Felatun Bey ile Rakım Efendi. Ахмет Мидхат

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Felatun Bey ile Rakım Efendi - Ахмет Мидхат страница 7

Жанр:
Серия:
Издательство:
Felatun Bey ile Rakım Efendi - Ахмет Мидхат

Скачать книгу

style="font-size:15px;">      “Vallahi beyim biz bu işi senden gizli yapmaya karar vermiştik ama hata etmişiz.”

      Rakım telaşla sorar, “Ne oldu canım?”

      “Bir şey olduğu yok. Komşumuz… Beyefendi cariyelerine piyano öğretmek üzere bir madam tutmuş. Biz de heveslendik. Sana söylersek izin vermezsin diye korktuk da!..”

      Rakım öfkeyle, “Evet dadıcığım! İzin vermezdim. Hâlâ da iznim yoktur. Canan piyano öğrenme hevesine düşmüşse hiçbir arzumuzu geri çevirmeyen Cenabıhak bu isteğimizin yerine gelmesi için de kolaylık gösterir. Sana fikrimi doğrudan doğruya söyleyeyim mi? Sen yanında olmadıktan sonra Canan’ın sokak kapısından dışarı çıkmasına bile razı değilim. Sen yanında olduktan sonra nereye istersen al götür. Dünyanın hâli acayiptir. Sonra kıza verdiğimiz terbiyeyi kabul ettiremezsek yazık etmiş oluruz.” dedi.

      Biçare Rakım bu sözleri öyle edebî, uygun bir dil ve eda ile söyledi ki anlatmak istediği fikri Fedayi fazlasıyla anladı. Aradan yarım saat kadar zaman geçtikten sonra Canan da geldi. Beyi eve gelmiş bulunca huzuruna çıktı. Korkudan titriyordu. Rakım, sert bir söz söyleyecek olsa kıza âdeta bir fenalık geleceğini hâlinden anlamıştı.

      “Gel bakalım Canan. Gel, korkma yavrum. İşte ben dadıma tembih ettim. Bundan sonra nereye gitmek isterseniz beraber gitmeye izinlisiniz fakat dadım olmayınca kapıdan dışarıya çıkmana bile rızam yoktur. Sen piyanoya mı heves ettin kuzum? Ben sana piyano alırım. Ben de buraya senin için bir öğretmen getirtebilirim.”

      Zavallı kızcağız, efendisinin kendisini tekdir etmediğini ve piyano alacağını da vadettiğini görünce sevincinden efendisinin boynuna sarılacağı geldi. Bu inayete teşekkür edecek oldu ancak Türkçeyi henüz güzel konuşamadığı için söyleyeceği söz ağzında kaldı.

      Bundan sonra Rakım kendisini, bir piyano ile piyano hocası bulmaya mecbur hissediyordu. Her akşam eve gelip de Canan’ın yüzünü görünce kızın çehresi sanki, “Hani ya vaadin?” diye sual ediyormuş zannederek mahcup oluyordu. O sıralarda fiyatı yirmi beş otuz lira olan bir piyano almaya durumu müsait değilse de bu uğurda bir borca girmeyi göze almak Rakım için işten bile değildi. Fakat asıl mesele hoca bulmaktaydı ki ayda dört beş lira ücret vermek Rakım için güçtü.

      Bir gün Rakım, Beyoğlu’nda Mathev Angel adlı bir Fransız dostunun evindeydi. Salonda bulunan dört beş kadın piyano çalıyorlardı ki bunların arasında Mathev’in zevcesi ve kız kardeşi de vardı. Rakım’ı herkes sevdiği gibi o aile de severdi ve hepsi orada bulunmasından dolayı memnun olmuşlardı. Hatta Rakım’ın ricası üzerine esmer ve güzel bir madam piyanonun başına geçip, “O dökülen kumral saç” ile “Hüsnünde var iken” gibi birkaç alaturka hava da çalmıştı. Oradakiler bu havaların Rakım’ı memnun edeceğini düşünürken onun hüzünlendiğini görünce şaşırdılar. Öyle ki sebebini sormaya mecbur kaldılar. Rakım, “Aman, benim çocuk ruhlu olduğumu bilmez misiniz?” diye kendisini savunmak istediyse de kimisi bu durumu Rakım’ın bir aşk ateşiyle yandığına, kimisi de başka şeylere yorunca Rakım, “Hayır efendim, hayır! Gönlüm gerçi pek hassastır ancak henüz kimseye tutulmuş değildir. İşin içinde başka iş var. Bir cariyem vardır ki piyano çalmaya merak sarmış. Bir beyin evine gelen öğretmenden sair cariyelerle beraber ders almaya gidermiş. Henüz acemi, henüz hayata dair bir şey bildiği yok. Böyle bir kızı her yere göndermek bana göre uygun olmadığı için onu gitmekten menettim. Kendisine piyano alacağıma söz verdim ve aklıma yine o geldi de…” diye durumunu açıkladı. Derken sözü edilen esmer madam, söylediklerini tasdik ederek, “Evet efendim! Siz benim en iyi öğrencimi elimden aldınız. Ben öteki aşüftelere bir şey öğretemiyorum. Beş hafta oldu ki o kızı dersten menettiniz. Şimdiye kadar daha da ileriye giderdi.” diye hayıflanınca Rakım bu rastlantıya hayret ederek, “Demek oluyor ki öğretmeni sizdiniz madam.” dedi.

      “Evet efendim, o şerefle müşerreftim.”

      “Estağfurullah! Fakat!..”

      “Yok, kızı ahlakı için menettiyseniz bu konuda haklısınız çünkü diğer arkadaşları pek şeytan şeylerdi.”

      Mathev, “Güzel ama şimdi bunun çaresi ne?” diye sordu.

      Rakım, “Vallahi efendim çaresi, madama bizim kız için rica etmektir ama…”

      Mathev, “Evet, işte o ‘ama’ fena… Ben de bilirim ki fena… Zira bizim Baba Rakım, öyle bir liraya falan öğretmen tutamaz ki!” dedi.

      Esmer madam, “Özellikle de ben Rakım Efendi’ye bir liraya gitmem! Daha yüksek bir ücretle gitmek isterim.” diye araya girdi.

      Orada bulunanlar hep bir ağızdan sordular, “Nedir bakalım o yüksek ücret?”

      Esmer madam, “Büyüktür efendim büyük!.. Rakım Efendi’nin dostluğu!.. Eğer beni dostu olarak kabul ederse her hafta dersten çıkınca onun cariyesine de giderim.” dedi.

      Esmer madamın adı Jozefino’dur. Madam Jozefino’nun Rakım’a bu lütfu vadetmesi yalnız Rakım’ı değil, bütün cemiyet halkını memnun etmişti.

      Jozefino koşullarını söyledi, “Bak yalnız bir şey var ki o olmazsa olmaz. Bir güzel piyano isterim. Öyle olur olmaz piyanoya parmaklarımı dokundurmam! En az sekiz yüz frangı gözden çıkarmalısın.”

      Oradakiler, “Öyle ya!” diye onayladılar.

      Rakım, “Olur olmaz piyanoya parmaklarınızı dokundurmanızı ben de uygun bulmam ancak piyano seçme hususunda fazla bilgim yok. Hangi piyanoyu beğeniyorsanız emrediniz şimdi alayım.” dedi.

      “Buradan çıkınca beraber gideriz.”

      Rakım, Jozefino’nun sunduğu bu teklife de teşekkür etmişti. Gerçi Jozefino bu iyiliği Rakım’dan ziyade Canan’ın hatırı için yaptığını söylese de biz meselenin içyüzünü biliyoruz. O, … Bey’in cariyeleri pek havai meşrep olduklarından hiçbir şey öğrenemezlerdi. Canan ise kendisine bir kere gösterilen dersi hemen kavradığından ileride … Bey, cariyelerinin hiçbir şey öğrenemediklerini söylerse Jozefino, “İşte falan kızcağıza da onlara verdiğim dersi aynen verdim, o pek güzel öğrendi, bunlarsa gayret etmedikleri için öğrenemediler.” diyebilme niyetiyle işi bu şekle getirmişti. Nemize lazım? Rakım’ın ihtiyacı bir öğretmendi. İstediğinden daha iyisini, hem de bedava olarak buldu.

      Mathev’in evinden çıktıktan sonra gittiler. Kulekapısı’nda müzik aletleri satan bir dükkâna girip Jozefino’nun seçtiği gayet güzel bir piyanoyu yedi yüz franga satın aldılar. Rakım, dört yüz frangını peşin verdi. Kalanı için de yine Jozefino’nun tavsiyesi üzerine bir ay mühlet alıp piyanoyu sırık hamalına yükleterek evine götürdü.

      Vay Canan’daki sevinç! Kız çıldıracak be! Öteki odada dadısının boynuna sarılmış, yüzünü gözünü öpüyor! Bu hâli Rakım da gördü. Canım ne kadar da duygulandı ya? Kızın bu kadar sevinmesi Rakım’ın hislerini uyandırıp gözlerini yaşla doldurdu. Bu imkânı veren Allah’a, çaresiz kalan bir kızcağızı bu kadar sevindirmeyi nasip ettiği için şükretti.

      Üç odadan ibaret bulunan evlerini üç kişinin kalabileceği şekilde düzenledikleri gibi, bir de misafir kabul etmek üzere salonlarını döşetmişlerdi.

Скачать книгу