Fetih 1453. İskender Fahrettin Sertelli

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Fetih 1453 - İskender Fahrettin Sertelli страница 10

Жанр:
Серия:
Издательство:
Fetih 1453 - İskender Fahrettin Sertelli

Скачать книгу

kapısı açmaya vakit yok. Pekâlâ biliyorsunuz ki, Sultan Mehmed sizden fevkalade çekiniyor. Ben bu meseleyi kökünden halletmek ve kendimizi Türklere karşı emin bir vaziyette bulundurabilmek için size biraz serbestlik ve hürriyet vermek istiyorum. Bizim lehimize hareket etmeyi vaat eder misiniz?”

      Orhan Çelebi, İmparatorun maksadını tamamıyla anlamıştı. Bizanslılarla iyi geçinmek mecburiyetindeydi.

      “Müsaade ediniz de biraz düşüneyim. Herhalde size faydalı olmak ve tehlikelerin önüne geçmek isterim,” dedi.

      Orhan Bey saraydan çıktıktan sonra, Lukas ve Teofilos, İmparatorun nezdinde müzakereye devam ettiler.

      Konstantin, Kardinal İzidor’un dönüşünde kiliselerin birleşmiş olduğunu ilan etmiş ve Papa V. Nikola’ya bu yolda haberler göndermişti.

      Konstantin, Bizanslıların arzularına rağmen, ikiyüzlü siyaset takip etmekten kendini alamıyordu.

      Kiliseler üzerinde büyük bir güç sahibi olan Genadiyos gün geçtikçe Bizans’ı karıştırıyor ve halkı heyecana düşürmekten çekinmiyordu.

      Lukas Notaras, halka karşı şiddet göstermek taraftarı idi. İmparatorla konuşurken dedi ki:

      “Haşmetmeab! Halkın isyanına karşı bu derece lakayt ve merhametli görünmeniz hiç de doğru değildir.”

      “Ne yapmalı?”

      “Ayasofya Meydanı’na toplanmış olan birtakım kopuk alayını hassa askerleriyle derhâl dağıtmak imkânı varken, niçin buna mani olmuyorsunuz?”

      “Ahalinin büsbütün nefretini kazanmış olmaz mıyım?”

      “Bilakis! Siz böyle gevşek davrandıkça halk büsbütün şımarıyor.”

      Teofilos kaşlarını çatarak sustu. İmparator sordu:

      “Sen ne dersin, Teofilos? Halka karşı zor ve şiddet göstermek doğru bir hareket olur mu?”

      Teofilos, Notaras’ın yüzüne baktı. Mânâlı mânâlı güldü. Sonra İmparatora hitap ederek,

      “Haşmetmeab!” dedi, “Halk arasındaki dedikodulardan haberiniz yok galiba! Müsaade ederseniz bu sabah duyduğum çok mühim haberlerden bahsedeceğim!”

      Lukas Notaras’ın canı sıkıldı. Konstantin,

      “Peki söyle bakalım,” dedi ve gözünün ucuyla Lukas’ın dikkatini çekti.

      Teofilos sözüne devam etti:

      “Beş günden beri Hrisokeras (Haliç) civarında, Türklerle çok sıkı ilişkide bulunan bazı tüccarlar Bizans’ta olup bitenleri günü gününe Türklere haber veriyorlarmış.”

      Konstantin şiddetle bağırdı:

      “Bu hainleri niçin yakalamıyorlar?”

      “Meydanda belirli bir şahıs yok. Fakat takip edilirse elbette ele geçer.”

      Lukas Notaras en büyük devlet adamı sıfatıyla söze karıştı:

      “Bu meselede biraz abartı var zannederim.”

      Teofilos cevap verdi:

      “Geçen sabah Romanos Portas’tan (Topkapı) geçerek Edirne’ye giden tüccarlar kontrol edilirken, bir peynir tacirinin üzerinden Hrisokeras’ın haritası çıkmış.”

      “Haritayı ve taciri ne yaptılar?”

      “Romanos Portas’taki nöbetçiler sarayın aleyhinde bulundukları için, yolcuları serbest bırakmışlar ve haritayı yırtmakla yetinmişler.”

      “Bunlardan niçin benim haberim olmuyor?”

      “Bu işlerden haberdar olduğunuzu zannediyordum.”

      “Hayır, hiçbir şeyden haberim yok.”

      Lukas önüne baktı. Teofilos sustu. Konstantin düşünüyordu.

      Bu esnada oda kapısından bir baş göründü.

      “Haşmetmeab! Elvira şimdi Edirne’den geldi. Sizi görmek istiyor!”

      Elvira’nın Edirne’den ani olarak gelişi herkesi merak ve telaşa düşürmüştü.

      Lukas Notaras ve Teofilos, İmparatoru yalnız bırakarak çıktı.

      Elvira büyük bir telaş ve korku içinde titreyerek Konstantin’in huzuruna girdi.

      İmparator bu esnada, Ayasofya Meydanı’nda saraya karşı yumruklarını sıkan halkın, muhafız kıtası tarafından dağıtılmasını emretmişti.

      Konstantin, Elvira’yı kolundan tutarak yanına oturttu ve saraya karşı gösterdiği sadakat ve fedakârlıktan dolayı kendisini tebrik etti.

      “Seni hiçbir zaman unutmayacağım, Elvira! Niçin böyle habersiz geldin?”

      Elvira biraz sükûnet buldu.

      “Nasıl haber verebilirim? Sağımda solumda sayısız ajan vardı.”

      “Padişah ne yapıyor? Senden şüphelenmedi ya?” Agripas’ın karısı gülerek cevap verdi:

      “Şüphelenmez olur mu? Her şeyi biliyor…”

      Konstantin’in somurtkan çehresinde mânâlı hatlar belirdi.

      “Her şeyi biliyor mu dedin?”

      “Evet. Hatta heyetin oradan döneceği gece, Padişah bizim ne maksatla Edirne’ye gittiğimizi anlamıştı.”

      “Peki, siz ne yaptınız?”

      “O gece Sultan Mehmed beni sabaha kadar oyaladı ve Agripas’ı bir dakika bile görme fırsatı vermedi. Edirne seyahatinde, benim orada kalmamla Bizans’a zaman kazandırmış olmaktan başka bir faydamız olduğunu zannetmiyorum.”

      “Orada kaldığın bu bir ay zarfında Padişahtan ve saray çevresinden mühim bir şey öğrenemedin mi?”

      “Türkler geceli gündüzlü çalışıyorlar.”

      “Ne yapıyorlar?”

      “Macarlara büyük çapta top döktürüyorlar. Edirne‘ de hummalı bir faaliyet var.”

      Konstantin sinirlendi.

      “Padişahın fikri ne?” diye bağırdı. Elvira korkak bir sesle,

      “Padişahın fikrini açıklamaya lüzum var mı, Haşmetmeab?” dedi.

      İmparator şiddetle haykırdı:

      “Çabuk söyle! Edirne’ye gönül eğlendirmeye mi gittin yoksa iş görmeye mi?”

      Elvira kekeleyerek anlatmaya başladı:

      “Padişahın

Скачать книгу