Yavuz Sultan Selim’den Halife Abdülmecit’e Yedi İklimin Sultanları Osmanlı Halifeleri. Hasan Yılmaz

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Yavuz Sultan Selim’den Halife Abdülmecit’e Yedi İklimin Sultanları Osmanlı Halifeleri - Hasan Yılmaz страница 14

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Yavuz Sultan Selim’den Halife Abdülmecit’e Yedi İklimin Sultanları Osmanlı Halifeleri - Hasan Yılmaz

Скачать книгу

büyük önem verdi. Bu amaçla, Şah İsmail’in Tebriz ve çevresinde uyguladığı Şiileştirme baskılarından kaçan Türkleri, Trabzon bölgesine yerleştirdi.

      Annesi Ayşe Hatun, vefat ettiği 1506 yılına kadar yanında kaldı. Oğlu Süleyman da onun Trabzon’daki şehzadeliği sırasında dünyaya geldi. Yine burada doğan oğlu Salih ve kızı Kamerşah küçük yaşta vefat etti.

      Oldubittiyi Kabullenmedi

      Babasının sakin kişiliğinin devlete dönük tehditleri artırdığını gözlemleyen I. Selim, Amasya sancağında bulunan abisi Ahmet’in veliaht olarak öne çıkmasından duyduğu rahatsızlık sebebiyle, tahtı ele geçirmek için açıktan mücadele etmeye başladı. Trabzon sancağında kazandığı zaferler nedeniyle halk arasında ünü yayılan I. Selim, gaza isteyen ordunun da ümidi olarak öne çıktı. İktidar mücadelesini Trabzon’dan sürdürmek istemeyen I. Selim, kabul edilebilir gerekçeler öne sürerek İstanbul’a yakın bir sancağa gelmek istediğini bildirdi. Babasının kabul etmemesi üzerine, oğlu Süleyman için sancak beyliği istedi. Eskişehir veya Giresun-Kürtün-Şiran bölgesinin sancak beyliği olarak verilebileceği haberini alınca babasının kendisini tahtın vârisi olarak düşünmediğini anladı. Abisi Ahmet ile ilişkilerinin giderek gerildiği bir dönemde, II. Bayezid, torunu Süleyman’a, oğlu Selim’in isteği doğrultusunda 6 Temmuz 1509’da Kefe sancağını vermeyi kabul etti. Selim için darbe yapmaktan başka çıkar yol görünmüyordu. Babasının hastalığının arttığı haberlerini alınca abisi Ahmet’e karşı inisiyatif ele geçirmek için izinsiz bir şekilde 1510 yılında oğlu Süleyman’ın yanına Kefe’ye gitti. Bu arada kardeşi Korkut Manisa’ya, abisi Ahmet de Ankara’ya geldi.

      Kefe’ye izinsiz gitmesi İstanbul’da büyük yankı uyandırdı. Selim, sancağına dönmesi için nasihat etmek üzere babası tarafından gönderilen ulemadan Sarıgörez Nurettin Efendi’yi dinlemedi ve ona amacının babasını bizzat görmek olduğunu, bu sebeple İstanbul’a gitmek istediğini söyledi. Bu arada kendisine Rumeli yakasında bir sancak verilmesi talebinde de bulunmuştu. Onun buradan ayrılmayacağını anlayan II. Bayezid vezirlerle görüşerek Menteşe sancağını verdiyse de Selim bunu kabul etmeyip Silistre sancağını istedi. Ardından babasının elini öpmek amacıyla hareket ettiğini bildirip Kefe’den Akkirman’a geldi fakat şehre alınmadı; burada durmayarak Haziran 1511’de Kili civarına ulaştı. Kendisiyle birlikte hareket eden kuvvetlerin sayısı 3000’e ulaşınca Edirne’ye doğru yola çıktı. Çukurçayır denilen yerde babasıyla karşı karşıya geldi. Babasından, hayatta bulunduğu müddetçe şehzadelerden herhangi birini saltanat makamına geçirmeyeceğine dair söz aldı. Selim, aldığı söz üzerine Edirne’den ayrılıp Semendire’ye hareket etti.

      Şehzade Ahmet’i, Şahkulu İsyanı Gözden Düşürdü

      Şah İsmail’i kurtarıcı olarak gören Alevi Türkmenler tarafından 1511 yılında Antalya’da Şahkulu liderliğinde başlayan isyan, Kütahya’ya kadar yayılmıştı. Şehzade Ahmet, asiler karşısında başarısız olmuş, I. Selim de Semendire’ye doğru yola çıkmıştı. Eski Zağra’ya geldiğinde abisi Ahmet’in İstanbul’a çağrıldığını haber aldı ve Semendire’ye gitmekten vazgeçip, Edirne’ye döndü. Daha sonra İstanbul’a doğru giden babasını Çorlu’da yakaladı. Burada babasının kuvvetleriyle girdiği mücadeleden sonuç alamayınca 3 Ağustos 1511’de Kefe’ye dönmek zorunda kaldı.

      I. Selim’in Kefe’ye çekilmesi üzerine, İstanbul’da ordu ayaklandı. Yeniçeriler Şehzade Ahmet’i istemediklerini ve I. Selim’i tahtta görmek istediklerini açıkça ilan ettiler. Ordunun yaptığı gösterilerden çekinen Şehzade Ahmet, Üsküdar’da beklemek zorunda kaldı. Bunun üzerine II. Bayezid, Mart 1512 tarihli emirle onu “Asakir-i Mansûre Serdarlığına” getirdiğini belirtip İstanbul’a çağırdı. Bu unvan, I. Selim’e hükümdarlık yolunu açtı. Bunun üzerine, I. Selim, İstanbul’a gelip Yenibahçe’de kendisi için hazırlanan çadıra indi. II. Bayezid, divan üyelerinin ve ordunun da baskısıyla tahtında fazla oturamadı ve oğlu lehine feragat etmek zorunda kaldı. Böylece I. Selim 24 Nisan 1512’de tahta çıktı.

      II. Bayezid, Dimetoka Yolunda Vefat Etti

      Hükümdarlık mührünü oğluna bırakmak zorunda kalan II. Bayezid, İstanbul’dan ayrılıp Dimetoka’ya giderken yolda hayatını kaybetti. Bu durum I. Selim’in hükümdarlıkta daha rahat hareket etmesini sağlarken kardeşleri Ahmet ve Korkut da Manisa ve Konya’da hükümdar gibi hareket etmeye başladılar. I. Selim, kardeşlerine karşı tek otorite olabilmek için oğlu Süleyman’ı Kefe’den çağırıp İstanbul’u ona emanet ettikten sonra 18 Temmuz 1512’de Anadolu’ya geçti. Abisi Ahmet, önce Ankara’ya çekildi, oradan da Amasya ve Darende’ye geçti. Kış mevsimini Bursa’da geçiren I. Selim, burada Şehzade Mahmut’un oğulları Musa, Orhan, Emir ile Alemşah’ın oğlu Osman ve Şehinşah’ın oğlu Mehmet beyleri saltanatın bekası gerekçesiyle ortadan kaldırdı. Ardından Manisa’da bulunan kardeşi Korkut’u yakalatıp öldürttü. Böylece karşısında sadece abisi Ahmet ve oğulları kaldı.

      Şehzade Ahmet, 1513 yılının Şubat ayında, yanına topladığı askerle Bursa üzerine yürüdü. 15 Nisan 1513’te Yenişehir Ovası’nda yapılan savaşı kaybeden Şehzade Ahmet, yakalanarak öldürüldü. Böylece Osmanlı’nın tek egemeni Yavuz Sultan Selim oldu.

      Tek Tehdit Safevîler Kaldı

      Osmanlı Devleti’nde otoritesini sağlamlaştıran Yavuz Sultan Selim, Anadolu’da sık sık isyanlara neden olan Şah İsmail propagandasını sona erdirmek için Şah İsmail üzerine yürüme kararı aldı. Zira Sünni ve Şii geriliminin iki ülke ilişkilerinde tansiyonu yükseltici bir etkisi vardı. I. Selim, öncelikle Şah İsmail’in propagandasını yapanları tespit ettirip Mora Yarımadası’na ve Rumeli’ye sürgün ettirdi. Bu arada Şah İsmail taraftarları da Anadolu’yu terk edip İran’a gitti.

      Yavuz Sultan Selim’i Şii tehdidi konusunda harekete geçiren bir önemli neden de kendisine gelen raporlar oldu. Devletin doğu sınırlarında tehdit algısına neden olan bu raporlar, Yavuz Sultan Selim’i, Safevîler üzerine harekete geçirdi.

      Öncelikle Şah İsmail’in İslam yolundan saptığını belirterek din adamlarından fetva aldı. Ardından Safevîler’e karşı ticari bir ambargo başlatarak İran’ın Batı’ya ipek satışını engelledi. Bunun yanında sınırları kapatarak karşılıklı ticareti de yasakladı. Daha sonra da 20 Mart 1514’te sefere çıktı. İzmit’ten hareket edip Konya, Kayseri ve Sivas güzergâhını takip ederek 13 Temmuz’da Safevî sınırlarına ulaştı. Bu esnada Şah İsmail ile karşılıklı mektuplaştı. Sefere çıktığında lojistik ihtiyacını gidermekte güçlükler yaşayan Yavuz Sultan Selim, bu zorluğu İran topraklarına girdiğinde daha fazla hissetti. Uzun süre yol alınmasına karşılık Safevî ordusu ile karşılaşmamak orduda moral bozukluğuna yol açarken, açlık ve yorgunluk da gerilimi giderek yükseltti. Sinir savaşına dönen bu süreçte, Yavuz Sultan Selim, vezirlerin geri dönme tekliflerini geri çevirdi. Hatta geri dönme yanlısı olan Karaman Beylerbeyi Hemdem Paşa’yı idam ettirdi. Böylece muhaliflere gözdağı vermiş oldu. 14 Ağustos’ta da yeniçeriler isyan ettiler. Yavuz Sultan Selim etkili sözlerle onları zorlukla yatıştırdı. Bunda, o sırada gelen bir casusun Şah İsmail’in Hoy’a doğru ilerlemekte olduğu haberini getirmesi etkili olmuştu. Sonunda Çaldıran Ovası’nda iki taraf karşı karşıya geldi.

      23 Ağustos 1514 Çarşamba günü yapılan savaşta,

Скачать книгу