyordu. İlk kayda değer romanı olan A Room with a View (1908), İtalya’ya giden bir İngiliz kadının aldatıcı biçimde basit, romantik öyküsünü anlatmaktadır. Sonraki eseri olan Howards End (1910), üç aile ve bir İngiliz kır evi hakkındadır. Görünüşte geleneksel bir roman olan eserin, insanlar arasındaki ilişkilerin değeri ve bu ilişkileri engelleyen İngiliz sınıf sisteminin saçmalığı hakkındaki mesajı, bugün dahi güncel olan taze ve önemli kavramlarla aktarılmaktadır.

      Forster’ın sonraki eserleri daha karanlık ve karmaşık metinlerdir. Son romanı olan A Passage to India (1924) en önemli eseridir. Hindistan’daki İngiliz koloni egemenliğinin son döneminde geçen roman, gerçek dostluk ve farklı kültürlerin birbirini anlaması noktasında kötümser (en iyi ifade ile muğlak) bir tonda sonlanır. Kitabın yayınlanmasından sonra kırk beş yaşındaki Forster roman yazmayı bırakır. İlgisini edebiyat eleştirmenliği alanına kaydırır.

      Kariyerinin sonuna doğru bakış açısı daha kötümser bir hal almasına rağmen Forster, zamanının liberal ve hümanist sesleri arasında sayılmaktadır. Eserlerinde her türlü engele karşılık insanların

Скачать книгу