Abbasiler ve Abbasi Halifeleri. Hasan Yılmaz

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Abbasiler ve Abbasi Halifeleri - Hasan Yılmaz страница 3

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Abbasiler ve Abbasi Halifeleri - Hasan Yılmaz

Скачать книгу

ümera da Muhammed b. Raik El Hazari oldu. Ancak devlet iyice parçalandığı için halifenin iktidarı ancak Irak’ın sınırlı bir kesiminde etkili oldu.

      Büyük Darbeyi Şiiler Vurdu

      Abbasiler, tarihlerindeki en büyük darbeyi 945 yılında Şiilerden yediler. İran kökenli ve Şia’ya mensup Büveyhoğulları Hanedanı, 9. yüzyılın ortalarına doğru Fars, Huzistan, Kirman ve Cibâi bölgelerinde egemen hâle gelmişlerdi. Şiilerin Bağdat’ı işgal etmeleri üzerine, Abbasi Halifesi Mustekfi, Büveyhoğulları’ndan Muizzüddevle Ahmed’e emîr-ül ümeralık görevini vermek zorunda kaldı.

      Büveyhoğulları Hanedanı, yüz yılı aşkın bir süre Bağdat sarayını yönettiler. Bu süreçte Abbasi halifeleri, Büveyhoğulları’nın kölesi durumuna düşerken askerî ve siyasi otoritelerini kullanamaz hâle geldiler. Abbasi halifelerini meşruiyetin kaynağı olarak gören Büveyhoğulları, istedikleri kişiyi halife yaparak halifeleri kuklaya çevirdiler. Uğradığı uzun işgal döneminde Bağdat, İslam dünyasının merkezi olmaktan çıkarken Abbasiler’in uğradığı ikinci yıkım da Kahire’den geldi. 11. yüzyılın ortalarında Büveyhoğulları’nın gücü kırılırken bu sefer de Türk kökenli komutanlardan Arslan El Besasiri tehlikesi ortaya çıktı.

      Abbasi Devleti’nin krize girdiği dönemde Afrika’da Fâtımîler, Asya’da da Selçuklular güçlenmeye başlamıştı. Arslan El Besasiri, Türk olmasına rağmen Fâtımî dâîlerinin etkisinde kalmış bir komutandı. Büveyhoğulları’nın gücünün zayıfladığı dönemde Arslan El Besasiri, Bağdat camilerinde hutbeyi Fâtımî halifesi adına okutmaya başladı. Bağdat’ın Fâtımî egemenliğini tanıması anlamına gelen bu hareket üzerine Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey, 1055 yılında Bağdat’a girdi. Bağdat bu sefer de Selçuklular’ın nüfuzu altına girdi.

      Abbasiler’in Kurtarıcısı Türkler Oldu

      11. yüzyılın yükselen gücü olan Selçuklular, Bağdat ile birlikte Irak ve Suriye’de de Fâtımî nüfuzunu kırdılar. Aynı zamanda Şia anlayışına karşı Sünni anlayışı yaymak için fikrî mücadelede fonksiyonel olacaklarına inandıkları medreseler açtılar.

      Büyük Selçuklu Devleti’ni Bağdat karşısında zayıflatan ise Türkler arasındaki iktidar kavgaları oldu. Türklerin iç kavgalarından Abbasi halifeleri faydalanmayı başardılar. Halife Nasır döneminde başlatılan maddi iktidarı ele geçirme mücadelesi, 1194 yılında Irak Selçuklu Sultanı Tuğrul’un, Harzemşah Sultanı Tekiş’e yenilince Büyük Selçuklular nüfuz sahalarını Harzemşahlar’a terk etmek zorunda kaldılar. Ancak Abbasi sarayı için bu sefer de Harzemşahlar tehdide dönüştü.

      Moğolları Bağdat’a Abbasiler mi Davet Etti?

      Bazı tarihçiler otuz dördüncü Abbasi Halifesi Nasır’ın, Harzemşahlar’ı Selçuklular’dan daha tehlikeli bulduğunu kaydetmişlerdir. Harzemşahlar’a karşı bir denge unsuru olarak daha uzak tehdit olan Moğollardan yardım istediği belirtilen Halife Nasır’ın amacı, Harzemşahlar’ı Moğollar ile sıkıştırmak ve Bağdat üzerindeki Harzemşah tehdidini gevşetmek idi. O dönemde Harzemşahlar’ın başına geçen Sultan Muhammed’in planı Abbasi halifeliğine son vermekti. Halife Nasır’ın planladığı gibi Moğol tehdidi Harzemşahlar’ın Bağdat’a yönelik planlarını gerçekleştirmeye fırsat vermedi.

      Devlet Hızla Küçüldü

      Emevi Devleti döneminde en geniş sınırlarına ulaşan Araplar, Abbasiler iktidara geldikten sonra büzüşmeye başladı. Abbasiler’den bağımsızlığını ilk ilan eden 756 yılında Endülüs Emevi Devleti oldu. Endülüs Emevilerini 758’de merkezi Fas’ın Sicilmase şehri olan Harici Midrariler, 777’de Batı Cezayir’de Rüstemîler, 789’da Fas’ta İdrisîler ve 800’de Tunus’ta Ağlebîler takip etti. 9. yüzyılın ortalarından itibaren de Abbasiler’in, Kahire’nin batısında hiçbir etkileri kalmadı.

      9. yüzyıldan itibaren Abbasiler’in doğudaki sınırları da hızla daraldı. 819 yılından itibaren bugünkü İran’ın kuzeydoğusundan Ceyhun Nehri’ne kadar uzanan Horasan bölgesi ile Maveraünnehir denilen Ceyhun Nehri’nin doğusunda Samaniler, 821 yılında Horasan’da Tahinler, Bağdat’a şeklen bağlı kaldılar. 867’de Sistan bölgesinde Saffariler ortaya çıktı. Aynı şekilde 905 yılında Suriye ve El Cezire’de Hamdaniler bağımsızlıklarını ilan ettiler. Böylece, 9. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Abbasi Devleti’nin hüküm alanı, Bağdat ve çevresinden ibaret kaldı.

      İsyanlar Coğrafyanın Kaderi Oldu

      Emevi Devleti kurulduğu andan itibaren isyanlarla boğuştuğu gibi, Abbasi Devleti’nde de ilk zamanlarından itibaren türlü isyanlar yaşandı. Daha önce Ehl-i Beyt’in hakkı için isyan eden kitlelerin yerine 752 yılından itibaren Emevi Hanedanı’nın hakkı için isyan eden kitleler aldı. İlk isyan bastırılsa da Ümeyyeoğulları’nın bir gün geri döneceğine inanan kitleler zaman zaman ayaklandılar.

      Öte yandan isyan eden bir diğer kitle de Şiiler idi. Kendilerini siyaseten aldatılmış hisseden Şiiler, Abbasoğulları’nın halifeliği ele geçirmesine itiraz ediyorlar ve hilafetin kendi hakları olduğunu savunuyorlardı. Şiilerin ilk isyanı 762 yılında Hz. Ali’nin oğlu Hasan’ın soyundan gelen Muhammed ve kardeşi İbrahim’in halifelik iddiasıyla harekete geçmeleriyle oldu. Bu isyan geniş yankı bulmadı, iki kardeş yakalanarak idam edildi.

      İsyanı bir kültüre dönüştüren Şiiler, buldukları her fırsatta isyan etseler de sonuç alamadılar. Ancak bu isyanların en etkilisi, Ebu Müslim Horasani’nin düzenlenen bir komplo sonucunda 755 yılında öldürülmesi üzerine başladı. Abbasiler’e saltanatı ikram eden Ebu Müslim Horasani’nin öldürüldüğü haberi Horasan’a ulaşınca yakın adamlarından Sunbaz, Rey şehrini ele geçirerek Hamedan üzerine yürüdü. Ancak Abbasi kuvvetlerine karşı verdiği savaşı kaybederek Taberistan’a kaçsa da yakalanarak idam edildi.

      Aynı tarihlerde İshak El Türkî de Maveraünnehir’de ayaklandı. Abbasi kuvvetleri iki yıl boyunca bu isyanı bastırmaya çalıştı. 757 yılında ise Herat, Badgis ve Sistan bölgesinde Üstazsis adlı birisi isyan çıkarttı. Bir yıl süren bu isyan da güçlükle bastırılabildi.

      Peçeli İsyanı

      Halife Mehdi zamanında eski İran dinlerini ihya etmek için daha birçok ayaklanma olmuştur. Bu isyanlardan en boyutlusu Peçeli anlamına gelen Mukanna İsyanı olmuştur. Toplumsal mülkiyet fikrini savunan Mukanna İsyanı, 789 yılında bastırılmıştır. Arka arkaya gelen bu isyanlar üzerine Abbasi Devleti, günümüzde kurulan özel müdahale birlikleri gibi divanü’z zenâdıka adıyla bir teşkilat kurmuştur.

      Babek İsyanı Devleti Sarstı

      Yapılan isyanların en geniş tabanlısı ise Nahcivan’da ortaya çıkmıştır. Dikkate değer askerî ve siyasi yetenekleri olan Türk komutan Babek, etrafına topladığı geniş kitleler ile 816 yılında isyan bayrağını açtı. Halka mülkiyet eşitliği sözü veren Babek, uzun süre isyanı devam ettirdi. Üzerine gönderilen birlikleri yenmesiyle bir halk kahramanına dönen Babek’in 22 yıl süren isyanı, bir Türk komutan eliyle sonlandırıldı. Abbasi Halifesi Mutasım, 837 yılında Türk kökenli komutanlarından Afşin’i, Babek’in üzerine göndererek isyanı bastırdı ve Babek’i de idam

Скачать книгу