Abbasiler ve Abbasi Halifeleri. Hasan Yılmaz

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Abbasiler ve Abbasi Halifeleri - Hasan Yılmaz страница 6

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Abbasiler ve Abbasi Halifeleri - Hasan Yılmaz

Скачать книгу

icra ederlerdi. Eyaletlerdeki kadılar, ilk başlarda valiler tarafından atanıyordu. Daha sonra halifeler yargı erkini valilerden bağımsızlaştırarak doğrudan kendileri atamaya başladılar. Harun Reşid döneminden itibaren de başkadılık teşkilatı kuruldu. Bu teşkilatın ilk başkadısı da İmam-ı Azam Ebu Hanife’nin öğrencisi İmam Ebu Yusuf oldu. İmam Yusuf’tan sonra da kadılar Bağdat’ta oturan başkadı anlamına gelen kâdılkudât tarafından tayin edilmeye başlandı.

      Abbasi Devleti’nin ilk dönemlerde her vilayette bir kadı bulunurdu. Kadılar halkın mensup olduğu fıkıh ekolüne göre fetva verirdi. Irak kadısı Hanefi mezhebine, Suriye ve Kuzey Afrika kadısı Maliki mezhebine, Mısır’daki kadı da Şafii mezhebine göre hüküm verirdi. Daha sonra her vilayete dört mezhebi temsilen kadılar tayin edildi.

      Zaman zaman halifelerin kadıları kendi çıkarları doğrultusunda fetva vermeye zorlamaları sebebiyle bazı fıkıh âlimleri görev kabul etmemişlerdir. Bu nedenle de hayatlarını hapislerde geçirmişlerdir. Nitekim İmam-ı Azam Ebu Hanife, bütün zorlamalara rağmen Eme-vi ve Abbasi halifelerinin siyasi isteklerini yerine getirmemiş, yönetim anlayışını onaylamadığı Abbasi Devleti’nin ikinci halifesi Ebu Cafer El Mansur, onu Bağdat’ta hapsettirip işkence ettirmiş ve zehirleterek öldürtmüştür.

      Abbasiler’in ilk dönemlerinde mahkemeler mescitte kuruluyordu. Kadılar duruşma sırasında siyah cübbe giyer, uzun bir başlık üzerine siyah sarık sararlardı. 9. yüzyılın sonlarında Halife Mutazıd Billah döneminde mahkemelerin mescitte kurulması uygulamasına son verilerek mahkemeler için ayrı binalar yapıldı.

      Abbasiler’de Mezalim Mahkemeleri denilen kurumlar da vardı. Bu mahkemelerin başındakilere kâdı’l mezalim denirdi. Mezalim Mahkemeleri, nüfuz sahibi kişilerin zulüm ve haksızlıklarına mâni olmak amacıyla kurulmuştu. Nüfuzlu kişilerin davalarına kadılar bakmakta güçlük çekerdi. Mezalim Mahkemelerindeki duruşmalarda muhafızlar, kadılar, fıkıh bilginleri, kâtipler ve şahitlerden oluşan beş gruptan görevliler mutlaka bulunurdu.

      İlk Yükseköğrenim Nizamiye Medreselerinde Yapıldı

      İslam tarihinde camilerin, eğitim hizmetlerinin yürütülmesinde önemli bir fonksiyonu olmuştur. Camiler, ibadethane olmalarının yanı sıra, öğrenciler için de birer eğitim kurumlarıydı. Zengin kitap koleksiyonlarına sahip olan camiler bu önemli fonksiyonlarını Abbasiler’in ilk devirlerinde de sürdürmüşlerdir. Camilerin dışında yükseköğretim alanında ilk meşhur eğitim kurumu, Bağdat’ta kurulan Beytülhikme’dir. Bu kurum ilk başta bir tercüme merkezi olarak hizmet verdi. Daha sonar akademik çalışma yapılan, kütüphane hizmetleri verilen bir kuruma dönüştürüldü.

      Abbasiler’de hizanetülhikme ve hizanetülkütüb denilen kütüphaneler de eğitim işlevi görüyorlardı. Ancak Abbasiler’de gerçek manada eğitim hizmetini veren kurum, Büyük Selçuklu Veziri Nizamülmülk’ün 1065-1067 yılları arasında Bağdat’ta kurduğu Nizamiye Medresesi’dir. İslam tarihinin ilk çekirdek üniversitesini oluşturan Nizamiye Medresesi’nde öğrencilerin yeme, içme ve barınma ihtiyaçları ücretsiz karşılanırdı.

      Nizamiye Medresesi Avrupa’da kurulan ilk üniversitelere de örnek olmuştur. Nizamülmülk’ün gayretleriyle kurulan bu ilk medreseyi diğerleri takip etmiş ve XII. yüzyılda Bağdat’taki medrese sayısı 30’a ulaşmıştır. Halife Mustansır tarafından 13. yüzyılın ikinci çeyreğinde kurulan Mustansıriyye Medresesi’nde de dört mezhep için ayrı ayrı eğitimler verilmiştir. Medresenin her bölümünde bir müderris ve yetmiş beş öğrenci vardı. Medresede ayrıca bir doktor, bir kütüphane, hamam ve aşevi bulunuyordu. İslam dünyasında aydınlanmanın lokomotifi olan bu medreseler, 1258’deki Moğol istilasında yok edildi. Böylece Mezopotamya’nın ışığı, yüzlerce yıl yanmamacasına söndürüldü.

      Dünya Medeniyetine Hizmet Edildi

      Avrupa’nın Orta Çağ karanlığından kurtuluşunda Mezopotamya’da Bağdat, Endülüs’te Kurtuba, Mısır’da Kahire, Suriye’de Şam olmak üzere, İslam dünyasında yapılan çalışmaların büyük etkisi oldu. İslam dünyasında çeşitli kurumlar ve ilimler bu devirde şekillenerek zamanla modern Avrupa medeniyetinin doğmasına da tesir etti.

      İslam dünyasında filoloji, din, sosyal bilimler ve fen bilimleri alanındaki ilk çalışmalar Emeviler Dönemi’nde başladı. Bu çalışmalar Abbasiler Dönemi’nde sistematize edilerek, ayrı birer bilim disiplinine dönüştürüldü.

      Abbasiler Dönemi’nde, Arap dili ve edebiyatı alanında önemli çalışmalar yapıldı. Önceleri Kur’an-ı Kerim ve hadisin inceliklerini anlamak gayesiyle başlayan filolojik ve edebî araştırmalar, zamanla müstakil birer ilim dalı hâlini aldı. Sözlü kültür derlemelerine ilişkin ilk çalışmalar Abbasiler Dönemi’nde başlatıldı. Şiir, şiir türleri, kompozisyon ve hikâye, sözlük çalışmaları ve dil (nahiv) alanında önemli derlemeler yapıldı.

      Abbasiler Dönemi’nde hukuk çalışmalarına da ağırlık verildi. Toplumsal gelişmeye ve coğrafi genişlemeye paralel ortaya çıkan pek çok soruna bu dönemde çözüm arandı. Aranan çözümlere ilişkin verilen hukuki cevaplar, günümüzde de varlığını sürdüren hukuk ekollerinin ortaya çıkmasını sağladı. Bunun sonucunda Irak’ta Hanefi mezhebi, Hicaz’da Maliki mezhebi, Kahire’de Şafii mezhebi ve hadisçi kimliği daha baskın olan Ahmet b. Hanbel’in kurduğu Hanbeli mezhebi ortaya çıktı. Günümüze kadar gelen bu mezheplerin yanı sıra, bugün taraftarı bulunmayan Davud b. Ali’nin Zahiriyye mezhebi ile Evzai, Süfyan es-Sevri ve Taberi’nin mezhepleri ile Sünni olmayan diğer fıkıh ekolleri de bu dönemde kuruldular.

      Aynı dönemde İslam hukukunun gelişmesine paralel olarak hukuk müesseseleri de gelişti. Kadılar idarecilerden daha bağımsız bir hâle geldiler. Harun Reşid zamanında ilk defa başkadılık kuruldu ve bu kurum, adalet işlerinin düzenlenmesinde, kadı tayinlerinde etkili oldu.

      Dünya Mirası Arapçaya Çevrildi

      Müslümanlar, ele geçirdikleri coğrafyalarda Eski Yunan, İran ve Hint kültür ve medeniyetine ilişkin çok sayıda eserle karşılaştılar. Bilime karşı duydukları açlığı gidermek için hızlı bir tercüme faaliyeti başlattılar. Halife Memun döneminde kurulan Beytülhikme ile tercüme faaliyetlerine büyük bir hız verdiler.

      Müslümanlardan tercüme faaliyetine katılan ilk kişi, Ümeyyeoğulları Ailesi’nden Halid b. Yezid b. Muaviye’dir. Emeviler Dönemi’nde sadece tıp, kimya, astronomi alanıyla sınırlı olan tercüme çalışmaları, Halife Mansur döneminde cebir, geometri, mantık ve metafizik alanlarını da kapsamı içine aldı.

      Pehleviceden, yani eski Farsçadan Arapçaya tercüme yapanlar arasında en önemli yeri, hiç şüphesiz Abdullah b. Mukaffa alır. Arap edebiyatının en güzel eserlerinden biri olan Kelile ve Dimne, eski Farsçadan Arapçaya bu dönemde çevrilmiştir.

      Halife Mansur ve Bermekiler dönemiyle birlikte Cündişapur Akademisi’ndeki Süryaniler, Hintliler, Harranlılar ve Nabatiler de tercüme faaliyetlerine katıldılar.

      Doktor Circis b. Cibril ve Bağdat Patriği Sergios, Yunanca birçok eseri Arapçaya tercüme ettiler. Batlamyus’un El Macestî”s ve Öklid’in Usûlü’l-Hendese’si de bu dönemde Arapçaya çevrildi. Kehkehü’l-Hindî, Sanchelül-Hindî ve Salih b. Behletü’l-Hindî gibi şahısların Hindistan’dan getirdikleri eserler, İranlı bilginlerin yardımıyla Arapçaya

Скачать книгу