Abbasiler ve Abbasi Halifeleri. Hasan Yılmaz

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Abbasiler ve Abbasi Halifeleri - Hasan Yılmaz страница 5

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Abbasiler ve Abbasi Halifeleri - Hasan Yılmaz

Скачать книгу

da ilahi bir temele dayanıyordu. Abbasi halifeleri, “Halifetullah” ve “Zillullah fi’l Arz” unvanlarını taşıyordu.

      Emeviler Dönemi’nde müstekbirleşmeye başlayan halifelik kurumu, Abbasiler Dönemi’nde halktan iyice uzaklaştı. Halife sözde dinin bütün hükümlerine uymakla mükellef iken uygulama tam aksi yöndeydi.

      Abbasi Devleti, merkeziyetçi bir karaktere sahipti. Eyaletler vali ve emîr tarafından idare edilirdi. Valiler, genel vali ve özel vali olmak üzere ikiye ayrılırdı. Valilerin otoritesi, kişisel yetenek ve başarıları, halifenin güçlü veya zayıf oluşu ve nihayet kendilerinin başşehire uzak veya yakın olmalarıyla doğrudan ilintiliydi.

      Valiler, vezirlerin tavsiyeleriyle tayin edildiği için, vezirler görevden alınınca genellikle valiler de görevden alınırlardı. Valiler; orduları hazırlamak, stratejik yerlerde iskân edip her türlü ihtiyaçlarını sağlamak ve savaşa hazır bulundurmak, hukuki meselelerle, zekât ve vergi toplanmasıyla, ayrıca cihat ve ganimetlerin taksimiyle ilgilenmek, bidat ve hurafelerle mücadele etmek, cezaların infazını sağlamak, cuma namazlarında imamlık yapmak, hac işlerini düzenlemekle görevliydi.

      Abbasiler Dönemi’nde, parlamenter sistemdeki başbakana benzer bir şekilde vezirlik kurumu tesis edildi. Vezir, halifenin vekili ve idari teşkilatın başı idi. Halifeden sonra gelen en önemli icra organı olması dolayısıyla geniş yetkilere sahipti. Zaman zaman “mezalim mahkemeleri”ne başkanlık eder, savaşlara karar verir, hazineden gerekli gördüğü harcamaları yapar, valileri atayabilir ve azledebilirdi.

      Abbasiler’de; vezaret-i tefviz, vezaret-i tenfiz olmak üzere iki türlü vezirlik vardı.

      Vezaret-i tefvizdeki vezirler tam ve sınırsız yetkilere sahiptiler. Halifenin naibi sıfatıyla hilafet mührünü taşıyorlardı. Bu durumun en somut örneği Harun Reşid ve oğullarının vezirliğini yapan Bermeki Ailesi’dir.

      İkinci gruptaki vezirler ise sadece yürütme ile ilgili yetkilere sahip olup halifenin verdiği emirleri yerine getirmekle görevliydiler. Bu bakımdan yetkileri sınırlıydı. Bu gruptaki vezirler genellikle mahir kâtipler, basiretli ve parlak zekâlı kişiler arasından seçilirdi. Halifeler önemli işlerde ve tayinlerde onlara da danışırdı. Vezirler tavsiye ettikleri kişilerle aynı sorumluluğu taşırlardı.

      Merkezî idare, devletin idari, mali, askerî, sosyal, mimari, eğitim gibi değişik alanlarında görevlendirilmiş vezirlerden oluşan bugünkü Bakanlar Kurulu’nun statüsünde olan vezirlerden meydana geliyordu.

      Abbasi şehirlerinde asayiş hizmetlerini şurta teşkilatı yürütüyordu. Bu teşkilat ilk başlarda adalet hizmetleri ile asayiş hizmetlerini birlikte yürütüyordu. Daha sonra asayiş hizmetleri ile adli hizmetler birbirinden ayrıldı. Şurta teşkilatının başında nüfuzlu ailelerden sahibü’ş şurta denilen kişiler bulunurdu. Valiler tarafından atanan sahibü’ş şurtanın yanında her şehirde güvenlik hizmetini yürüten bir askerî birlik bulunurdu.

      Saray çevresinde örgütlenen merkez teşkilatında en önemli görevlerden biri haciplik idi. Bugünkü koruma hizmetini yürüten ha-cipler, halifenin yakın korumalığını yapıyorlardı.

      Abbasiler’in son dönemlerinde kurulan bir kurum da emîr-ül ümeralık idi. 936 yılında kurulan kurum, hanedan içi iktidar mücadelesine son vermeyi amaçlamıştı. Emîr-ül ümera geniş yetkilere sahip olup adı hutbe ve sikkelerde halifenin isminden sonra geçmekteydi. Büveyhoğulları Bağdat’ı işgal ettikleri zaman, onlara da emîr-ül ümera unvanı verilmiştir.

      Devlet Zayıflayınca Eyaletler Bağımsızlaştı

      Abbasi Devleti kurulduğunda başlıca eyaletler şunlardı:

      – İfrîkıye (Tunus)

      – Mısır

      – Suriye

      – Filistin

      – Hicaz

      – Yemame

      – Basra – Sevad (Irak)

      – El Cezire

      – Azerbaycan

      – Irâk-ı Acem (Cibal)

      – Huzistan

      – Fars

      – Kirman

      – Mukran

      – Sicistan (Sistan)

      – Kûhistan

      – Kumis

      – Taberistan

      – Cürcan

      – Horasan

      – Harezm

      – Fergana

      – Şâş (Taşkent)

      – Soğd (Buhara. Semerkant)

      Bu eyaletlerin uzakta olanlarına genellikle hanedana mensup kişiler vali veya komutan olarak atanırdı. Ancak bu komutanlar zamanla kendileri Samarra’da oturup görevlerini yardımcıları eliyle yürütmeye başladılar. Merkezî otoritenin zayıflaması üzerine bu valiler veya yardımcıları bağımsızlıklarını ilan ettiler. Tunus’ta Ağlebîler, Kuzey Afrika’da Tolunoğulları ve İhşîdîler, Azerbaycan’da Sacoğulları, Horasan’da Tahirîler, Maveraünnehir’de Samaniler bu şekilde kurulmuşlardır.

      Askerler Maaşlı İdi

      Abbasi ordusu, daimî statüdeki muvazzaf askerler ile ücretli anlamına gelen murtazıka denilen askerlerden oluşmaktaydı. Yaptıkları hizmet karşılığında maaş alan bu askerlerin yanında, ganimetten pay almak için savaşa gönüllü katılan askerler de vardı. Bunlara mutatavvıa (gönüllü) denilirdi. Gönüllüler arasında bedeviler olduğu gibi köy, kasaba ve şehir halkı da vardı.

      Abbasi ordusu beş gruptan oluşuyordu:

      – Bağdat’ta bulunan ve doğrudan halifeye bağlı olan muhafız birliği.

      – Büyük devlet adamlarının emrinde görev yapan birlikler.

      – Vilayetlerde bulunan kuvvetler.

      – Avasım ve suğur adı verilen sınır garnizonlarındaki birlikler.

      – Yardımcı kuvvetler.

      Türkler Ordu Sistemini Değiştirdi

      836 yılında kendileri için Samarra şehrini kurduran Türklerin, Abbasi ordusuna girişiyle birlikte Abbasi ordu düzeninde değişikliğe gidildi ve Türklerdeki onlu sistem esas alındı. Buna göre orduda en küçük birlik 10 kişiden oluşmak üzere, 50, 100, 1000, 10.000 kişilik birlikler meydana getirildi.

      İlk başta etnik bir koalisyon şeklinde olan Abbasi ordusunda zamanla Arapların etkisi azaldı ve Halife Memun devrinden itibaren ordudaki üstünlük yavaş yavaş Türklerin eline geçti. Bu durum Şia mezhebine mensup

Скачать книгу