Yavuz Sultan Selim’den Halife Abdülmecit’e Yedi İklimin Sultanları Osmanlı Halifeleri. Hasan Yılmaz

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Yavuz Sultan Selim’den Halife Abdülmecit’e Yedi İklimin Sultanları Osmanlı Halifeleri - Hasan Yılmaz страница 13

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Yavuz Sultan Selim’den Halife Abdülmecit’e Yedi İklimin Sultanları Osmanlı Halifeleri - Hasan Yılmaz

Скачать книгу

Sinan el-Esedî tarafından kılıç darbesiyle yaralandı.

      Hz. Hasan’ın Yaralanması Muaviye’nin İşine Yaradı

      Hz. Hasan’ın, babasını şehit eden Haricilerin kılıcıyla yaralanması Muaviye’nin işine yaradı. Bir yandan bu haberi etrafa yayan Muaviye, diğer yandan El-Anbar’da Ubeydullah b. Abbas komutasındaki öncü birliği kuşattı. Eş zamanlı olarak Muaviye’nin birliklerinin komutanı Abdullah b. Âmir de Medain’e giderek, Dicle kıyısında konuşlanan Hz. Hasan’ın ordusunun karşısında mevzilendi. Onlara, Muaviye’nin de El-Anbar’ı işgal ettiğini haber verdi. Muaviye’nin savaş yapmak istemediğini söyleyen Abdullah b. Âmir, barış için Hz. Hasan’ın kendisi de dâhil olmak üzere tüm askerlerin kendilerine sığınmalarını şart koştu. Abdullah b. Âmir’in bu sözleri, Hz. Hasan’ın ordusunda çözülmeye neden oldu. Askerlerindeki tereddüt Hz. Hasan’ı Medain’e dönmeye mecbur etti. Medain’de Abdullah b. Âmir’e haber gönderen Hz. Hasan, halifelik beratını Muaviye’ye teslim etmek için altı şart ileri sürdü.

      Hz. Hasan’ın ileri sürdüğü şartlar şunlardı:

      1- İntikam için Iraklılardan hiç kimse tutuklanmayacaktır.

      2- Milliyetine bakılmaksızın herkes emniyet içinde olacaktır.

      3- İşlenmiş suçların tamamı affedilecektir.

      4- Ahvaz’ın haracı yıllık olarak kendisine ödenecektir.

      5- Kardeşi Hüseyin’e iki milyon dirhem verilecektir.

      6- Haşimoğulları’na da Ümeyyeoğulları’na gösterilen yakınlık gösterilecek ve aynı ihsanlarda bulunulacaktır.

      İbnü’l Esîr, Hz. Hasan tarafından ileri sürülen bu şartlara, Hz. Ali’ye küfür etmemeyi de ekledi.

      Nihayet Müslümanlar Yeniden Birlik Oldu

      İleri sürülen altı şartı, Abdullah b. Âmir, Muaviye’ye iletti. Muaviye, altı şartı da uygun buldu ve kendi elleriyle bir zabıt hazırlayıp üzerini mühürleyerek Hz. Hasan’a gönderdi. İleri sürdüğü şartların kabul edilmesi üzerine Hz. Hasan, anlaşmayı Kays b. Sâ’d’a bildirerek yetkilerini Muaviye’ye devretmesini ve Medain’e dönmesini emretti. Kays b. Sâ’d, Muaviye’nin halifeliğini kabul etmek istemediği için beraberindeki dört bin askeri, kendisiyle birlikte Muaviye’ye karşı savaşa çağırdı. Askerler savaşmak yerine Hz. Hasan’ın çağrısına uymayı tercih ettiler.

      Hz. Hasan’ın kararına Hz. Hüseyin de karşı çıktı. Buna rağmen Hz. Hasan kararından dönmedi ve adamları ile birlikte Medain’i terk ederek Kufe’ye çekildi. Daha sonra Kufe’ye gelen Muaviye’ye, 661 yılının eylül ayında vardıkları anlaşmayı sözlü olarak yeniden onaylattı. İslam tarihinde bu yıl, Birlik Yılı olarak kabul edildi.

      “Mücteba”, “Taki”, “Zeki” ve “Sıbt” lakaplarıyla tanınan Hz. Hasan, halim selim, cömert, sakin, vakarlı, siyaset ve fitneden kaçınan bir yaradılışa sahipti. Kısa bir süre halife unvanını taşıdıktan sonra hilatini Muaviye’ye devrederek, ailesiyle birlikte Kufe’den Medine’ye göç etti ve yaşamının kalan kısmını Medine’de geçirdi. Onu öldüren ise Hz. Hasan’ın eşlerinden Ca’de binti Eş’as b. Kays oldu. Ca’de binti Eş’as, Yezid ile evlendirileceği sözüne kanarak Hz. Hasan’ı zehirleyip öldürdü. Hz. Hasan’ın naaşı, vasiyetine uygun şekilde Cennet-ül Baki Mezarlığı’nda Hz. Fatma’nın yanına defnedildi.

      Hz. Muhammed’den on üç hadis rivayet ettiği tespit edilen Hz. Hasan, yaşadığı dönemde çok boşayan anlamına gelen “Mıtlak” lakabıyla da anılmıştır. Yüze yakın evlilik yaptığı ileri sürülse de hayatına ilişkin tez çalışması yapan Bâkır Şerif el-Kureyşî, onun on üç evlilik yaptığını belirlemiştir. Evliliklerinden on iki çocuğu olsa da bazı kaynaklarda yirmi iki çocuğu olduğu da nakledilmiştir. Hz. Muhammed’in soyunun devamını sağlayan Hz. Hasan’ın çocuklarının bilinen isimleri şöyledir:

      Zeyd, Hasan, Kasım, Ebu Bekir, Abdullah, Amr, Abdurrahman, Hüseyin, Muhammed, Yakub, İsmail ve Talha. Soyu Hasan el-Müsennâ ve Zeyd adlı çocuklarından devam etmiştir. Hz. Hasan’ın soyundan gelenlere “şerif” unvanı verilmiştir. Tarihte soylarının Hz. Hasan’a uzandığını iddia eden aileler tarafından İdrisîler, Ressiler ve Sa’diler adıyla devletler kurulmuştur. Günümüzde de Filâlîler Hanedanı ile Fas’ta ve Haşimiler Hanedanı ile Ürdün’de Hz. Hasan’ın soyundan gelen aileler etkilidir.

      Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin bütün İslam dünyasında olduğu gibi Türkler arasında da Hz. Muhammed’in torunları sıfatıyla çok sevilip sayılmış, adları çocuklara verilen en yaygın isimler arasında yer almıştır.

      Şia kültüründe Hz. Hasan’ın ayrı bir yeri vardır. Hz. Ali tarafından tayin edilmiş ikinci imam ve on dört “masum-u pak’’ın dördüncüsü olarak kabul edilip, kendisine birçok keramet atfedilmiştir. Bugün İran ve Irak gibi Şiilerin yaşadığı yerlerde, Hz. Hüseyin için muharrem ayının ilk on bir gününde yapılan taziye ayinleri kadar gösterişli olmamakla beraber, kameri aylara göre 28. Safer günü hem Hz. Muhammed’in hem de Hz. Hasan’ın vefatı münasebetiyle dinî törenler yapılmaktadır

      OSMANLI HALİFELERİ

screen_83_487_89screen_84_103_98

      I. SELİM (YAVUZ SULTAN SELİM) (1512-1520)

      Halifelik unvanını Osmanlı Devleti’ne kazandıran I. Selim, 1470 yılında babası II. Bayezid’in sancakbeyi olarak bulunduğu Amasya’da doğdu. Adı Selim olsa da sert mizacı, cesareti ve ataklığı sebebiyle “Yavuz” lakabıyla anılmıştır. On yaşlarında iken dedesi Fatih Sultan Mehmet tarafından kardeşleri Ahmet, Korkut, Mahmut, Alemşah ve amcası Cem’in oğlu Oğuz Han ile birlikte İstanbul’a çağrıldı ve sünnet ettirildi. Sünnet töreninin ardından babasının yanına dönen Selim bir süre daha Amasya’da kaldı.

      Babası II. Bayezid, tahta çıkmak üzere İstanbul’a gittiğinde o bir süre daha Amasya’da kaldıktan sonra, 1487 yılında şehzade olarak Trabzon sancağına gönderildi. Trabzon’da 24 yıl sancakbeyliği yapan I. Selim, burada devlet yönetimine ilişkin önemli bir deneyim kazandı. Trabzon’da iken özellikle Gürcü prensliklerinin ve Safevî Devleti’nin faaliyetlerini yakından takip etti. Babası II. Bayezid ise Batı’dan gelen tehditleri dikkate alarak doğu sınırlarında sorunla karşılaşmamak için Şah İsmail’in sınır boylarındaki hareketleri karşısında oğlunu fevri hareket etmemesi için uyardı.

      I. Selim, 1508 yılında Gürcistan’a yaptığı bir seferde büyük başarı kazandı. II. Bayezid de oğlunun zaferini takdir etti.

      Gözü Hep Safevîler’in Üzerindeydi

      I. Selim’i doğu seferlerine çıkartan temel neden, uzun süre Trabzon’da şehzadelik yapması oldu. Trabzon’da bulunduğu 24 yıllık sürede bütün dikkatini Şah İsmail üzerinde yoğunlaştırdı. Daha 1501 yılında sınır hattındaki kalelerin tamir edilip sahillerin emniyeti için gemi sağlanmasının gerekliliğini vurgularken Şah İsmail’in hareketleri ve Şirvan’daki durum hakkında

Скачать книгу